SAHTE AYDINLARIN İHANETİ
"İki yüz yıldan beri, Türk toplumu tarihte bir örneği görülmemiş aydın ihâneti içinde. Sözüm ona kendilerine aydın diyen öyle kimseler türedi ki, bilime düşman, tarihine düşman, sanatına düşman, dinine, geleneklerine düşman, ailesine düşman, eşine düşman, çocuklarına düşman ve hatta kendisine düşman. Bize okullarda Fikret vatanperver şair, milliyetçi şair, büyük şair diye okutuldu. O sıralar bir şeyden haberimiz yoktu. Hep uyutulduk. Bir gün Allah gözlerimizi açtı, gerçeği gördük. Ürperdik, titredik. Bence Osmanlı Devleti’nin en muhteşem padişahına, Sultan Abdülhamid’e bir ermeni suikastçı öldürmek amacıyla tuzak hazırlıyor. Bir anlık gecikmeyle -Allah’ın hikmeti olarak- padişah kurtuluyor. Fakat Fikret üzgün. Fikret perişan. Padişahına suikast yapan bir Ermeni teröristi; “Ey şanlı avcı” diye nitelendiriyor ve oturup, “Bir Lâhza-i Teahhür” şiirini yazıyordu. “Ey şanlı avcı, attın ama vurmadın.” diyordu. İşte böyle aydın geçinen kimseleri okuyarak, bugünkü sözüm ona aydınlar ortaya çıktı.
Aydın olmak güç iş, çetin iş. Bir ömür boyu son nefese kadar insandan çalışma, aşk, heyecan, gayret istiyor. Bilgisi olan fakat şahsiyeti, karakteri olmayan bir insana siz aydın diyebilir misiniz? Çıkarı için, menfaati için, birtakım kimselere uşaklık yapan sözde kalemşörlere, sözüm ona yazarlara siz aydın diyebilir misiniz? Eğri oturup doğru konuşalım. Bugün Türkiye ne çekiyorsa, yetiştirdiği sahte, kalp, çeyrek aydınlardan çekiyor. Onlar iyiye düşman, güzele düşman, asil, büyük, yüce olana düşman, yalnız kendi çıkarlarına, kendi menfaatlerine dost kimseler. Siz söyleyin Allah aşkına, biz bunlara nasıl aydın diyelim? Allah memleketimizi böyle sahte aydınlardan korusun."
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.