“Narın da hoş, nurun da hoş”
diye. Ama maazallah nur yerine narın trilyonda birinin ucunu görsek kıyameti koparırız. Çünkü o ilahidir, o söylenildiği yerde kalır.
Çocuktum, beş yaşındaydım, Ankara’da Kar Yağdı türbesinin biraz ötesinde oturuyorduk. Bizim evimizin ötesinde bir meyhane vardı. Palabıyığın meyhanesi derlerdi. Orada sarhoşlar gece yarısına kadar içerler, kafalarını bulunca bizim evin önündeki caddeden geçerlerdi. Kol kola, uygun adım, kendilerine göre bir müziğe tempo tuttururlardı. Onları dinlemek beni çok heyecanlandırırdı. Annemin elinden tutar, balkona çıkarır, Anne, bak, “Şaşuşlar” derdim. Onların söylediği melodi çok hoşuma giderdi. Koro halinde şu sözleri tekrarlarlardı: “Eyvallah, eyvallah, iyiye de kötüye de eyvallah, güzele de çirkine de eyvallah”. Bu sözler yıllarca hafızamdan kaybolmadı. Bir gün bu sözlerin bir benzerini Yunus Emre’de okudum, gözlerim yaşardı. Yunus, “Bir çeşmeden akan su, acı tatlı olmaya” diyordu.
Bizler de “Varolan Haktır, gayrısı yoktur” diyemediğimiz her zaman Ondan ayrı değil miyiz? Bu ikilem hiç şüphem yok kıyamete dek devam edecek ve onlar, başkalarına saf diyen, aptal diyen onları küçümseyenler, onlara tepeden bakanlar daimi bir ikilem içinde yaşayacaklar, hiçbir zaman mesut ve bahtiyar olamayacaklardır. Bu sözleri şüpheyle karşılayan, dudak büken Sabri Bey’le tartışalım diyenler de yemin ederim ki asla, asla mutlu olamayacaklardır. Çünkü bu sözler Sabri Bey’e ait değil ki. Sabri Bey kim oluyor. Eğer Sabri Bey’de susam tanesi kadar akıl varsa tevhidi benimser ve yaşar. Bu sözler asırlardan beri Yunusların, Mevlanaların, Hacı Bayramların, Hacı Bektaşların, Hacı Şaban-ı Velilerin, Şemsettin Yeşillerin, Münir Dermanların söyledikleri sözler.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Üstlerine Olsun.