Şimdiye kadar bana devamlı sıkıntı veren bir meseleden bahsetmek istiyorum. Lisede çok başarılı bir öğrenciydim ve hedefim mülkiyede okumaktı. Fakat 99 yılındaki sınav değişikliğinden dolayı puanım kırılınca mülkiyeye giremedim. Lisemizdeki öğretmenler de hiç bizi yönlendirmiyorlardı ve ben rastgele bir tercihle rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümünü kazandım ve bitirdim. Ve bu bölümün kendime uygun olmadığını geç de olsa anladım. Mezun olan kendi sınıfımdaki arkadaşlar da bu bölümün tam oturmamış bir meslek olmasından dolayı (rehber öğretmenlik) aynı sıkıntıları yaşamaktadırlar. Mezun olalı üç sene olmasına rağmen hala aynı şeyler aklıma geliyor ve öss'de almış olduğum yüksek puanlarla harcandığımı düşünüyorum. Dindar bir kişi olmasaydım şimdiye kadar intihar etmiştim değerli büyüğüm. Bana tavsiyeleriniz neler olabilir? Selamünaleyküm.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, kusura bakma, bana göre ne kadar büyük bir yanılgı içindesin. Arkadaşlar şöyle diyor, çevre böyle diyor, cemiyet şunu düşünüyor, meslek oturmuş, oturmamış. Yavrum, kusura bakma, bunlar ipe sapa gelmez, işe yaramaz ama senin gibi temiz, hassas, güzel insanların hayatını zehir eden manyakça düşünceler. Lütfen yavrum, senden istirham ediyorum. Şu başkaları şunu diyor, bunu düşünüyor kepazeliğinden, iğrençliğinden, sefaletinden kendimizi kurtaralım. Başkaları dediğin kim senin? Şahsiyet olamamış, hayatın manasını anlayamamış, hayatları sürüngenlikle geçen bir takım bok böcekleri. Lütfen yavrum, başımızı ellerimizin arasına alıp Necip Fazıl gibi diyelim:
“Soruversem ben neyim, ve bu hal neyin nesi”
Kıymetli yavrum, güzel yavrum sen onlar gibi değilsin. Sen başkasın. Sen hazret-i insansın. Ve senin mesleğin günümüz dünyasında bir insanın ulaşabileceği, erişebileceği en yüce, en muhteşem, en ürpertici bir meslek. Düşün ki sen şu anda Peygamber postunda oturuyorsun. Hayatı anlamak, insanları anlamak, insanların gözyaşını, ıstırabını anlamak, onlarla beraber o büyük acıyı paylaşmak, onlarla beraber gözyaşı dökmek
“Paylaşmak ki o en güzel”
diyebilmek. Ve sonra onlara hayata uygun, yaşamaya uygun, varoluşa, insan fıtratına uygun en güzel yolu gösterebilmek. Ve bunun için okumak, okumak, delicesine, çılgınlar gibi okumak. İnsan denilen o muhteşem varlığın sırrını çözmeye çalışmak. İnan yavrum şu anda bu satırları yazarken içimden hüngür hüngür ağlamak geliyor. Sen, varlık içinde yokluğu yaşıyorsun. Sen, ışığın, aydınlığın, güzelliğin tam ortasında karanlıkları yaşıyorsun. Çünkü elindeki o en büyük, o en güzel, o en muhteşem imkanın farkında değilsin. Şu söyle söylüyormuş da, bu böyle diyormuş da. Bırak bunları yavrum, bırak bu saçmalıkları. Hepsinin içine tükür. Şu anda senin yerinde olabilmek için neler feda etmezdim. Her şeye ama her şeye sırtımı çevirirdim. Sen bir beyaz gülsün, pislik böcekleriyle işin ne?
Yavrum, şu anda tir tir titriyorum. İnşallah seni incitmemişimdir. Bundan Allah’a sığınırım, ama lütfen elindeki bu büyük imkanı kullanmaya çalış. Hayatı, insanları sev. Ve onlara faydalı ol. Hayat yolunda insanları sevmekten ve onlara faydalı olmaktan daha büyük bir iş, daha muhteşem bir ibadet ne olabilir? Derhal, şu andan itibaren “Oku, Yaratan Rabbinin ismiyle oku”. Bu konuda sana bütün desteği vermeye hazırım. Senin için, senin yetişmen için gerekirse hayatımı bile vermeye hazırım. Haydi yavrum,
“Yürü, bu yol şeref, zafer yolu
Karşında bekliyor seni tanyeri
Yürü, atıl, devir karanlığı
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.