“Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılan bir şiir”
diyor. Yüce Peygamberimiz “Bir kimse, bir kimseyi sever de çeşitli nedenlerle açığa vurmadan içinde saklarsa öldüğü zaman şehit olarak ölür” buyuruyor. Yıllarca evveldi. Bir gün Danıştay’dan çıktıktan sonra Vakko’ya gittim. O zamanlar Kızılay’daki Vakko şimdi Armada’daki Vakko gibi bütün rengini, ihtişamını kaybetmiş, uyuzlaşmış bir müessese değildi. Muhteşem bir mekandı. Vakko’da sana’at, estetik, zarafet, güzellik iç içe geçmiş bir pırlanta gibiydi. Beşinci katında bir resim galerisi vardı. Bu galeride o zamanki Vakko gibi muhteşemdi. Önce sergideki tabloları seyreder, güzelliklerini içimize sindirir, sonra bir köşedeki dinlenme mekanında çaylarımızı yudumlardık. Yarabbi, o günler ne güzeldi. Tadına doyulmamış güzellikleri damıtırdık Vakko’da. O zamanlar Nuri Bey isminde bir müdürü vardı. Nuri Bey, zarif, hazmedilmiş bir kültüre sahip, beyefendi, pırıl pırıl, müstesna bir insandı. Personeli öyle eğitirdi ki her biri leydilik yüksekokulundan diploma almış bir prenses gibiydi. Erkek personel de saraylarda yetişmiş birer prensti sanki. Müşteriye yaklaşımları o kadar farklı, o kadar ince, o kadar zarifti ki çayları getiren personel bile insanda alabildiğine bir edep, bir saygı duygusu uyandırırdı. Ne yazık ki Nuri Bey’in gidişinden sonra Armada’daki Vakko renksiz, tatsız, zibidi bir yer oldu. Bütün ihtişamını kaybetti.
İletişimde en önemli nokta kelimelere dökülmezden evvel gözlerin, kalplerin birbiriyle anlaşmasıdır. O rabıta kurulmadan duyguların, düşüncelerin kelimelere dökülmesi ne kadar çirkin oluyor.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla...