.
Gece sabaha karşı kalktım. Pencereden dışarıya baktığımda gördüğüm harikulade manzara karşısında büyülendim. Ay, önüne çekilen hafif bir sis perdesi ardından, gizemli ve değerli bir mücevhermişcesine ışık saçıyordu. Bu biraz puslu havada yayılan sarımtirak ay ışığının yansımaları denizerin, ağaçların, evlerin üzerlerine vurmuştu. Bir masalı seyrediyormuş gibiydim. Geceleri , sessizlikte insan ruhunun bütün kapıları açılıyor sanki. Her zerreden daha bir anlam çıkarıyor daha derin tefekkür edebiliyor.
Sabah ise pırıl pırıl bir güne uyandık elhamdülillah. Buralara bahar çoktan gelmis. Pencereleri açıyorum hafif serin miş gibi hava… Güneş ısınları içeriye süzülüyor. Üzerine vurduğu her nesne daha bir detaylı, daha net görünüveriyor… Bütün güzelliği, ihtişamı, hatta belki tozu , eskiyen yanları ile…
Böyle zamanlarda dayanılmaz bir temizlik isteği kaplar beni… Bütün pencere ve kapıları açiyor her bir eşyanın tek tek tozunu alarak ise başlıyorum… Sonra dikkat ve özenle her yani süpürüp siliyorum. Temiz bahar havası, oksijen ve iyot kokusuna mis gibi sabun kokuları karışıyor….
Her yan iyice tertemiz olup parladıkça etraf iyice aydınlanıyor, güneşin ışık hüzmeleri daha bir güzel yansıyor sanki… Ya içime doğan güneşe onun aydınlığına ne demeli peki..? El işlerken akıl boş durmuyor tabi… Tefekkür her dem her yerde olmalı değil mi? Derinlerden, az önce teybe yerleştirdiğim kasetten müthiş bir ney taksimi duyuluyor, sonra da insanı coşturan ilahiler….
Ellerimle etrafi, düşüncelerle içimi temizliyormuşum gibi…
Bahar havası çarpar , insanda yorgunluk hissi uyandırır derler ya ; beni büyülüyor adeta. Bahar yorgunluğu doğadaki bu inaılmaz uyanısın, dirilisin temposuna yetişememekten, onları seyrederken alınan yoğun enerji ve bol oksijenden olsa gerek… Oysa dikkatle bakıp , derin düşünce insan yorgunluktan sıyrılıp, bu yenilenme rüzgarına kapılıveriyor hemde hücrelerine dek… Kendindeki ınaılmaz dirilisin her gün yaşandığını idrak edebiliyor… Ah iste her yine yeniden yaratılıyor alem. Bahar, bunu göremeyenlere yavaşlatılarak seyrettirilen bir film gibi… Rabbım bütün nimetlerini farkedecek , göz , gönül ve akıl nasip etsin inşallah…
Bu sabah günlümü coşturan bu olağanüstü güzelliklerden sonra Rabbime de kadar şükretsem azdır , Nasıl yapsam da şükrükü eda edebilsem diye düşünüyorum.. Bu coşkuyu , güzelliği , duyguları paylaşabilmek için hemen bir arkadaşı çağırıp ağırlamaliyim. Duygular, güzellikler paylaşıldıkça artar, insandan insana geçer, geçip yayıldıkça çoğalır gibi geliyor bir an …
Bazen zorluklar üst üste geldiğinde, azıcık başımız sıkıştığında hemen yüzümüz asılıyor, bunalıyor, etrafımızdaki mucizelere gözlerimizi kapatıveriyoruz… Oysa gönül gözümüzü hep açık tutmalı her bir gelen zorun, musibetin bir sebep üzere olduğunu ve bize bir şekilde ya hayır , ya, ders , ya da sabır etmemiz halinde ebedi alemde bir güzelliğe dönüşeceğini unutmamiz gerekiyor… Hemen içimizi ve kendimizi karartıp otutacağımız yerde büyüteci kendimize çevirip kendimizdeki eksikleri bulup düzeltmeye , iyinin de iyisi olmaya gayrete ve Rabbimize sükretmeye yönelmeliyiz değil mi?
Aklıma bir hikaye geldi (sanırım Mesnevi’den) Bir gün Lokman’in efendisine hediye olarak bir karpuz getirirler. Hizmetçiye “Git , Lokmanı çağır” buyurur. Lokman gelince efendisi karpuzu kesip ona bir dilim ikram eder. Lokman karpuzu öyle bir iştahla yer ki Efendisi ikinci dilimi sunar.. Sonra üçüncü, dorduncu derken bütün karpuz biter. Sadece bir dilim kalmışken efendisi son dilimi de kendisi yemek ister. Daha ısırır ısırmaz karpuzun açılığından dili ucuklar. Lokman’a “A benim canım, bu zehir gibi acı şeyi nasıl olurda sesini çıkarmadan yedin? Niye birşey söylemedin?”der. Lokman ise: ”Senden o kadar çok iyilikler, ihsanlar, güzellikler gördüm ki elinle bana ikram ettiğin şeye, bu acıdır demeye utandim.” Diye cevap verir.
İnsanoğlu Rabbının bunca ihsanından sonra nasıl oluyor da ufacık musibetlerde, olumsuzluklarda, sıkıntılarda hemen Rabbine karşı isyan bayrağını açabiliyor. Ya da serzenişte bulunabiliyor.. Değil mi?
Evet efendim bu gunluk de boyle .. Sizlere gonulden guzellikler diliyorum. Rabbim yar ve yardimciniz olsun.. Saglik ve huzur nasip etsin. Sonsuz sevgi ve saygi ile ellerinizden opuyorum.
Decorative & Creative Painting
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Efendim, yine inanılmaz güzellikte harikulade bir mail göndermişsiniz. Sizi kutlamak mı gerekir, yoksa binlerce defa teşekkür etmek mi? Allah razı olsun. Elimde imkan olsa da bu müstesna maili yeryüzündeki yedi milyar insan kardeşimizie göndersem. Hele Lokman hikayeniz beni ürpertti, ağlattı. O kadar güzel ki. Ne olur sitemiz mensupları bu hikayeyi hiç unutmasa. Hep hatırlasa. Yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...