Efendim, Cevabınızı okuduğumdan beri düşünüyorum. "Kelami Hak'tan alın"... namaza başlamadan evvel kapıyı açmaya gelen bey "sen aklı başında bir hanıma benziyorsun, klimayı açmayı kapamayı sana öğreteyimde başkaları ellemesinler bozuyorlar " demişti. Ben de baktım namaz kılanlardan bazıları selamlarda klimaya uzanıyorlar ama başaramıyorlar ben de bir arada kalktım daha önce yazdığım gibi klimayı açtım. Teravih namazı 4 er rekatlı kıldırılıyor. Namaz başladı hava soğumya başladı klimaya yakın olanlar soğuğu daha çok hissettiler üşüyorlar diye namazımı azap içinde kıldım zaten rekat bitince de "kelamımı" işittim." Senin ne üstüne vazife" demişti öfkeli sesle bir hanım.. Siz cevabınızda incelikle öğretiyi yazmıştınız: "Kelamı Haktan alın" .O kadar çok dersler çıkardım ki sizin bu uyarınızdan. Öyle haller oluyor ki hayatta iyi niyetle yaptığınız bir konuda bile kendinizi savunamıyorsunuz. Ayrıca burda olduğu gibi bunu açıklamaya süre bile olmuyor. Hemen arka arkaya rekatlara devam oldu çünkü." İşte bana açma öğretilmişti de iyilik olsun dedim de" falan bunları bile söylemeyemiyorsunuz. Çıkardığım derslerden en başta "sabır, en güzel ibadet" sonucunu bir kere daha idrak ettim. Klimayı açmasını bilen var mı? sorusunu beklemeliydim. İyiliği yapmayı düşünürken bile karşı tarafı dikkate almak gerekiyor. Belki de daha önemlisi benim için sadece bu konuda bırakmayıp işittiğim kelamı hayatıma taşımak. Çünkü o bey niye gelsin bana bu sözü desin de sonucu da niye bu kelam olsun. Bu cümleyi duymam gerekiyormuş. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi böyle oluyor değil mi efendim? Tecelliyi bulma çabaları da diyebilir miyiz ki? Allahım bana güzel bir sabrı nasip et, yaptığım her ne ise iyilik veya kötülük onları bana birer öğretmen yap, Kimsenin benden incinmediği benim de kimseyi incitmeden yaşayabilmeyi nasip eyle, Allah'ım beni çok sev. Amin. Duam bireysel değil kabul buyuran tüm gönülleredir. Sağlığınıza, mutluluğunuza, huzurunuza duacınızım efendim. Sonsuz hürmetlerimle........
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Hatice Hakeri,
Efendim, bir gün Kenan Rıfai Hazretlerinin annesi Hatice Cenan Sultan bir arkadaşıyla beraber yolda gidiyorlarmış. Bir çocuk salıncakta sallanıyormuş. Hatice Cenan Sultan çocuğa dönmüş, “Aman yavrum, dikkatli ol, düşmeyesin” demiş. Çocuğun canı sıkılmış, dik dik bakmış, “Sana ne” demiş. Onun üzerine Hatice Cenan Sultan arkadaşına dönüyor “Ayol, bu çocuk ne doğru söylüyor” diyor. Mesele burda efendim. Sizin orada çeşitli ihtimalleri düşünerek klimayı açmamanız gerekirdi. Bu ihtimalleri sıralarsak sayfalar tutar. Siz açtınız ve cevabını aldınız. Olay bu.
Bir gün Azize Anne evden çıkmış, alış veriş etmek için Gima’ya doğru yürüyormuş. Yanından çok hızla geçen iki kolejli çocuklardan biri öbürüne “Ahmet, dikkat et” diye yüksek sesle bağırmış. Azize Anne, demiş ki “Bak Azize, kelamı Hak’dan al. Demek ki benim dikkatli olmam gerekiyor. Allah bu çocuğun dilinden bana sesleniyor” demiş. Biraz sonra ne görsün, yolda koskocaman bir çukur. Başında ne bir fener, ne bir işaret. “Allah razı olsun o çocuktan” demiş. “O böyle bağırmasaydı, maazallah ben çukura düşecektim” Olay bu efendim. Kelamı Hak’dan alacağız. Ve üstümüze vazife olmayan işe karışmayacağız. İyi niyetli olabiliriz. Ama yetmiyor. Başka faktörler de var. Hayat yolunda yürümek bir değil, bin değil, milyon incelik istiyor.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...