.
Allah'ın Selâmı ve inayeti , Peygamber Efendimizin şefaati Evliyanın himmeti üzerimize olsun Kardeşlerim...
On yedi aralık şeb-i arusa sayılı saatler kaldı. Hazret-i Mevlanamız bir gün çok sevdiği dostu Selahaddin-i Zerkûbiyi ziyarete gitmişti. Çevresini , çekirge gibi muhabbetle saran insanlara, sadra inşirah veren ab-ı hayat gibi inci ,mercan hikmet dolu billurdan güzellikler saçmaktadır. Birazdan yanlarına feryat figan ağlayarak bir adam girer. Bir anda kendini perişan bir vaziyette, Hazret-i Mevlana'nın önüne bırakır ağlayıp inleyerek himmet ister:
- Meded Pirim ! meded Sultanım...! Yedi yaşında ki oğlumu üç gün önce kaçırdılar ,başvurmadığım yer kalmadı bir türlü bulamadım. Ne olur yalvarırım ,dua edin yavruma kavuşayım...! der. Hazret-i Mevlana bir an da durgunlaşır tefekküre dalar :
" - Tuhaf şey der, insanlar da Rablerini kaybetmişler, ama hiç kimse feryat edip dövünerek ağlamıyor. Onu bulmak için uğraşmıyor, ne garip , ne tuhaf şey der ! Sonra dertli adama dua eder.
Sabri Baba'nın dediği gibi sorunumuz yalnızlık değil Allah'tan uzaklık. Bütün şikayetlerimiz sorunlarımız Allah'ı bilmemekten,tanımamaktan fakat farkında bile değiliz... Herkes vefasızlıktan şikayetçi ,insan en büyük vefasızlığı galu belâ sözünde durmayarak Rabbine yapmaktadır. Rabbinin hatırını bilmeyen tanımayan ,insanın mı bilecek insana mı vefa gösterecek ?
Nimet verir şükredecek miyiz, şımaracak mıyız, O nimetleri Onun yolunda, kullanacak mıyız, bu Rabbimin lütfudur mu diyeceğiz, kendimize mi mal edeceğiz...
Sıkıntı verir tutumumuza bakar ,sabredip yine ona güvenecek miyiz ...İstediğimiz olmayınca Ona karşı tutumumuza bakar...
Yne Haret-i Pirmiz :
Sokaktan geçerken Yusuf'un yüzünün nuru o civarda bulunan köşklerin, vlerin pencerelerinden, afeslerinden içeriye süzülür düşerdi.
Köşklerde bulunanlar : Belli ki Yusuf gezmeye çıktı. Şimdi buradan geçiyor ! " derlerdi.
Köşede bucakta oturanlar ise duvarda ışıklar ,parıltılar görünce, Yusuf'un oradan geçtiğini anlarlardı.
Yusuf'un geçtiği sokağa penceresi bulunan ev Onun geçişinden şereflenir, nurlanırdı.
( Ey kardeş ! ) Aklını başına alda evinin penceresini Yusuf'un geçtiği sokağa aç ; ve pencerenin önüne otur da Onu seyret !
Hakk'a aşık olmak demek, nur gelen tarafa pencere açmaktır. Çünkü Gönül, gerçek dostun yüzü ile aydınlanır nurlanır.
Aşk güneşi doğunca, aşk damlaları en latif güzelliğiyle sarınca , insanın ruhu sonsuzluğa açılır kanatlanır, ruh aşktan kanatlara sahip olunca mesafeler kateder... Artık her şey Hak olur , Hakla Hak olunur...Güzelliklere kavuşulur.
Sevgi Mevlâmızın ruhlarımıza en büyük ikramı lütfü ilahi. Sevgiyle bakan her şeyi kusursuz görür. Sevgiyle bakan her şeyi güzel görür.
Sevgi gönüllere ciladır.
Sevgiden acılar tatlılaşır.
Sevgiden bakırlar altın kesilir.
Sevgiden tortulu bulanık sular arı duru hale gelir.
Sevgiden hastalar iyileşir.
Sevgiden dertliler dermana kavuşur.
Sevgiyle ölüler tekrar dirilir.
Sevgiden padişahlar kul olur.
Sevgiden dikenler Gül olur.
Gerçekten bu sevgi sevilmeye değer.
Bu denizde ne ölmek var bize,
Bu denizde ne gam, ne dert, ne keder...Bu denizde alabildiğine muhabbet...
bu deniz iyilikten cömertlikten ibaret..'
- Kul oldum, kul oldum kul oldum da kurtuldum..
Her köle azat edildikçe sevinir. Ben ise kul kaldıkça mutlu olurum.
Cenab-ı Allah bir yudumcuk ilahi muhabbete, öyle derin bir hususiyet vermiştir ki,ondan nasiptar olan iki alemin de endişesinden azade olur.
Canım Pirim Selâmların en güzeli Ruhaniyetine olsun...Benim kabrim Ariflerin gönülleri demişsin, biz de Arifleri canu gönülden sever ,ayakları altına turâb oluruz. Arifler bizim kalbimiz de Sen de onların kalbiyle bizim de kalbimizdesin gözümüzün nuru Efendimiz batmayan güneşimiz...
Rabbim bizlere de senin güzel görüşünü ölümü şeb-i arus gibi görmeyi lüfu ihsan etsin...
Yunus, yanar yakınır,
Sağa sola bakınır,
Gizleyemez halini
Yüzünden aşk okunur..
Aşk olsun. Aşkınız Cemal olsun..İlla Hû
VESELÂMMMMM
Müzeyyen Cihangiroğlu