Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hayat genel formüllerle izah edilemez.
Gönderen : İlknur
Tarih : 12/15/2016 9:43:56 PM


.


Merhaba Sabri amca;
İstanbul’da olmanızdan okadar mutluyum ki anlatamam. Bütün gün yanınızda sizi dinlesem sıkılmam. Cumartesi günkü bulgur pilavı gününü anlatmak istiyorum ancak okadar çok şey geliyor ki aklıma yazacak o günle ilgili, evden yazarım dedim kendi kendime. Ama bu akşam kayınpederim geleceği için bu akşam yazamam, kısmetse inşallah yarın akşam yazarım. Siz hep diyorsunuz ki “bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarı, kimseye kırılmayacağız, herkesi seveceğiz, kırıldıklarımızı affedeceğiz ve onlar için hayır dua edeceğiz.” Ben çok düşünüyorum bu konuda, ilk sizden öğrenmiştim kırıldıklarımızı affedip onun için hayır dua etmeyi; yoksa başka türlü davranış biçimi insanın kendi kendisini huzursuz ediyor, rahatsız ediyor, onu bir yük gibi kendisiyle taşıyor; ama affedip hayır dua edince insan kuş gibi hafifliyor sanki. Peki biz kırıldıklarımıza hayır dua ettiğimizde kırıldıklarımız da bunu hissederler mi? Onlar da yaptıklarından pişman olup üzüntü duyarlar mı? Çünkü siz demiştiniz ki onlara hep hayır dua ederseniz bir gün gelir karşınızda görürsünüz o kişiyi veya kişileri ve size “canım” diye sarılırlar. Gerçekten böyle olur mu eğer çok kırıldığınızda o kişi için hep hayır dua ederseniz? Bunun dışında kırılmakla ilgili aklıma takılan bir konu daha var; ben kırılıyorum diyelim bir konuda; ama kırılmakta haklı mıyım, haksız mıyım nasıl anlayacağım? Bir de nefsle ilgili birşey sormak istiyorum; nefs çok kötü ve tehlikeli birşey bunu hep söylüyorsunuz, hiç ölmez ama birtakım güzel uğraşlarla uğraşarak nefs kontrol edilebilir diye! Mesela ben kendimi düşündüğüm zaman ben insanlarla anlaşıyorum genel olarak, ama bazen nasıl anlaşıyorum diye düşündüğüm zaman hep ben alttam aldığım için anlaşıyorum ya da seviliyorum çevremde, işyerinde. Ama bir insanın menfaatine dokunacak ya da ona ters gelecek bir şey söylediğiniz zaman, ozaman herşey değişiyor. Peki böyle bir durumda ben alttan aldığım için nefs sahibi mi olmuş oluyorum? Alttan almamalı mıyım? Nasıl hareket edip nasıl davranmalıyım? Bir de hayatımızda duanın yeri ve önemi nedir? Dua hayatımızı nasıl etkiler? her anımızda Allah’ın huzurunda olduğumuzun bilincinde olup, her an Allah’a içimizden dua edersek; ettiğimiz dualar hayatımıza güzel anlamda, iyi anlamda yön verebilir mi, nasıl etkisi olur duanın hayatımıza?


Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyorum, Allah’a emanet olun.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın İlknur Hanım,


1-) Kıymetli yavrum, birtakım taş ruhlu, taş kafalı insanlar hep firavunluk yapacak, bizi kıracak incitecek, biz de hep aşağıdan alıp eyvallah diyeceğiz öyle mi? Hayır. Yüz kere hayır, bin kere hayır. Herkes hayatta hak etiği muammeleyi görecek. İsim vermek istemiyorum, hani o firavun gibi insan var ya mesela o. Aramazsın, sormazsın, gidip gelmezsin. Gidersen ne olur? Sen, zamanla şahsiyetini kaybedersin. Çünkü o kız öyle firavun ruhlu bir insan ki ona insanca, İslamca yaklaşım onu büsbütün şımartır, büsbütün terbiyesizleştirir. Köşene çekileceksin, o seni arayana kadar hiçbir şekilde onu arayıp sormayacaksın. O kadar. Sevgi, saygı insan olana gösterilir. Ve hayatta bütün duygular karşılıklı olur. Allah bile karşılık bekliyor. Kudsi Hadiste buyruluyor: “Kulum bana bir adım yaklaşırsa, Ben ona on adım yaklaşırım”. Demek ki bu iş de karşılıklı. Tek taraflı sevgi olmaz. O bir ruh hastalığıdır. O, pis, iğrenç bir iştir. Muhatabımız isterse akrabamız, isterse evladımız olsun. Biz kimsenin kulu, kölesi değiliz. Adına dünya denilen şu misafirhanede herkes haddini bilecek, edebini bilecek, insanlığını bilecek. Bilmezse ne olur? O zaman Kur’an-Kerim’deki “Tebbet yeda ebi Lehebin ve tebb” “Elleri kurusun Ebu Lehebin” ayeti gelir. Hayat böyle yavrum. Ebu Lehep de hayvanlar gibi bağıra bağıra, namussuzca, şerefsizce can verdi. Kıyamete kadar da her gün yüzbinlerce müslüman ona “Elleri kurusun Ebu Leheb’in” diye beddua edecek. Hayat böyle yavrum. Biz melek değiliz, biz insanız. Evine gittiğimiz zaman bize en kaba, en çirkin muammeleyi yapan insanın kapısı bir daha çalınmaz. Eksik olsun böyle akraba. Böyle akrabanın canına tükürürsün olur biter.



2-) Dua edilecek insan var, beddua edilecek insan var. Bunları ayırmak lazım. Hayattaki bütün olayları bir genel formülle izaha kalkışmak bizi yanıltır. Ben şimdi kalkıp “Ebu Cehil için, Ebu Lehep için ve bütün İslam düşmanları, Allah düşmanları için dua edemem doğrusu. Lütfen hayatı genel formüllerle izahtan kaçın. Her olay, her insan nevi şahsına münhasırdır. Her kar yağışında yere düşen milyarlarca kar tanesi birbirinden ayrı, birbirinden farklıdır. Her biri ayrı ayrı vahdaniyeti gösterir. Aman dikkatli olalım. Genel formüllerden kaçınalım.



3-) Bizim dua ettiğimiz insanlarda eğer biraz incelik, hassasiyet, edep, zarafet varsa dualarımızı algılarlar. Ama ne yazık ki senin teyzenin kızı gibi bazı kimselerde sadece firavun ruhu var. Onlar hiçbir şekilde algılayamazlar. Çünkü onlar taş gibidirler.



4-) Direksiyonun başındaki bir şöför arabasını nereye sürerse o kimse oraya gider. Dualar da böyledir. Güzel dualar hayatımıza renk verir, ışık verir, güzellik verir. Bizim de iki dünyamız cennet olur.




Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah Ondan ve Hakka Göçen Yakın Dostlarından Razı Olsun.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]