Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Dost, Allah’tır.
Gönderen : Durdu Güneş
Tarih : 2/9/2017 1:24:53 AM


.


Efendim, Yeni yazımı sunarım. Saygılarımla.


Av. Durdu Güneş.


MUTLULUĞA GİDEN YOL: DOSTLUK
Hayatı anlamlı bulmanın, mutlu olmanın ve önemli olduğumuzu hissetmenin yolu güzel dostluklardan geçer.


Dostluğun olduğu yerlerde insani değerler gelişir ya da insani değerlerin olduğu yerlerde dostluklar çoğalır. Çünkü dostlukların olduğu yerde sevgi, erdem, sohbet vardır. Medeniyet bu kavramların üstünde yükselir.


Dostluk, hep aradığımız kutsadığımız, önemsediğimiz bir duygudur. Bir dostumuz yoksa dünyada kendimizi yalnız ve garip hissederiz. İnsan yüreğindeki sesleri ancak dost bir yürekte yankılandırarak hoş bir koroya dönüştürebilir.


Hep yanımızda dostlarımız olsun isteriz. Çevremizde dostlar oldukça kendimizi rahat hissederiz. Ama etrafımızda dostların olması bizim iyi bir dost olmamızla ilgilidir.


Öyle ise dost nedir? Kimler dostumuzdur? Bir atasözü “Her gülen yüzü dost sanma.” diye ikaz eder. Dostluğu nasıl tesis ederiz. Tanıdık, arkadaş, dost ayrımı nasıl yapılır. Üzerinde düşünmemiz gerek.


Haluk Şahin, En büyük Megaloman Başka Büyük yok isimli kitabında tanış, arkadaş, dost ayrımını şu ölçütlerle değerlendirmiştir.


“Eğer yolda rastladığınız insanla ‘Nasılsın, iyi misinin ötesinde konuşacak bir şey bulamıyorsanız, onunla “tanışsınız” demektir.


Eğer karşılaştığınızda, birbirinize son görüştüğünüzden bu yana yaptığınızı özetliyorsanız, arkadaşsınız.


Eğer, aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, söze bıraktığınız yerden başlıyorsanız, dostsunuz.


Dostluk kesilmez.


Dostluk “karşılıklılık” ilkesini aşmak demektir.


Eğer, bir tanıdığınızın sizi ziyaret etmesinden korkuyorsanız, tanışsınız demektir.


Eğer size geldiği için kendinizi ona karşı borçlu hissediyorsanız arkadaşsınız.


Eğer kimin son geldiğini hatırlamıyor ve kimin kimi nerede göreceğini kestiremiyorsanız, dostsunuz.


Dostlar çiçek göndermez.”


Şahin’in bu değerlendirmesi özünde sevgi olan ilişki biçiminin davranışa nasıl yansıdığını göstermesi bakımından oldukça güzel bir örnektir.


Dostluk göklerden yüreğimize inen bir duygu değil yüreğimize sevgiyi, erdemi, güveni yerleştirmekle ilgilidir. Çiçero “Dostluk erdem üzerine kurulur.” der. Dostluk bu nedenle kıymetlidir. İnsanın duygularını rafine etmesi, ahlaken olgunlaşması dostluk için gereklidir.


Buradan ancak iyi insanların dost olabileceğini, kötü karakterli insanların menfaat işbirliği yapabileceklerini çıkarabiliriz. Balzac “İyi dostluklar hesapsız kurulur.” der. Çıkar işbirliğini dostluk sananların sonuçta “ dost kazığı yedim” demeleri dostluğu bilmediklerini ve tanımadıklarını gösterir.


Günümüzde güçlü dostluklar yoksa erdem ve sevginin de yeterince hayatımızda yer almadığını gösterir. Çıkarın esas alındığı, sevginin erdemin bir edebiyat malzemesi, iletişimde makyaj malzemesi olduğu durumlarda dostluklar için uygun zemin oluşmaz. Dostluklar maskeli balolarda kurulamaz. İçtenlik ve güven dostluğun temel taşlarındandır.


İnsanın dertlerini dost bir yürekten daha iyi ne teskin edebilir. İnsan anlayarak ve anlaşılarak hayatın güçlüklerine katlanma direncini artırır. Dost sohbetleri hayatın girift sıkıntılarına karşı en güzel terapik seanslardır. Konuştukça ve anlaşıldıkça rahatlarız. Halk arasında “Allah insanı dostsuz bırakmasın.” diye bir dua vardır.


Günümüzde insanlar dertlerini paylaşacak, konuşacak dostlar bulamayınca ya depresyona giriyor ya da televizyona çıkıp patolojik şekilde çok özel hallerini bile anlatabiliyorlar. Bu durum dostsuz kalmanın trajedisidir.


Bu kadar önem atfettiğimiz dostluk, çağımızda niçin her geçen gün aşınıyor?


İdeolojik düşünceler kişiyi kendine karşı yabancılaştırıyor. İdeolojiler; duyan, düşünen, seven, dinleyen, anlayan kişiden ziyade, insanı ideolojik kalıpları kuşanmış robot ritimli varlıklar haline dönüştürdüğünden dostluğun doğal gelişimine fırsat vermezler. İdeolojik çıkar işbirliği hedef haline gelir. Bu hedeften sapanlar anında hain ya da düşman olarak nitelendirilir. Oysa dostlukta, sevginin kökleri yüreği sardığından dostluklar kolay kolay bozulmaz. Freedrich Nietzche “Güller, laleler, bütün çiçekler solar, çelik ve demir kırılır ama sağlam dostluk ne solar ne kırılır.” der.


Diğer yandan, kapitalist anlayışın her geçen gün artması karşısında dostluklar da gerilemektedir. Kapitalist anlayış kişiyi bencil ve çıkarcı yapar. Bu, dostluğun doğasına aykırıdır. Kapitalizm insanı duygusal boyutlarından koparıp üretmek için tüketen, tüketmek için üreten mekanik bir varlığa dönüştürür. “Tüket ve at” şeklindeki hayat tarzı, dostluğun kalıcı ve vefa dolu yapısıyla örtüşmez. Çıkar duygusuyla kısa süreli paylaşımlar mümkün olabilir. Geçici hazlar veren ilişkiler dostluk değildir. Anlık, mevsimlik dostluklar olmaz.


Çıkar merkezli anlayış, insan-insan ilişkilerini zayıflatır, insan-eşya ilişkilerini artırır. Böylece insan bir dostuna vakit ayıracağı yerde bilgisayarıyla meşgul olur, arabasıyla, ilgilenir, televizyon seyrederek vakit geçirir. Çevresinde bir sürü araçla yalnızlığına duvar örer. Bunlar kısmi hazlar vermesine rağmen ruhen rahatlayacağı bir dost yüreğin sıcaklığını yansıtmaz. Dostsuzluğun getirdiği boşluk zamanla hayatı çekilmez hale getirir.


Şehir hayatının getirdiği koşturmacalar, meşguliyet fazlalıkları, zaman fukaralığı ve bir araya gelişlerin mali sonuçlar doğurması da dostluğu olumsuz yönde etkilemektedir. .


Burada sorulması gereken soru şudur. Bütün bunlara rağmen dostluğun hayatımızda var olmasını ve devamını sağlayamaz mıyız?


Bu noktada aşağıdaki tespitleri yapmak mümkündür.


1-Dostluk özelliklerini taşırsanız çevrenizde dostlar olacaktır. Bu; sevgi dolu olmak, anlayışlı olmak, dinlemeyi bilmek, fedakârlık yapabilmek, vefalı olmak gibi özelliklerdir. Roma hukukundan kalma bir kural vardır. Sahip olduğunuzdan fazlasını başkalarına veremezsiniz. Psikolojide de aynalama diye bir kural vardır. Nasıl davranırsanız karşıdakinin benzer davranmasını sağlarsınız. Dost dostun aynasıdır. Mevlana “İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.” der.


2-Mizah yeteneği dostluğu artıran bir özelliktir. Etrafına neşe saçan insanlar yalnız kalmazlar. Ama sürekli şikâyet eden, dert yanan ve olumsuz düşünen insanlar da yalnız kalmaya mahkûmdur. İnsan dostluklardan güç almak ve hayata bağlanmak ister. Ama olumlu düşünmeyen ve hayatı hep şikâyet konusu yapan insanlar bu gücü ve enerjiyi etraflarına yaymazlar. Güler yüz, olumlu düşünme, mizah yeteneği dostluğu besleyen özelliklerdir.


3-Sohbet kültürünü bilmek dostluk için gereklidir. Sohbet, sevgi merkezli iletişimdir. Düşüncenin iki beyin arasında sevgiyle dans etmesi gibidir. Düşünceleriyle karşıya bir şey katmak ve karşı tarafın sözleriyle gelişmektir. Düşüncenin yürek sıcaklığı taşıyarak karşıya ulaşmasıdır. Dost sohbetleri tadına doyum olmayan bir sevgi ve söz ziyafetidir. Sözü sohbeti bilmeyenden dost olmaz.


4-Fedakâr ve vefakâr olmak dostluğun en önemli özelliklerindendir. Bir atasözümüz var. “Dost acı günde belli olur.” diye. Çünkü dost acıyı kendi yüreğinde hisseder. İki yürek birbirine aynadır. Onun için acıyı paylaşır, elinden geleni yapar dost. Aynı zamanda vefakârdır dost. Aradan hayli zamanlar geçse de, araya mesafeler girse de aynı yürek ritmiyle çarpar dostların yüreği. Bir kişinin etrafında ne kadar eski dostu varsa oradan o kişinin vefakârlığını ölçmek mümkündür. Dost eyyamcı değildir.



Daha çok şey söylenebilir dostluklar için.


Güzel bir dünya için dostlukları yaşatalım.


Dostunuz bol, gönlünüz huzurlu olsun.



Av. Durdu Güneş.




--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Durdu Güneş,


Efendim, lütfedip gönderdiğiniz yazı için ne kadar teşekkür etsem azdır. Çeşitli yönleriyle dostluk kavramını ne güzel sorguluyorsunuz. Keşke herkes bu yazıyı okuyabilse. Aklıma Aşık Veysel’in meşhur şiiri geliyor:



“Dost dost diye nicesine sarıldım


Benim sadık yarim kara topraktır”



Günümüzde dostluğun sadece edebiyatı yapılıyor. Güzel sözler söyleniyor. Ama fiiliyatta soralım insanlara, gerçek bir dostları var mı? Başım derde düştüğü zaman benim elimden tutacak var mı? Aklıma Hazret-i Ebubekir’in dostluğu geliyor. Peygamber Efendimiz ashabına bir konuşma yapıyor ve onları zor durumda olan orduya yardıma çağırıyor. Herkes kendine göre birşeyler getiriyor. Sıra Hazret-i Ebubekir’e geliyor. Gidiyor, neyi var, neyi yoksa getiriyor. Peygamberimiz soruyor, “Ya Ebubekir, sana ne kaldı?” “Bana” diyor Hazret-i Ebubekir “Senin aşkın kaldı”. Bu cevap karşısında herkes ürperiyor. Ve Hazret-i Ebubekir’e olan sevgi ve saygıları daha çok artıyor. Dost, Allah’tır. Dost, Allah yolunda giden güzel insanlardır. Ancak onların arasında gerçek, samimi dostluklar vardır. Gerisi hikaye.


Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]