“Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök”
diyebilmek. Ne sanıyoruz kendimizi. Bizler karnının içi cifeyle dolu aciz, zavallı, gariban insanlarız. Bu gurur, bu kibir, bu kendini beğenmişlik nereden geliyor? İşte Yunuslar, Mevlanalar hep bizi iyiye, güzele, temiz, asil, büyük ve yüce olana çağırıyorlar. “Bırakın” diyorlar “nefsin iğrenç yollarını gönül dünyasına gelin, aşka gelin. Evrensel kardeşliğe gelin”, diyorlar.
“Diyorlar bana kalsın şiir de söz de yerde
Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde”
diyorlar. Hayat o kadar ince bağlarla birbiriyle irtibat halinde ki kullanacağımız dikkatsiz bir kelime, yapacağımız nefsani, kaba bir davranış bizi sonsuz bir ıstırap içinde bırakabiliyor. Hayat böyle. Çayımızı karıştırırken minicik çay kaşığının çıkardığı ses kainatın bütün zerrelerinde duyuluyor. Aman dikkatli olalım, birbirimizi kırmayalım, incitmeyelim. Gönül bir sırça saray. Onu kıran dünyada da ahirette de iflah olmaz. Yunus ne güzel söylemiş:
“Br kez gönül kırdın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin, yüzün yumaz değil”
Sade insanları değil hayvanları da bitkileri de kırmayalım, incitmeyelim. Evinin kapısını, arabsının kapısını çarparak hoyratça kapayanlar bunun hesabını acaba nasıl verecekler. Ben, onların da bir gönlü olduğuna inanıyorum. Bütün varlığa karşı çok hassas davranalım, çok dikkatli hareket edelim. Gönül kırmayalım. Hesabını veremeyiz.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah'ın Selamı ve Rahmeti Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.