.
Mektup-Cevap
Merhaba Değerli Büyüğüm,
Kendi sıkıntılarımla zamanınızı aldığım için lütfen affedin. Sıkıntım şu ki ben yaşam enerjimi kaybettiğimi düşünüyorum. Hergün bir önceki günün kopyası olmuş sanki geçirilmek zorunda olan bir 24 saat sadece... Yeni bir güne uyandığımda içimde güne başlamak için hiç bir istek olmuyor.
Kendimi ne kendim ne de toplum için yeterince faydalı bir insan olarak görmüyorum. Kendime ve irademe güvenim yok. Kendimle barışık değilim. Kimi zaman kötü bir kul olduğumu düşünüyorum ve üzülüyorum. Çok şükür Allah'a ümidimi kaybetmedim ama ya O da beni sevmiyorsa yada benden vazgeçerse ve gelecekte bu hayat sınavını kaybedersem diye üzülüyorum. Daha iyi bir kul olmak istiyorum fakat bunu yapabilmek için gerekli hayat sevgisini ve enerjisini kendimde bulamıyorum.
Her geçen gün ilerde mutlu olamayacağıma dair daha karamsar ve daha ümitsiz olmaya başladım. Hayattan beklentilerim şu ana kadar iyi niyetime ve çabalamama rağmen talihsizlikler sonucu gerçekleşmedi. Otuzlu yaşlardayım ama yıllar geçsede biran önce yaşlansam ve bu hayat biter bir şekilde diye düşündüğüm zamanlar bile oluyor.
Aslında şu anda ne bu dünyama ne de öbür dünyama faydalı bir çaba içinde değilim. Çok boşa zaman geçiriyorum, hiçbir şey yapmak istemiyorum. Bunun çok yanlış olduğunu bilmeme rağmen bir türlü faydalı işlere girişecek enerjiyi, cesareti ve isteği kendimde bulamıyorum. Üzerimde hayata karşı bir korku, bir ümitsizlik, bir atalet oluşmuş durumda. Sizce tekrardan yaşam enerjimi kazanabilmem hayata daha çok umutla ve cesaretle bakabilmem için dinimiz ne öneriyor?
Acaba ben hakkıyla iman eden kullardan değil miyim? Onun için mi böyleyim diye çok üzülüyorum. Daha hayat sınavının ortalarına bile tam gelmemiş biri olarak bu sınavı, her iki dünyamı da kaybetmekten korkuyorum.
İnandığım bir şey insanın en önemli özelliğinin kendini yenileyebilmesi ve değiştirebilmesi olduğu fakat ben bu değişimi ve gelişimi maddi ve manevi dünyamda nasıl yapabilirim?
Tavsiyelerinizi bekliyorum. Allah razı olsun.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın “Gözyaşı”,
Kıymetli yavrum, sen kendi kendini arabesk bir hayat mahkum etmişsin. Sen, arabeskin kendisi olmuşsun. Sanki seni okurken kendimi Müslüm Abiyi dinleyip göğüslerine jilet atan serseriler gibi hissettim. Yavrum, ne bu atalet? Azcık kendine gel. Bu arabesk denilen Allah’ın belası müzik sanki senin şahsında toplanmış.
Bir gün otur bir nara at, “Heeeyt,” de. “Anasını satarım ben bu arabeskin.” de. Otur, inadına neşeli, hayat dolu, cıvıl cıvıl şarkılar söyle. Şiirler oku. Şunu unutma İngilizlerin bir sözü var: “Kendine yardım etmeyene Allah da yardım etmez.” derler. Bırak geçmiş hayatını. De ki : “İçine tükürürüm ulan bu hayatın. Şu andan itibaren yepyeni bir dünya başlıyor.” Ne kadar hüzün, keder, karanlık düşünce varsa ayağının altında çiğne. Aman yavrum, seni kurtaracak tek kuvvet yine sensin. Yunus Emre, “Her dem taze doğarız, bizden kim usanası.” diyor. Sen de içinde bulunduğun anda yepyeni bir hayata geç. Eline gazete denilen bir paçavrayı al, onu yırt, yırt, yırt, sonra da “Ey kederlerim,” de, “işte sizi böyle çöpe atıyorum. Haydi yavrum, Besmele de, yola çık.
Lisede bizim Faik Canselen isimli bir müzik hocamız vardı. Serapa aşk, heyecan, iman dolu bir insandı. Onun kendi yazdığı ve bestelediği İleri Marşı’nı sana yazıyorum. Bunu günde on kere oku ve yepyeni bir hayat geç. Renk dolu, ışık dolu, ümit dolu, aşk dolu, heyecan dolu bir hayata...
“Yürü, bu yol şeref, zafer yolu
Karşında bekliyor seni tanyeri
Yürü, atıl, devir karanlığı
Durma yürü, haydi ileri...”
Yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla....