.
Öncelikle, insanlık alemine verdiğiniz hizmetlerden dolayı size çok teşekkür ederim şahsım adına.. Allah sizden razı olsun. İnsanların dünyaya gönderiliş sebebini az çok bildiğimi sanıyorum. Hepimiz bu aleme tevekkül etmek için gönderildik. Benim sizden ricam beni bazı konularda aydınlatmanız.
Size dürüstçe itiraflarda bulunucam; bana yanlışlarımı söylerseniz beni çok mutlu edersiniz. Şimdiden çok teşekkür ederim. Aslında nerden başlamalıyım bilemiyorum.. 30 yaşındayım. Bekar bir bayanım. Üstümde o kadar çok sorumluluk var ki anlatamam. Bazen bunların altında ezildiğimi hissediyor ve çok yoruluyorum. Hayatım hep kimse üzülmesin, kimse kırılmasın diye geçiyor. Yani başkalarının üzerine kurulmuş bir hayatı yaşıyorum sanki. Kendi istediklerim hep ikinci planda.Ama yoruldum artık.
Şu an ne iş hayatım ne aşk hayatım daha doğrusu hayatımın hiçbir alanında mutlu değilim. İçimde hep bir sıkıntı. Ufacık, benimle ilgisi olmayan olaylar bile beni yıpratıyor. İnsanların ihanetine karşılık onlara kin bile duyamıyorum. İçimden uzaklara gitmek geliyor hep. Ama kimden bu kaçış onu da bilemiyorum. Maddi olarak da sıkıntılı günler geçiriyorum. Sabahları yataktan çok zor kalkıyorum.Hep bir isteksizlik, karamsarlık, sıkıntı dolu dünyam.. Bunun temelinde yatan nedeni de biliyorum sanki. Allah’tan uzak kalmam. İnanır mısınız dua etmeye kalktığımda bile o kadar zorlanıyorum ki. Sebebi de Allah’a karşı yüzüm yok bir şey dilemeye. Kısacası psikolojim, ruh dünyam darma dağın. Ne kitap okumaktan zevk alabiliyorum ne de gökyüzüne baktığımda eski hazzı duyuyorum.. Her şeyden çok çabuk sıkılıyorum. Ne yapmalıyım, bana yardımcı olun.
İstediğim basit bir formül. Çok şey mi istiyorum acaba? Şimdiden teşekkür eder saygılarımı sunarım. Dualarınızı bekliyorum efendim..
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Melek Kara,
Kıymetli yavrum, daha lisede okumuştuk. Bir değerli şairimiz
“Meydana düşen kurtulamaz seng-i beladan”
diyordu. Hepimiz çeşitli sıkıntıların, çeşitli üzüntülerin, dertlerin, ıstırapların, hastalıkların, çamur atmaların, iftiraların, yanlış anlaşılmaların muhtabıyız. Çünkü biz insan olarak bu dünyaya keyif çatmaya, göbek atmaya gelmedik. Adam olmaya geldik. Yontulmaya, işlenmeye, yunup, yıkanmaya, tekamül etmeye geldik. Mesele bunlarda değil yavrum. Önemli olan bunların karşısında ya miskince, salakça, iffetsizce teslim olup başını çuvala uzatmakta, veyahut kanının son damlasına kadar mertçe, yiğitçe, erkekçe, insanca, efendice, onurlu bir şekilde direnebilmekte. Valery sorar, “Mukavemetin nedir?”. İnsanlar dirençlerine göre bir değer kazanır veya kaybederler. Başlarını çuvala sokanlar ve onları sokturanlar ebediyyen hayat savaşını kaybetmişlerdir. Önemli olan ne bahasına olursa olsun yaşamak değildir. Önemli olan onurlu bir şekilde mukavemet gösterebilmektir. Önemli olan gerektiği zaman bir bardak su gibi ölümü karşılayabilmektir. Ben, onursuz bir hayat yaşayacaksam, içine tüküreyim o hayatın. Benim için hayatta tek büyük değer direnebilmek, savaşabilmektir. Benim çocukluğumda Ankara radyosu vardı, tek kanal. Bir şarkı söylerlerdi, beş yaşında dikkatimi çekmişti. Ömür boyu unutmadım.
“Bir neş’e yarat hasta gönül,
Sen de biraz gül”
Kusura bakmayın, sözlerinizin hiçbirine katılmıyorum. Bunlar, inancını kaybetmiş bir insanın hezeyanlarından başka birşey değil. Oysa siz, inanan güzel, çok güzel, dünya güzeli bir insansınız. Size bu yanlış, bu hasta fikirlerini aşılayanlar hep çevredeki adi ruhlu, alçak insanlar. Ne olursunuz, çok rica ediyorum. Şu çevre, etraf kompleksinden kendinizi kurtarın. Faik Canselen hocamızın ki Ankara Gazi Lisesinde müzik hocamızdı, bize sıkça söylettiği bir marş vardı, kendi bestelemişti:
“Yürü, bu yol şeref, zafer yolu
Karşında bekliyor seni tanyeri
Yürü, atıl, devir karanlığı
Durma yürü, haydi ileri”
Allah bin kere razı olsun. O mübarek hocalarımız bizi böyle yetiştirdiler. Ölenlere Allah rahmet eylesin.
Hayır yavrum, biz bu dünyaya başlarını çuvala sokanlar gibi olmak için gelmedik. Onlara bu emri verenler gibi olmak için gelmedik. Biz, ya onurlu bir hayat yaşayacağız, ya onurlu bir şekilde öleceğiz. Son nefese kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Sağın, solun, etrafın sahte değer yargıları, saçma sapan sözleri için sol omuzumuzu yukarı kaldırıp, canları cehenneme, bize ne bunlardan, ben mücadele etmeye geldim, ben, çarpışarak ölmeye geldim diyeceğiz. Hayat o zaman anlam kazanır. Sevgili Melek Kara, biz bütün ömrü bir cephedeymiş gibi yaşayacağız.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhları İçin Fatihalarla...