Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İslam ve estetik birbirinden hiç ayrılmayan iki sevgili gibidir.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 1/26/2017 9:06:16 AM


.




Kıymetli yavrum,


Bir Müslüman ölüyor, yıkanıyor, kefenleniyor, toprağa veri­lecek. Resulullah Efendimiz de oradalar. Cenaze toprağa konul­mazdan önce, Kâinatın Efendisi mezardaki bir taşı işaret ede­rek, o taşı oradan alın, buyuruyorlar. Hazır olan cemaatten biri, “Ya Resulullah” diyor, “Ölü, taşı hisseder mi?” Yüceler yücesi Peygamberimiz, o her zamanki incelik ve zarâfetiyle, “Ölü o taşı duymaz, hissetmez, ama o taşın varlığı, bizim gözlerimizi inci­tir.” buyuruyorlar.


Yine bir gün, yüce Peygamberimiz, ashâbı ile bir yere gidiyorlarmış. Birden bazı sahabeler yüzlerini buruşturuyorlar, “Aman efendim” diyorlar. “Oraya bakmayın, mübârek gözleriniz incinmesin.” Gösterilen yerde, bir köpek leşi vardır. Günlerce önce bir köpek ölmüş ve çürüme başlamıştır. Bir yandan gö­rüntü, bir yandan koku, haklı olarak bazı sahabeyi tedirgin et­miştir. Kâinatın Efendisi, arkadaşlarından ayrılıyor ve daha ya­kından o köpek leşini dikkâtle, saygıyla, edeple, temâşâ ediyor. Sonra dönerek “Ama bir sıra gayet muntazam, inci gibi dişleri var” diyor. Resulullah Efendimiz gerek sözleri, gerek hareketleri, gerek giyim kuşamı, gerek yiyip içmesiyle hep güzelliğin, ede­bin, incelik ve zarâfetin simgesi olarak yaşadı. O sâde müs­lümanlar için değil, bütün insanlık âlemi için de eşi bulunmaz, erişilmez bir örnek ve rehber şahsiyet idi.


Peygamberimizin Hak’ka göçüşünden bir süre sonra, müs­tesna şahsiyeti ile gözleri ve gönülleri kamaştıran bir sahabeyi, sevenleri bir gün yemeğe davet ederler. Sofrada büyük bir İslâmî incelikle ve edeple konulanlar yenir. En son karpuz geti­rirler. O günün şartlarına göre, karpuz buz gibi soğutulmuştur. Yalnız bir şey dikkatleri çeker. O mübârek zat, buz gibi soğu­tulmuş cânım karpuza elini bile uzatmaz. Uzaktan seyirci kalır. Sofradakiler hayretler içindedir. Biri dayanamaz. “Efendim” der, “Hiç karpuzdan buyurmadınız? Acaba bizim bilmediğimiz bir günah mı var?” O güzeller güzeli insan, cevap verir. “Hayır efendim” der. “Neden günah olsun. Karpuz çok güzel bir nimet. Yalnız ben Resulullah Efendimizi hiç karpuz yerken görmedim. Acaba yerken bir hata yapar mıyım, edep dışı bir harekette bulunur muyum diye korkuyorum, çekiniyorum. Onun için elimi uzatmıyorum” der. Bu olayı lise sıralarında iken elime geçen bir kitaptan okumuştum. Ve büyük heyecan duymuştum. Aradan bunca yıl geçti. O gün duyduğum ürperti hâlâ devam eder.


Yıllar önce, bir jeoloji kitabını inceliyordum. Çeşitli taşlar, özel âletlerle, çok dikkatli bir şekilde ortalarından kesilmiş ve renkli fotoğrafları çekilmişti. Aman Yarabbi! Gördüğüm muhte­şem manzara beni ürpertti, gözlerimi yaşarttı. İnsan hayatını Peygamber Efendimizi örnek ve rehber olarak öyle hassas, öyle dikkâtli, öyle saygılı yaşamalı ki, nerede olursa olsun, kendini Allah’ın huzurunda hissetmeli. İnsanın kendisi bir estetik olmalı. İnanılmayacak, akıl almayacak kadar güzel bir dünyada yaşı­yoruz. Yerdeki minicik bir kır çiçeğinden, gökteki Samanyolu’na kadar bütün kâinat, Hak’kın güzelliğini, büyüklüğünü, yüceliğini fısıldıyor. Kâinattaki her şeyin bir yeri, bir anlamı, bir fonksiyonu var. İş onu görebilmede. O güzelliğin aşkını, vecdini, heyecanını sezebilmede. Eskiler ne güzel söylemiş “Görenedir görene; köre nedir köre ne.” Allah cümlemize bu sonsuz güzellikleri, heyecanları, incelikleri görecek göz, işitecek kulak, hissedecek kalp versin. Unutmayalım, güzellik, kâinatın altın anahtarıdır. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet ve zevk alır.


Büyük Yunus ne güzel söylemiş:


Ben gelmedim dava için


Benim işim sevi işi


Dostun evi gönüllerdir


Gönüller yapmaya geldim.


Allah cümlemize bütün kâinatı, yerdeki bir kum tanesinden, gökyüzündeki Samanyolu’na kadar tek istisna olmadan, insa­nıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, cemâdâtıyla Muhammedî bir aşkla kucaklamayı nasip etsin.


Amin...


Selam, saygı ve sevgi ile...


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]