Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Gönlümüze göre dost, arkadaş ararsak avucumuzu yalarız.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 12/24/2016 11:50:58 PM


.



Kıymetli yavrum,

 


Şair Özdemir Asaf bir şiirinde, “Kime sorsam, bir odası noksan” diyor. Kendine has benzetmesi ile herkesin bir şikayeti, bir memnuniyetsizliği olduğunu belirtiyor. Çevrenize bakın, herkes şikayetçi… Bu şikayetleri sıralayacak olsak sabah olur. İnsanlara şöyle bir soru sorsak: Çevrenizdeki insanlardan hiçbir konuda şikâyeti olmayan kimse var mı desek, acaba cevap alabilir miyiz? Bu neden böyle oluyor? Herkes kendine göre bir cevap bulabilir. Bana sorarsanız “şükürsüzlükten” derim. Şükretmeyen insanlarda isteklerin sonu gelmiyor. Bütün istekleri yerine gelse bile bazı kimseler yine şükretmiyorlar. Hep “daha” diyorlar. Daha, daha… Sonu gelmiyor. Şunu iyi bilelim ki doğan her insan birbirinden farklıdır. Bir atasözü vardır: “Boyuma göre boy buldum, huyuma göre huy bulamadım.” diye. Gayet tabii çevremizdeki insanlar birbirinden farklı olacak. Bütün mesele insanları olduğu gibi kabul edebilmekte. Kendi gönlüne göre eş, dost, akraba arayanlar iyi bilsinler ki hepsi de havalarını alırlar. Kendi gönlümüze göre insan ararsak o zaman asıl zararı kendimize vermiş olmaz mıyız?





Gerek öğrencilik yıllarımda, gerek memuriyetimde ve onu takip eden emeklilik yıllarımda anlaşamadığım hiç kimse görmedim. Daha doğrusu gönlüme göre insan aramadım. Karşıma kim çıktıysa ona saygıyla yaklaştım, edeple yaklaştım ve kendiliğinden aramızda güzel bir dialog kuruldu. Gerek aile hayatında, gerek iş hayatında “anlaşamıyorum” diyen insanlara hayret ediyorum. Gayet tabii bir kimse gelin gittiği evde kayınvalide olarak, görümce olarak, birtakım yaşlı büyükler olarak farklı mizaçta, farklı yapıda insanlar görecek. Bunlar kim olursa olsun, önemli olan onlara sevgiyle, saygıyla yaklaşmak, edebin bütün inceliklerini göstermek. Onlar bizi sever, sevmez, beğenir, beğenmez, bu onların bileceği iş. Bizim vazifemiz onların duygu ve düşünceleri ne olursa olsun, daima saygılı olmak, edepli olmak. Aynı durum işyerleri için de aynen bahis konusu. Hep şunu düşüneceğiz: Acaba amirlerimizin bizden istediği nedir? Nasıl bir davranış tarzı içinde bulunalım ki amirlerimizin beğenisini kazanalım? İnternette bir sitem var. Her gün yurtiçinden, yurtdışından bir çok mailler geliyor. Bazı kimseler diyor ki; çalıştığım müessesede en üstün ben olmalıyım. Böyle bir iddia kendiliğinden birçok huzursuzlukları da beraberinde getiriyor. Münâkaşaları, kıskançlıkları getiriyor. Zorunlu olarak çevreyle bir uyumsuzluk kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ne gerek var böyle bir iddiaya? Önümüzdeki işi güzel yapalım, temiz yapalım, çevreyle güzel ilişkiler kuralım. Bunlar yetmiyor mu? Hayat olayları karşısında aldığımız doğru veya yanlış tavırlara göre uyumlu veya uyumsuz oluyoruz. Bunlar da aslında bizim imtihanlarımız olmuyor mu?


 

Selam, saygı ve sevgi ile.


 

Sabri Tandooğan Efendi Hz.


Aziz Ruhları Şad Olsun.

 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]