.
Sevgili Sabri Baba,
Bütün gönül dostları sevgi ve saygılarımla.
Sabri baba Cumartesi günkü doyumsuz bir o kadar da lezzetli sohbetiniz için sonsuz teşekkürlerimle saygıyla ellerinizden öpüyorum. Müsaadenizle şu satırları da paylaşmak istiyorum.
Bir gün bir hekim, Ahmed Amiş Hazretlerine :-
Efendim, tuz,iki madenden meydana geliyor . Bu iki maden tek başlarına , ayrı ayrı alındıkları zaman öldürücü birer zehir olurlar . ikisi birleştirilerek alınınca lezzet veren bir madde olarak tezahür ediyorlar ! deyince , tevhid gerçeğinin doruklarında yaşayan Ahmed Amiş Efendi Hazretleri:-
Allah'la Muhammed'de aynen öyledir ! buyurmuşlar .
Sen işine bak :-
Bir gün müridandan birisi ,efendim himmet buyursanız da şöyle şöyle olsak ?...filan gibi bir niyaz'da bulununca , Ahmed Amiş efendi Hazretleri , şunu söylemiş o zaman ona :-
Oğlum ! Karıştırdığı helvaya şekerin ne zaman konulacağını helvacı bilir !...Sen işine bak !...buyurmuşlar .
Saygılarımla.
***
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur
Günün birinde yolu bir dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi''nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler.
Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.
Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.
Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.
Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.
Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.
Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister.
Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
"Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?"
Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.
İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
"Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."
Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:
"Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa?
Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
"Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur. Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."
ÖZETLE:
Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun...
Sevgi, saygı ile ellerinizden öpüyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Güler Hanım,
Kıymetli yavrum, gönderdiğin iki mail de ne kadar kıymetli. İnşallah ölene kadar hafızamızdan hiç çıkmaz. Büyüklerin öyle sözleri var ki okunduğu zaman insanı ürpertiyor, heyecanlandırıyor ve hayat yolunda yürürken daima bize ışık tutuyor. Bu nedenle yavrum o sözlere çok büyük değer verelim. Mümkünse onları her gün okuyalım. Okudukça hayata yepyeni, pırıl pırıl bir gözle bakalım. Büyük Yunus ne güzel söylüyor:
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşaı
Yağ ile bal ide bir söz
Değerli yavrum bize bu güzel sözleri gönderdiğin için sana çok teşekkür ediyor, en yakın zamanda yenilerini bekliyoruz.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.