.
Efendim merhabalar
Efendim Müsaade olursa bir sualim olacak...
Bilindiği gibi Kuran-i Aziymü Şan'da kadının örtünmesiyle ilgili bazı ayetler mevcut. Sizden ricam bana kurandaki örtünmeyi benim anlayabileceğim düzeyde acar mısınız? Diğer sorumda bugün gündemde olan yani yürürlülüğe sokulmak istenen türban serbestliği yasasını hem Kuran boyutuyla hem de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin rejimi yönünden nasıl olması gerektiğini açıklar mısınız?
Saygı ve Sevgilerimle
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Ömür Bey,
28.1.2008 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, Kur’an-ı Kerim’de Nur Suresinde tesettür emri vardır. Bu mesele o kadar çığırından çıkarıldı ki artık utanç verici bir hale geldi. Bir kısım insanlar göz göre göre hayır diyorlar, tesettür emri yoktur. O zaman söylenecek tek söz kalıyor. İngilizlerin atasözlerinde olduğu gibi “Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.” Hele bu meseleyi rejim meselesi yapmak hiç doğru değildir. bir emir geliyor. Dileyen inanır, dileyen inanmaz. İnanan insanların içinde bir kısmı çeşitli nedenlerle o emre riayet eder veya edemez, o da ayrı bir mesele. Bir kimse “Evet, ben bu emre inanıyorum. Ama şu şu nedenlerle yapamıyorum” derse ve yapamadığı için tövbe ederse davranışı bir başka. Ama “Ben bunu kabul etmiyorum. Bu çağda böyle şey mi olur?” diyorsa yine başkadır. Şöyle düşünün; bu memlekette birtakım kimseler yaz gelince göbeklerini açıyorlar, bellerini açıyorlar, göğüslerini gösteriyorlar. Kimse birşey demiyor. Yine bazı kimseler bikiniyle denize giriyorlar. Hatta bikiniyle çarşıya pazara gidenler de oluyor. Yine kimse birşey demiyor. Bu onların görüşleri, estetik anlayışlarıdır denilip üzerinde durulmuyor. Ama bazı hanımlar başlarını örtmek isteyince kıyametler koparılıyor. Bu çifte standart neyin ifadesi?
Olay bundan ibaret yavrum. Ne yazık ki kimse kafaların içine bakmıyor. Kitapçılar bomboş. Türkiye kitabın dünyada en az okunduğu birkaç ülkeden biri. Geçenlerde Unesco bir istatistik yayınladı. Dünyada bilimsel araştırmaların yapıldığı beşyüz üniversite sırayla yazıldı. Ne yazık ki bu üniversiteler içinde bizden bir tane dahi olsun yok. Radyolardaki, televizyonlardaki, gazetelerdeki yayınlar utanç verici. Eskiden bizim gençliğimizde her gazetede, her gün iki, üç makale yayınlanırdı. Şimdi hiçbir gazetede yok. Magazin birinci sayfaya kadar çıktı. Ben bir Türk vatandaşı olarak bundan utanç duyuyorum, yüzüm kızarıyor. Artık televizyon haberlerine kadar magazin sıçradı. Okumuyoruz, düşünmüyoruz, sormuyoruz, araştırmıyoruz, incelemiyoruz. Varsa da yoksa da türban. Bir kere bu kelime bile yanlış. Türban bir batılı kıyafet. Defilelerde bazı mankenler aksesuar olarak onu kullanırlar. Bazı mankenlere ayrı bir güzellik verir. Başörtüsüne türban demek bile bir cehaletin, ilkelliğin, görgüsüzlüğün, bilgisizliğin, kültürsüzlüğün sonucudur. Bu kelime artık bende tiksinti uyandırıyor. İşi gücü bıraktık bir metre kumaşın peşinde düştük. Dikkat edin dış borçlar, bütçedeki açıklar, işsizlik, üretimsizlik, üniversitelerdeki işe yaramayacak boşuna tahsiller kimsenin umurunda değil. Bilmiyorum, bu kafayla nereye gidilir? Aslında bizi böyle uyutuyorlar. Realiteden uzaklaştırıyorlar. Biz farkında değiliz.
İşte böyle sevgili Ömür. Bir bardak suda fırtına koparıyoruz. Hayattan, hayatın güzelliklerinden, gerçeklerinden o kadar uzağız ki ...
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.