Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : “Ne gelirse Hak’tandır, Şinanay yavrum, şinanay nay”.
Gönderen : Sibel
Tarih : 1/13/2017 10:04:05 AM


.


Selamün Aleyküm hocam çok hastayım egzemam arttı gene insanların içine çıkmak istemiyorum hayata küstüm neşe dolu cıvıl cıvıl bir anneydim kiloda aldım. şimdi ise ah ah evden çıkmak istemiyorum huşu içinde namaz kılardım şimdi huşuyu bulamıyorum duanızı bekliyorummm ne olur dua edin hocam aylardır sizinle dertleşiyodum dua edin ne olur ne yapacağımı bilmiyorum



--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Sibel Hanım,


Kıymetli yavrum, mailin beni çok üzdü. Göreceksin kısa bir zamanda Allah’ın izniyle hiçbir şeyin kalmayacak.


Değerli yavrum, doktorlar ne derse desin egzemanın asıl sebebi üzüntülerdir, sıkıntılardır, bunalımdır, daralmaktır. Bunlar dışa vurur. Hasas inanlarda, ince ruhlu, temiz insanlarda egzema şeklinde ortaya çıkar. Herhalde daha önce doktora gitmişsindir. Muhakkak sana birtakım ilaçlar vermiştir. Onlara karışmam ama benim sana söyleyeceğim şu:



Kainatın en büyük şairi Yunus Emre diyor ki:



“Bir çeşmeden akan su, acı, tatlı olmaya”



Burada akan su bir simgedir. Kastedilen Allah’ın tecellileridir. Bu tecelliler bazan bizi sevindiren, mutlu eden olaylar oluyor. Bazan hastalıklar şeklinde, acılar, ıstıraplar şeklinde oluyor.


Değerli yavrum, hepimizher an imtihandayız. Ama şu şekilde ama bu şekilde. Önemli olan, diyor Yunus Emre, her tecelliyi gönül hoşluğuyla karşılamak, bundaki ilahi hikmeti araştırmak. Çünkü hepsi Hak’tan geliyor. Bir türkü var, tevhidi ne güzel anlatıyor:



“Ne gelirse Hak’tandır,


Şinanay yavrum şinanay nay”



Burada birinci mısrada tam bir teslimiyet var, itirazsız, ama diye parantez açmadan, tam bir teslimiyetle. Bu teslimiyetin arkasından cıvıl cıvıl bir yaşama sevinci geliyor. O da “şinanay yavrum, şinanay” diye anlatılıyor. Senin de yavrum yapacağın iş şu: Ne kadar derdin, sıkıntın, üzüntün varsa ne kadar senin hassas kalbini kıran, inciten olaylar varsa hepsini pencereden dışarıya at. Seni inciten insanları, ağlatan, uykusuz bırakan insanları önce affet, sonra onlar için hayır dua et. Aman yavrum, hastalıklar da bir nimettir. Edebiyat yapmıyorum. Ayaklarım o kadar ıstırap veriyor ki şu anda sabah olmak üzere. Bütün geceyi uykusuz geçirdim. Ama yine de şikayetçi olmadım. Onun da bir sebebi var.


Değerli yavrum, lütfen benim sekiz ciltlik kitabımı okumaya başla. Ama duya duya, sindire sindire, kendine mal ederek. Farzet ki o kitapları sen yazdın veya o kitaplar senin için yazıldı. Akşam televizyonda bir şarkı vardı: “Ağlama değmez hayat, bu göz yaşlarına” diye. Haydi yavrum, baba-kız seninle el ele verelim, diyelim ki:



“Ben cihanın altın terazisine


Ağırlığımca sevgi vermişim


Ses edin uzak milletlerin gençleri


Bütün antenlerimi germişim”



Sonra diyelim ki



“Söyle, sevda içinde türkümüzü


Aç bembeyaz bir yelken


Neden herkes güzel olmaz


Yaşamak bu kadar güzelken



İnsan, dallarla bulutlarla bir


Aynı maviliklerden geçmiştir


İnsan, nasıl ölebilir


Yaşamak bu kadar güzelken...”



Haydi yavrum, üzüntüye paydos. Sadece ama sadece şükredelim.



Görebildiğimiz için, işitebildiğimiz için, konuşabildiğimiz için, yürüyebildiğimiz için... Ah yavrum, bir bardak çayı eller titremeden dudaklara götürerek yudumlayabilmek ne büyük, ne muhteşem bir nimet, hiç düşündük mü?



Bundan kırk yedi yıl evveldi. Rahmetli eşim Rana Hanım’la beraber Yalova’ya gitmiştik. Bir otelde kalıyorduk. Sabahleyin erkenden otelin lobisine indim. Garsondan bir çay rica ettim. Karşımda yetmiş yaşlarında bir zat oturuyordu. O da garsona çay söyledi. Biraz sonra çaylar geldi. O zat altı yedi kere gayret etti, çay fincanını dudaklarına götürmek istedi. Elleri titrediği için yapamadı. O sırada garsona sordum, “Bu zat kimdir?” dedim. “Şevket Süreyya Aydemir” dedi. O sıralar Şevket Süreyya Aydemir en çok okunan bir yazardı: Suyu Arayan Adam, Tek Adam, İkinci Adam, Menderes’in Dramı en çok okunan eserleriydi. O kadar üzülmüştüm ki. Onun Suyu Arayan Adam isimli eserini beş kere okumuştum. İnanılmaz güzellikteydi. Dışarı çıktım, üzüntümden hüngür hüngür ağladım. Hayat bu, bu koca yazar şimdi çay fincanını dudaklarına götüremiyordu.


Aman yavrum, bir rahatsızlığı yaşayınca hemen kendimizi bırakmayalım. Kulakları çınlasın Ayten Hanım, hastalıktan şikayet edenlere “Şükretsene” der, “hayattasın.”


Birisi “Başım ağrıyor” demişti, o da “başın var ki ağrıyor, şükresene” demişti. İşte böyle yavrum. Bütün kederlerden, bedbinliklerden silkinelim, ellerimizi şükür için, dua için gökyüzüne kaldıralım ve Allah’tan önce bütün hastalar, ıstırap çekenler için sonra kendimiz için hayır dua edelim.


Sevgili yavrum, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]