Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Kapı kapı dolaşma, muratlar sendedir.
Gönderen : Gül Uçar
Tarih : 1/31/2017 9:36:00 AM


.



Değerli Hocam,


Size "Sabır" hakkında yazdığım iletide benden okuduğum hadisin kaynağı sormuşsunuz, ben de müsaadenizle internette okuduğum ve beni düşündüren yazıları size aynen iletiyorum.


"Muaz bin Cebel radıyallâhu anh naklediyor bize bu açıklamaları:


“Rasûlullâh sallallahu aleyhivesellem bir adamın şöyle dua ettiğini işitti:


- Allahım senden SABIR isterim!.


- Sen Allah’tan BELÂ istedin!. ÂFİYET iste!.


Bu çok önemli bir uyarı… Rasûl aleyhisselâmın bize işaret ettiği gerçek şu: Bir insan Allah’tan SABIR istediği zaman, farkında olmadan demektir ki, “bana belâ ver de sabredeyim”…İşte bunun için sabır istemeyi men ediyor Resûl-i Ekrem ve onun yerine “âfiyet iste” diyor!"



"Sadece sabır belâya karşı olursa doğrudur. Belâ gelmeden sabır isteme, belâ isteme manâsına geldiğini ehl-i tahkîk söylüyor. Fakat burada dikkatimizden kaçan ayrı bir husus var, o da, başta izah edildiği gibi sabrın sadece belâlara karşı münhasır bulunmadığı keyfiyetidir. Bu itibarla, ma'siyyete karşı olanın dışında:'Allah'ım! İbadet ü taatta bana sabır ver, caydırma! Allah'ım! ma'siyyete karşı sabır ver, ruhlarımıza ibadet ü taatı şirin ve ma'siyyeti çirkin göster!' demeliyiz.. ve böyle demenin belâ istemekle alâkası yoktur. Bu manâlar mahfuzdur ve bunlara karşı Allah'tan sabır istememizde hiçbir sakınca yok.. ama bir kısım belâlar endişesiyle sarsılıp,'Allah'ım! Belâlara karşı bize sabır ver!' demeye gelince, bu, ehl-i tahkîkin beyânına göre belâya davetiye çıkarma demektir. İşte bu nokta-i nazarı mülâhazaya alarak, belâlara karşı, belâ gelmeden -ki gelmesin Allah'ın inâyet ve keremiyle- Allah'tan sabır istemeyi muvafık görmüyorlar."



İlginiz için teşekkür eder, ellerinizden öperim.


Sevgi ve saygılarımla


Gül Uçar


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Gül Uçar,


Kıymetli yavrum, ben Ankara’da doğdum. Bütün ömrüm bugüne kadar Ankara’da geçti. Bütün bunlara rağmen bir iki yerin dışında yemek yemem. Siz eğer mana yolunda yürümek istiyorsanız bu malumat furuşluğu bırakın. Size Sabri Tandoğan’ın Gönül Sohbetleri yeter. Eğer o sizi menzil-i maksuda götürmezse o zaman İstanbul Belediye Sporun Fenerbahçeden hesap sorduğu gibi siz de benden hesap sorarsınız. Öyle bir soru sordunuz ki (yazdıklarının sonucunu düşünmeyen birtakım insanlar tarafından) ortaya bir keşmekeş çıkıyor. Çıkın işin içinden çıkabilirseniz. O onu demiş, bu bunu demiş, olmaz böyle şey. Bunlar sadece kafa karıştırır. Hayatta iki şeyde kafa karışıklığı olmaz: Dinde ve aşkta. Onun için sizden rica ediyorum, şu şunu söylemiş, bu bunu söylemiş diye bana soru sormayın. O zaman o şahıslarla istişare edin. Hayatta iç dünyayı karıştırmak kadar tehlikeli birşey yoktur. Onun için sağlam kaynaklara gidelim. Çok az şey öğrenelim, ama onları adam gibi yaşayalım, uygulayalım. Sorduğunuz soru itiraf edeyim ki beni çok ama çok rahatsız etti. Hiç şüphem yok sizin hassas ve ince kalbiniz de rahatsız oldu. Ne lüzum var kapı kapı dolaşacak. Eğer Sabri Bey’in yazdıkları ve söyledikleri sizi tatmin etmiyorsa o zaman bırakın onu, ismini bile anmayın. Eğer o insanda bir anlam, bir güzellik bulduysanız lütfen kapı kapı dolaşmayın. Başka ziller çalmayın. Söyleyeceklerim bu kadar.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...





 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]