Hürmet ve muhabbetlerimle sizleri selamlarım Kıymetli kardeşlerim...
"Cevahir kadrini cevher-fürûşan olmayan bilmez "
Mahsun olma dedi meczup ...
Kıyamete kadar nasıl ki Yunusların nesli kesilmeyecekse ; Molla kasımların da nesli kesilmeyecek...
Yunuslar var oldukça bil ki Molla Kasımlar da hep olacak.
Yunusların değeri belki Molla Kasımlarla artacak her şey zıddıyla kaim değil mi A cancazım...
Arkadaşım geçen gün telefonuma şiir göndermiş altında Yunus Emre diye yazıyor. Baktım Bu şiir Bestami Yazgan'ın şiiri dedim. Bestami Yazgan şiirinin Yunus Emre Hazretlerinin sanılmasına çok sevinmiş ve bir dörtlükle cevap vermiş.
Benlikten soydular bizi,
Ateşe koydular bizi
Şükür sevgi dergahında ,
Yunustan saydılar bizi
Diye latif bir karşılık vermişler.
Yol arkadaşım küçük Yunus Emre ise tatlı mı tatlı, Şirin mi şirin bir çocuk yolda giderken biz çok neşelendiriyor.
Geçenlerde Müzeyyen abla kardeşim olursa Onun ismini de Yunus Emre koyacağım dedi. Canım ne iyi olur toplum olarak Yunuslara ne kadar ihtiyacımız var dedim.
Yunus Emre Hazretleri de :
Yunus öldü diye sala verirler
Ölen beden imiş AŞIKLAR ÖLMEZ buyurmuşlar. Onlar Hakk aşıkları nefislerini ruha, ruhlarını da sırra çevirdikleri için bedenen dünyada irtihal etseler de RUHları bizden daha diridir. Bir manası da biz ahirete doğsak ta başka yerlerde başka aşıklar zuhur eder. Zuhurat hiç bitmez Hepimizin hakikati bir ve biz birdeniz. İsimlerimiz farklı olsa da sırrımız aynıdır demek isterler ALLAHÛ ALEM...
Bu gün Arapça kursunda Hocadan özel ders alan bir Kur'an kursu hocası Hafız-ı Kuran olan bir hanım da bize katıldı. Kur'an'ı meale çevirirken hanım bir iki tasavvufi anlamından bahsetti, Hoca hemen reddetti. Bir alime de dil uzatıp eleştirdi hanım biraz karşı çıktıysa da baktı Hoca baktı dönmüyor, sustu.
Eve gelirken yolda önümüzde bir araba dikkatimizi çekti . Arka camı bütün karla kaplıydı en ufak bir açıklık bile yoktu.
Sonra pencere de Hazreti Mevlânâ'mız seslendi :
" Ay vurmuyorsa yüzüne , güneş vurmuyorsa pencerene kabahati ne güneşte ,ne ayda ara, sen gözlerinde ki perdeyi arala"
Sonra eve yaklaştığımızda mahalle kuyumcusu önümüze çıktı, içimdeki ben bana seslendi .
" Cevahir kadrini cevher-fürûşan olmayan bilmez "
Bir genç ALLAH adamlarını anlamaz , anlamakla da kalmaz inkar eder aleyhlerinde konuşurdu.
Zûnnu-i Mısri Hazretleri bir gün onu çağırıp bir yüzük verdi.
"- Bunu çarşıya götür bin altına sat " buyurdu.
Genç çarşıya götürdü çarşıdakiler bir gümüşten fazla vermediler. Sonra, genç gelip durumu anlattı.
" - Mücevharatçılara götür bakalım ! ne verecekler " dedi gence.
Mücevharatçılar bin altına almak istediler. Genç geri dönüp olan biteni haber verdi. O zaman gence ithafen :
Senin ALLAHÛ Teâlâ'nın sevgili, Has, nazlı kullarını anlamada ki ilmin ; çarşıdakilerin bu yüzüğü bilmeleri ve ona değer vermeleri gibidir. buyurunca ;
Genç mahçup oldu aracıkta tevbe etti hemen... İş ki o kuyumcuları bulmak, bu ise oldukça güç şükür ki az da olsa yok değiller ...1
Her şeyin kıymetini onun değerini anlayanlar bilir önceki yazımızda Hakk dostunun tefsirini anlatırken çok yakınımdakiler önem vermedi hatta yanımdakilerin çoğu duymadı, ilgilenmedi, kiminin hiç ilgisini çekmedi . Bizden biraz ilerde oturan Hanımefendi , arada mesafe olduğu halde, hayret ve sevinçle işitti koşarak yanımıza heyecan içinde geldi. Çünkü alıcıları ve çanak antenleri açıktı. Ruhu güzellikten zevk alıyordu kalbini dünya sevgisi kaplamamıştı, heva heves kanallarını tıkamamıştı..
Kıymet isimli bir öğrenci kız var çok tatlı edepli, nazik içi dışı güzel. Ne zaman Ona rastlasam içimden " Kıymetini Rabbinin yanında ara" derim kendime... Kıymet fakiri de çok sever biz de onu severiz bu Cuma telefonda konuştum yine kendime " Kıymet seni çok sevse de sen kıymetini kıymet'in yanında bile arama "
Bizim de değerimizi ancak Allah Bilir ...
Kendisine mesaj yazsam sonunda bazen " Kıymetimizi Rabbimizin yanında aramak duasıyla " derim.
Bu yaza doğru apartman girişinde öğrencilere rastladım " - Ne şanslıyım yoluma Sümeyralar, Rumeysalar, Nesibeler çıktı böyle !" diye espiri yaptım kendilerine.
Mesneviyi merek ediyorlarmış bir gün eve davet ettim yine .
" - Ne şanslıyız evimizi Sümeyralar, Rumeysalar, Nesibeler şereflendirdi" diye söyledim. Kıymet ve Özge mahsun oldular bizim ismimiz büyük insanların ismi değil diye.
Hiç olur mu bak ne güzel ismin var dedim... Özge'nin de dedim...
Ben bu yolu bilmez idim
Aşk gönlüme düştü gider
AŞK elinden dertli yürek
Kaynayuben düştü gider
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağladım güldür beni
Gel gör beni AŞK neyledi.
Üvesten Karenoğullarından gelen koku Peygamberi (s.av) mest edip neşeye gark etti.
Ne güzel söylemiş şair :
Görmeden görülmek Ey Yâr !
Kapısına gelip kokusunu bırakmak
Görmeden görülmek AŞKTANDIR...
O AŞKI bulanlara, şöyle bir kenarından olsun tutanlara AŞK olsun Efendim...
Aşkımız Cemale olsun ...
Vesselâm
Müzeyyen Cihangiroğlu