Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : “Yaradılanı hoşgör, Yaradandan ötürü”
Gönderen : "Sabah Güneşi"
Tarih : 1/30/2017 5:44:36 AM


.


Efendim,


Hosgörü kavrami ile ilgili iki görüs yaziyorum.


"Hosgörü islami bir kavram degildir." Prof.Dr.Ahmet Yüksel Özemre


"Hosgörü sevmedigine katlanmaktir." Prof.Dr.Erdal Atabek.


Hazret-i Mevlanadaki Yunus Emre'deki hosgörüyü nasil açiklayabiliriz? Allah'a emanet olunuz.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın “Sabah Güneşi”,


Efendim, Sayın Erdal Atabek’in, “Hoşgörü, sevmediğine katlanmaktır” sözü hoşgörüyü daha dar bir çerçeve içinde ele almak oluyor. Evet, hoşgörü kavramının içinde o da var. Ama olaya daha geniş bir çerçeve içinde bakmak gerekiyor. Hoşgörü, insanı insan eden, insanı dar bir platform içinde yaşamaktan hatta ona mahkum olmaktan kurtaran muhteşem bir kavram.


Sayın Ahmet Yüksel Özemre’nin “Hoşgörü İslami bir kavram değildir” sözü beni hayretler içinde bıraktı. Bir an için şüphe ettim. Acaba hazret neyi kastediyor? Vurgulama istediği özel bir anlam mı var acaba? Yıllar önceydi. Bir gün Şayan Hanım’la beraber Üsküdar’daki evinde randevu alarak ziyaretine gitmiştik. Fevkalade değerli, kültürlü, dünya güzeli bir insandı. Üzerimde o kadar güzel izlenimler bırakmıştı ki hep Rabbime dua ettim. “Allah’ım” dedim, “Ankara’da mı olur, İstanbul’da mı olur tekrar görüşmeyi bana nasibet”. Onun mübarek ellerinden öpmek şerefine nail olmak istedim. Şimdi siz kendisinin “Hoşgörü, İslami bir kavram değildir” dediğini yazıyorsunuz. Hayırlısı. Biliyorsunuz bu siteyi açarken sorulan her soruya Allah’ın huzurundaymış gibi cevap vermeyi ilke edinmiştim. Madem ki böyle bir soruyla karşılaştım, o zaman inşallah o büyük insana saygısızlık yapmadan sizin sorduğunuz soruya cevap vermiş olurum.



Yunus Emre diyor ki



“Nazar eyle ileri


Pazar eyle götürü


Yaradılanı hoşgör


Yaradandan ötürü”



Ben, hoşgörüyü hayatın “olmazsa olmazlarından” biri olarak görüyorum. Neden mi? Çünkü bizler yedi milyar insanla beraber bir kardeşliği paylaşıyoruz. Hiçbirimiz kusursuz, noksansız, hatasız, günahsız, mükemmel değiliz. İstesek de istemesek de hayat yolunda yürürken birtakım yanlışlar yapıyor, kalpler kırıyor, günaha giriyoruz. Bir kimsenin çıkıp da “Ben her yönüyle dört dörtlük bir müslümanım” demesine imkan ve ihtimal görmüyorum. Eğer böyle birisi varsa ne yazık ki o kardeşimiz ne hayatı, ne de insan realitesini hiç anlamamış demektir. Ona sadece dua ederiz. Bir manevi aynaya bakmasını tavsiye ederiz. Hal böyleyken eğer bizde hoşgörü yoksa evlendiğimiz zaman hayat arkadaşımızla nasıl ömür boyu el ele, diz dize, göz göze, yaşayabiliriz. Muhakkak istemeyerek de olsa birbirimizi bilinçli olarak kırmasak dahi ister istemez bazı hatalarımız olacak. Peki, birbirimizi hoşgörmezsek o hayat nasıl devam edecek? Aynı durumu dostlarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımız, komşularımız, mesai arkadaşlarımız için de düşünebiliriz. Ben, çok küçük yaştan itibaren insanları sevdim. Onlara gönül verdim. Onlara faydalı olmak için, hizmet edebilmek için bütün hayatımı adadım. Bu neyle oldu? Hep saygıyla, sevgiyle, hoşgörüyle, bağışlamakla, affetmekle. Eğer ben hoşgörüsü olmayan bir kimse olsaydım hayatta karşılaştığım bunca acı olaylardan sonra yediğim darbelerden sonra, karşılaştığım haksızlıklardan sonra hala insanları sevmeme, onlara saygı duymama, onlara faydalı olabilmek, hizmet edebilmek için herşeyi göze almama imkan, ihtimal var mıydı? Bu nedenlerle hoşgörüyü hayatın olmazsa olmazlarından biri olarak görüyorum. Gün oldu hiçbir inancı olmayan, herşeyi inkar eden insanlarla da karşılaştım. Ama hoşgörüyle onlarla da olan dostluğumu devam ettirdim. Hiç unutmam böyle bir insan bir gün geldi, “Sabri Bey” dedi, “söylemeye utanıyorum, bunu sizden başka kimseye açamam. Ben namaz kılmak istiyorum, lütfen öğretir misin?” “Hay hay” dedim. Bir gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Yolda onu gördüm. Bir saçak altına sığındım, hatırını sordum. Bana nereye gittiğini anlattı. “Evde oturuyordum” dedi, “ezan sesini duydum. Birden içimde namazımı cemaatle kılmak isteği uyandı, pencereden baktım şakır şakır yağmur yağıyordu. Ama içimdeki istek o kadar kuvvetliydi ki yola çıktım. Camiye gidiyorum”. Bu söz beni öyle heyecanlandırmıştı ki kendimi tutamadım, ağladım. Şimdi de bu satırları yazarken gözlerim doldu. Peki ben size soruyorum şimdi, “Eğer o arkadaşa ilk günden itibaren sert ve kaba davransaydım bu güzellik yaşanabilir miydi?” Gerek Resulullah Efendimizin, gerek velilerin hayatları baştan başa hoşgörü örneği değil midir?


Muhterem efendim, bu konudaki düşüncelerim kısaca böyle. Yanlış düşünüyorsam lütfen ikaz buyurun.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]