Konu : Ne verdik ki ne istiyoruz?
Gönderen :
Sabri Babadan Mektup
Tarih :
1/12/2017 12:14:41 AM
.
Kıymetli yavrum,
Bazı kimseler çocuklara ve gençlere yükleniyorlar. “Efendim”, diyorlar, başlıyorlar sıralamaya. Hepimizin bildiği malum sözler, malum görüntüler. Ama bunları yaparken bir şeyi unutuyoruz. O çocuğun içinde bulunduğu şartları, hususları göz önünde bulundurmuyoruz. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde; “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar.” diyor. İnsanları iyiye veya kötüye götüren, içinde bulunduğu şartlardır. O melekler gibi tertemiz, dupduru, pırıl pırıl doğan çocuğu, okul, aile, toplum üçlüsü elele veriyor, o meleği bir şeytana, bir canavara çevirmek için elinden geleni yapıyor.
Bütün bu karmaşa, bu toz duman arasında yetişen çocuğa hücumlar başlıyor; Efendim zamane gençliği şöyle, zamane gençliği böyle... Ne olur biraz insaflı olsak. Aile içinde, okul içinde, toplum içinde, hep zehirlerle yetişen bir çocuktan ne bekliyoruz? Böyle bir toplumda ideal bir genç kızın, ideal bir genç erkeğin çıkmasını beklemek biraz hayal değil mi? Okullarda, (ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar) haliyle, tavrıyla yaşantısı ile, kıyafeti ile, genel kültürü ile, içindeki öğreticilik aşkı ile, öğrencilerine örnek olan, rehber olan, ışık olan kaç hoca var? Toplum, gazetesi ile, (hele o gazetelerin rezil Pazar ilaveleri ile) televizyonu ile, hele o televizyonlardaki rezil dizilerle, sineması ile, tiyatrosu ile, sokağı ile, trafiği ile nasıl bir örnek sunuyor, sizler benden çok daha iyi biliyorsunuz. Bu şartlar altında yetişen bir gençliğe çatmaya ne kadar hakkımız olacak? Necip Fazıl ne güzel söylemiş;
“Bıçak soksan gölgeme,
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bir bak ülkeme,
Başsız, başsız adamlar.
Ağlayın su yükselsin
Belki kurtulur gemi.
Anne seccaden gelsin
Bize dua et emi.”
Evet ahval bu. Şartlar böyle.Ama bize düşen görev her şeye rağmen bayrağı dimdik tutarak sonuna kadar yarışı götürmek.
“Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı,
Tek dudaktan dudağa, geçsin ölümsüz şarkı.”
Bakıyoruz çevremize bütün bu patırtı gürültü, bütün bu toz duman içinde, yine pırıl pırıl yetişen insanlar var. Son İstanbul seyahatimde bir hanımefendi ile tanıştım. Evli ve beş çocuklu iken, kocası hepsini yüzüstü bırakarak Almanya’ya kaçıyor. Üstelik babası da ağır hasta. Bu mübarek kadın ki ismini Fatıma annemiz koydum, canını dişine takıyor, çocuklarını besliyor, büyütüyor, gül gibi tertemiz, pırıl pırıl yetiştiriyor. Fatıma annemizin yüzü, inanılmaz bir nur içinde. Bakışları bir pınarın gözesi gibi.Çocuklarının her biri ayrı ayrı birer insanlık örneği. Allah hepsinden razı olsun.
Geçenlerde radyoda işittim. Gözlerim yaşardı. Bir mübarek İslam hanımefendisi anlatıyordu; “Merhem kocamdan bir Bağ-Kur maaşı kaldı. O paranın yarısı ile oturduğum tek gözlü evin kirasını ödüyorum. Kalan parayla da iki günde bir, bir belediye ekmeği ve bir şişe süt alıyorum. Allah’ın sana nasıl şükredeceğimi bilemiyorum. Bana verdiğin bu saltanatı bütün insan kardeşlerime de nasip et.”
Allah böyle güzel insanların sayısını artırsın. Allah cümlemize hayırlı evlat nasip etsin. Müsaadenizle...
Sabri Tandoğan Efendi Hz. Aziz Ruhlarına Fatihalarla...
|