.
SABRİ BABA İLE SOHBET
-Efendim, siz bir sohbetinizde kırk mânâ büyüğüne hizmet ettim demiştiniz. Bunların en sonuncusu galiba mânevi hocanız olan Münir Derman Hazretleri’ydi, değil mi?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Evet. Ona gelene kadar birçok velî zat tanıdım. Ama Münir Bey’i görünce ona âşık oldum, hayran oldum. Bazıları yurtdışında olmak üzere beş fakülte bitirmişti. Yedi lisan bilirdi. Onun kadar kültürlü bir insan hiç görmedim. Operatör doktordu kendisi.
– Efendim, Münir Derman Hazretleri ile tanışmanız nasıl oldu?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Münir Bey o zamanlar çıkan “İslâm” mecmuasında her ay yazı yazardı. O yazılara hayrandım. Bir gün dergiyi telefonla aradım, yazar hakkında bilgi istedim. Eskişehir’de operatör doktorluk yaptığını söylediler. Telefonla randevu aldım, Rânâ ile gittik, tanıştık, elini öptük. Bana bir fotoğrafını imzalayarak hediye etti. Ondan sonra her hafta Cumartesi öğleden sonra Rânâ ile Eskişehir’e onun sohbetlerini dinlemeye gider, Pazar günü dönerdik. Münir Bey çok özel bir insandı. Kırklardandı. Ölümünden önce açıklamıştı bunu.
– Efendim, Münir Baba’nın kıymetini sağlığında bilebildi mi etrafındakiler?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Hayır. Ne gezer. Münir Bey’i gerçek anlamda anlayanlar çok ama çok az oldu. Eskişehir’de ona deli doktor derlerdi. Geceleri hastaların durumunu evinden hisseder, pelerinini giyer hastaneye koşarmış. Hemşire uyuyup kaldığı için bunalan hastalara yetişir, altlarına sürgü sürer, idrarlarını gider kendisi tuvalete dökermiş. Münir Bey, her zaman abdestli bulunurdu. Bize de hep sürekli abdestli olmamızı tavsiye ederdi. “Şartlar uygun değilse, yanınızda teyemmüm taşı bulundurun, onunla teyemmüm abdesti alın” derdi.
Münir Bey’in sağ eli geceleri ışık yayardı bir fener gibi. Bu hassasına nasıl sahip olduğunu şöyle anlatmıştı: “Bir gün salgın hastalık başlayan bir köyden çağırırlar. Gider. O sırada tuvalet ihtiyacı olur. Köy tuvaletlerini bilirsiniz, dışarıdadır çoğu, yerden biraz yüksekçedir. Münir Bey girer, bakar bir sinek kuburun içinde çırpınıp duruyor. Bir an bile tereddüt göstermeden elini kuburdan içeri sokar ve sineği oradan kurtarır. Sinek elinden havalanır, uçar gider. O günden sonra kubura soktuğum sağ elim, gece karanlıkta fener vazifesi görüyor.” Derdi.
– Efendim, galiba bir gün de iki şeridi arasında yüksek bariyer bulunan bir yolda yürüyerek karşıdan karşıya geçince, karşıda duran bir polis memuru gözlerine inanamamış. “Efendim,” demiş, “nasıl oldu da o ortadaki bariyerleri aştınız, hâlâ anlayamıyorum.” Münir Bey de gülmüş. “Bilmem ki yavrum” demiş.
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Münir Bey çok kerametleri olan bir zattı. Çok heybetli idi. Bir Ramazan günü, iftara eve misafirimizdi. O geleceği zaman dolaba buzlu su koyardık. Yarısı buz, yarısı su olan bardaktan içerdi. Çok az yemek yerdi. Yaz kış ince bir tişörtle dolaşırdı. O akşam içeri girerken gülümsüyordu. “Ne oldu Efendim?” diye sordum. İçeri girince anlattı. Yetmiş yaşlarında bir adamla karşılaşıyor gelirken. Adam iftar saatine çok az bir zaman kalmasına rağmen ağzında sakız çiğniyormuş. Münir Bey çok sinirlenmiş, adama yaklaşmış, dikkâtle yüzüne bakmaya başlamış. Adam terslemeye kalkmış, “ne bakıyorsun” diye. Münir Bey de “Ben hayvanat mütehassısıyım. Et oburlar yukarıdan aşağıya doğru çiğnerler, ot oburlar sağdan sola doğru. Sen hangi cinstensin diye bakıyorum.” Adam bunun üzerine iyice kızmış. O zaman Münir Bey de adama öyle bir bakışla bakmış ki, adam korkup hemen dönmüş. Eğer bakmakta ısrar etseydi, orada yığılıp kalırdı. Münir Bey öyle bir adamdı çünkü...
– Rânâ Anne ile Münir Bey tanışıyorlardı tabi.
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Evet, Münir Bey, Rânâ’yı çok severdi. Rânâ’nın elinde egzama vardı. Bana bir gün “Sabri,” dedi, “dua etsen de şu egzamam geçse, çok rahatsız ediyor.” Ben de “Münir Bey’e söyleyelim.” dedim. Eskişehir’e uğurlamak için tren garındaydık. Orada rica ettik kendisinden. Hemen oracıkta parmağını yalayıp, Rânâ’nın elini meshetti. Rânâ’nın eli ondan sonra günlerce gül koktu. Egzamadan eser kalmadı.
– Efendim, Münir Bey’i sağlığında bizzat tanımış bir kimse “Münir Bey ameliyatlarını bıçaksız yaparmış” demişti. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
Onlar elsiz de ameliyat yaparlar yavrum...
Hepsinin Aziz Ruhları Şad Olsun.
Dua ve Fatihalarımızla...