.
Selam, sevgi ve saygıyla Sabri bey amca,
Bir süredir sormak isteyip soramadığım (anlamaya
çalıştığım) bir konu var, inşallah izninizle, edebince
sorabilirim. Bir kusurum olursa affedin lütfen. Bu
konu benim için çok önemli, lutfedip
bilgilendirirmenizi rica ederim.
"Bütün kainatı Muhammedi bir aşkla kucaklayan" güzel
insanlar, dinimizde günah-yanlış olarak bildirilen;
nesnelere, fiillere, kişilere karşı şeriat gereğince
nasıl muamele gerekiyorsa hakkıyla yerine
getiriyorlar. Bunu çok şükür sizlerin şahsındada
görüp, örnek almaya çalışıyoruz. Fakat bu tepki
anında, hakkı dile getirme savunma anında neler
oluyor? yaşamayan bilemez elbet. Belki biraz ipucu
verebilirsiniz.
Bu konuyla alakalı Yunus Emre'nin "Yaradılanı sev(yada
hoşgör) yaradandan ötürü" sözü de var.
"Sevmek şımartmak değildir", sözünüzden anladığım
kadarıyla Muhammedi aşk ile kainatı kucaklamakta
herşeye evet demek, ne olursa eyvallah demek, kim ne
yaparsa tamam demek değil. Bu takdirde Hakkı dile
getirme ve savunma anında hissedilen şeyde basit bir
öfke ve hiddet değildir. Bu noktada bahsedilen güzel
insanlar, kendi nefsleri için değil hak için
konuşurlar öyle değilmi?
Peki içlerinde kızgınlık olurmu? olursada hak için mi
olur?, yada bir rahatsızlık duyarlar sanırım. Peki o
rahatsızlık duydukları şeye karşıda hala sevgi ve aşk
duyarlarmı? Sanki bu iki farklı şeyin gönülde olması
gibi görünüyor. Ama yazdıkça biraz daha anlıyor
gibiyim(yazmak tefekkürü tetikliyor sanırım ve bunun
için sevdiklerinizden yazmalarını, günlük tutmalarını
istiyorsunuz.), aslında "Sevmek şımartmak değildir"
örneğiyle, şu cocuk yetiştirme meselesiyle aynı gibi
bu konu. Yani bir baba cocugunun istediği şeyi
yapmayabilir, onu cezalandırabilir, cocugu o an
ağlayabilir ama bu baba cocugu sevmiyor anlamına
gelmez. Öyle midir?
Tamam bu meseleyi daha önce neden anlayamadığımı
anladım galiba, siz mesela bize güzel örnekler
veriyorsunuz, tepki, hakkı dile getirme savunma
hakkında, ama sadece yazıya bakınca sanki bazı fiileri
yapan kişiler defterden silinmiş gibi gözüküyor,
Muhammedi sevgiden aşktan men edilmiş gibi gözüküyor.
Ama o kişilere de dahi, Muhammedi aşk ve sevgi duruyor
değilmi? Sadece Allah için buğz etmek denilen şeymi
yapılıyor? Bu arada birde "Faile değil fiile buğz
etmek" sözü vardı. Bu söz doğrumu? Yani kişinin zatına
varlığına değil, sadece ortaya çıkardığı fiile bir
tepki göstermi?
Yardımcı olmanızı ve aydınlatmanızı dilerim. Allah
razı olsun. Allah'a emanet olun.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Erhan Kala,
Kıymetli yavrum, aslında bu çok hassas, çok ince mes’ele senin kafanda aydınlanmış durumda. Ama bir de benden işitmek istiyorsun.
Sevgili yavrum, bir hakim düşün, manevi bir yönü de var. Yedi milyar insanı Muhammedi bir aşkla kucaklamış, hepsini kardeş bilmiş, dost bilmiş, yakın bilmiş. Bir gün bu kardeşlerden biri bir suç işliyor ve önüne sanık olarak geliyor. Orada yapacağı iş nedir? İşlenen suça bakacak, neden işlenildiğini inceleyecek, ceza kanununa göre kararını verecek. Şimdi “o benim kardeşim, ben onu beraat ettirmeliyim, kurtarmalıyım” gibi bir düşünce kesinlikle olamaz. İşlenen suç neyse cezasını alır. Bir kimse hırsızlık yapmışsa, rüşvet almışsa, adam öldürmüşse kanundaki ceza neyse ona müstehak olur. Ve o yedi milyar insanı kardeş diye kucaklayan hakim, suçlunun cezasını verirken en ufak bir tereddüt geçirmez. Ama sonra “Allah’ım bu kardeşimiz yanılmış, hata etmiş, inşallah hatasını anlar, tövbe eder ve Hak yola girer” diye dua edebilir. Ama suç, suçtur.
Shakespeare, Venedik taciri isimli eserinde “Bir insanın kendisine yapacağı en büyük kötülük, duygusuyla düşüncesinin arasına fesat sokmasıdır” der. Bu olağanüstü hassas bir mes’ele. Zaten senin iç dünyanda da aydınlanmış durumda. Ama bir de benden işitmek istedin.
Sevgili yavrum, insanlar hayat yolunda yürürken sendeleyebilir, düşebilirler. Bizim görevimiz onlara kin ve nefretle bakmak değil tekrar düştükleri yerden kalkabilmeleri, silkinebilmeleri için hayır dua etmektir. Biz diliyoruz ki dünyadaki yedi milyar insan hem yaşarken, hem öldükten sonra cennet hayatı yaşasınlar. Tertemiz, pırıl pırıl lekesiz bir hayat sürsünler. “Seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden” desinler. Ve bu dünyanın, yaşadıklarımızın, başımıza gelenlerin bir imtihan olduğunu bilsinler.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla...