Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Abdülkadir Geylani Hz'nden Öğütler.
Gönderen : "Öğrenci"
Tarih : 2/9/2017 1:30:31 AM


.




Sayın Hocam,


İyi ki varsınız Allah ömür versin de daha uzun yıllar sizin güzel sohbetlerinizden yararlanalım. Hani bazen denir ya varlığın bile yeter diye evet sayın hocam var olun yeter. Okudukça içime huzur doluyor ama hayatı yaşarken o huzur yok oluyor ve düşünebildiğim bütün olumsuzluklar beni sımsıkı sarıyor. Hocam belki bana çok ama çok kızacaksınız belkide hak ediyorum ama elimde değil. Nemi hocam anneme ve babama kızmaktan kendimi alamıyorum ve bunu kimseyle paylaşamıyorum. İnanın beni ve erkek kardeşimi üzmekten başka bir işe yaramıyorlar. Hocam ben kendimi bildim bileli hep kavga ederlerdi. Düşünün ben 40 yaşındayım erkek kardeşim 36 yaşında ve halen kavga ediyorlar ve bunu sürekli bize yansıtıyorlar. Özellikle annem (65 yaşında) en ufak bir tartışmalarında, kendileri alanyada oturuyorlar hemen beni arar baban şöyle yaptı,bunu dedi diye beni hiç düşünmeden üzüyor. Benim kızım izmirde ben anlatıyorum ama çocuğum üzülür onunda çocuklaı, eşi ve işi var. Onun da kendine göre sıkıntıları var aman üzmeyim demiyor. Ve hocam ne derler yuvayı dişi kuş yaparmış. Benim annem 41 yıllık evliliklerinde hiçbir zaman babamı idare etmeyi beceremedi,onu huyuna göre gitmedi. Bir kadın kocasının huyunu bilir ve evde dirlik düzen ve en önemlisi huzur için erkeği idare eder bunların hiç yapmadı. Kendi üzüldü,yıprandı ama ondan daha fazla ben ve kardeşim üzüldü. Çocukluğumuzdan beri evde huzur olmadı,anlaşamadılar, ikisi de farklı insanlar. Annem boşanamadı çünkü ev hanımı ve hiçbir geliri yok. Babamsa onun için aklımdan geçen düşünceleri yazmıyacağım bana kızarsınız. Ama sabit fikirli,kimseyi beğenmez herkese bir kulp takar,ağzında son derece iğrenç küfürleri olan bir insan.Anneme aklı başında olan bir insanın söyleyemeyeceği küfürler ediyor.Ama inanın hocam sevgim azaldı, onlara karşı sevgi duymuyorum. Ve günaha girmekten korkuyorum allah korkusundan dolayı konuşuyorum yoksa bıktırdılar şu yaşa geldim halen onların kavgaları, babamım 65 yaşındaki kadını evden kovmaları vb sinir bozucu olaylarla uğraşıyorum. İnanın nefret geldi ve buna engel olamıyorum. Yeter artık benim bildiğim anneler ve babalar çocukları veya onların evliliği ile ilgli olumsuz şeyler varsa uğraşırlar bizdede tersi. 16 yıllık evliyim benimde kavglarım oldu ama daha hiç birini onlara yansıtmadım. Hem üzülmesinler hemde o benim kocam iki gün sonra barışırım,ama onlar kocama karşı kin duyarlar diye.Allah görmüyormu hocam ikisinide ben onlar için böyle düşününce günah mı işlemiş oluyorum. Babam 70 annem 65 yaşında ömürlerini birbirlerini yiyerek bitirdiler en çokta kardeşimi ve beni yıprattılar onları affetmiyeceğim. Birileriyle paylaşmak istedim çok bunaldım. Babam annemi kovmuş olmasına rağmen tlf. açıp onunla saatlerce konuştum ve aklını başına getirmesini söyledim annemi gönderiyorum. dedim. Annem biraz önce alanyaya gitmiş babam yüzüne bile bakmamış ben ne yapayım söyler misiniz ikisini de özellikle babamı Allaha havala ettim onu Allah ıslah etsin. Ne olur bana kızmayın. Saygı ve hürmetlerimi sunarım.



--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Özlem Hanım,


Kıymetli yavrum, Karacaoğlan bir şiirinde



“Bir başıma kalsam gam yemez idim


Bir ben değil cümle alem perişan”



diyor. Değerli yavrum, bu durumda olan daha pek çok aile var. Belki de onlar ekseriyette. Sen, olaya objektif bakmaya çalış. Farzet ki sen bir psikologsun. Annen de senin tedavi ettiğin bir hasta. Onunla annen gibi değil de bir hastan gibi konuşmaya çalış. Öyle dinle, öyle çare bul. Her zaman dediğim gibi daha nikah memurunun önünde bu rezillik başlıyor. Birbirinin ayağına basma hikayesi. Sonra da bu iğrenç adet ömür boyu devam ediyor. İki taraf da hayatı birbirinin burnundan getirmek için elinden ne gelirse elirse yapıyor. Muvaffak da oluyorlar. Çok haklısın. Yuvayı yapan dişi kuş. Bu bir tabiat kanunu. Ama buna riayet eden, kadınlık sanatını bilen kaç kişi var. Rahmetli Cahit Sıtkı Tarancı bir şiirinde



“Yarin olmuşu, ermişi


Şefkatli anneye değer”



diyordu. Kadınlık o kadar hassas, o kadar ince bir sanat ki. Bunu car car konuşan, kocasının itliğine aynı itlikle cevap veren bazı kadınlara anlatmak çok güç. Kadınlık sanatı, sabır, dikkat, kültür, taktik, hayatı ve insanı anlamayı gerektiriyor. Bu vasıflar kaç kadında var? Tarihe bakalım. Bir Hürrem Sultan olayı var. Hürrem, aslında bir Rus kızı. Kimsesiz, yalnız, gariban. Saraya odalık olarak giriyor. Öyle ince taktiklerle, öyle bir politikayla yükselmeye başlıyor. Sarayın başkadın efendisi oluyor. Kanuni’yi adeta esir alıyor. Kendine aşık ediyor. Diyeceksiniz ki öyle şey olur mu? Çok zeki, çok marifetli bir kadın bir erkeği kendine aşık edebilir. Öyle ince taktikler kullanır ki. Nitekim Kanuni, Hürreme yazdığı bir şiirinde



“Cihana imparator olmaktansa


Senin ayaklarının dibinde paspas olmayı tercih ederim”



diyor. Veya Hürrem bunu dedirtiyor. Olay bu yavrum. Senin annen bunu becerememiş. Ama bu senin nefret etmeni gerektirmez ki. Dedik ya bir oyun oynuyoruz. Bu oyunda sen, psikolog rolündesin. Bu sefer sen çok ince zeka oyunlarıyla anneni yönetebilirisn. Ona kadınlığını duyurabilirsin. Bütün mes’ele hayata yenik düşmemek. Gelecekten ümidi kesmemek. Pekala bundan sonra da annen geliştireceği bir politika ile kocasını kendine aşık edebilir. Aslında erkekler bir yönleriyle çocuk gibidirler. Pekala bir kadın kafasına koyduğu bir erkeği kendine aşık edebilir. Çünkü o erkek zaten aşık olmak için bahane aramaktadır. Ah, kadınlar bunu bir bilse. Rahmetli annemle bu konuları konuşurduk. “İyi ki” derdi "kadın olmamışsın. “Niye anne” derdim. “Eğer” derdi, “kadın olsaydın öyle işvebaz, öyle laf etmesini bilen bir kadın olurdun ki bakkalaa yumurta almaya gitsen peşinde birkaç adamla dönerdin”. İşte böyle yavrum. Daha herşey bitmiş değil. Baban topu topu yetmiş yaşında. Annen altmış beş yaşında. Neden yeni bir aşk doğmasın? Geothe, en büyük aşkını seksen yaşında yaşadı. Sevdiği kız onsekiz yaşındaydı. İki taraf da birbirini deli gibi sevdi. Ve bu aşktan dünya edebiyatının en büyük eseri olan “Faust” doğdu. Eğer o kız olmasaydı edebiyat severler böyle güzel bir eseri okuyamayacaklardı. Bütün mesela kafayı kullanmakta, erkeğini avucunun içine almakta. Yerine göre bir dost, bir arkadaş, yerine göre bir sırdaş, yerine göre bir anne, yerine göre çılgın bir sevgili olabilmekte... Ama bütün bunlar için çok çaba harcamak, ilişkiyi bir nakış gibi işlemek gerekiyor. Bu satırları okuyan bazı hanımlar diyecek ki “Aman Sabri Bey, bir erkek için bunlar değer mi?” Tabi bu bir kanaat meselesi. Bilirsiniz ben münakaşa etmem. Ama bana göre değer. Çünkü ben hayatta aşktan daha büyük bir değer tanımıyorum. Eğer sevmiyorsak, sevilmiyorsak yaşamak neye yarar. Rahmetli babannem böyleleri için “Ver yesin, ört uyusun” derdi. Dünyada üzerinde en çok durulması gereken, en çok kafa yorulması gereken bir mesele vardır: Kadın, erkek ilişkileri. Necip Fazıl, “Bir Adam Yaratmak” piyesinde harikulade güzel bir cümle söyler:



“Kadınla, erkek arasında öyle hassas bir cazibe muhiti var ki en olmayacak sebeplerle bir anda renk gibi uçar, duman gibi dağılır. Artık hiçbir gayret ve fedakarlık onu geriye iade edemez”.



Bütün mesele o ilişkiyi önce zirve noktaya getirmekte ve sonra onu hergün yeni ilavelerle ömür boyu devam ettirmektedir.



Kıymetli yavrum, lütfen yakınmayı bırak. Allah, insanlara kaldıramayacağı yükü vermez. Lütfen kolları sıva, işe giriş. Senin rolün bir psikoloğu oynamak. Göreceksin öyle güzel sonuçlar ortaya çıkacak ki haydi, “Besmele” de, işe başla.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah'ın Selamı ve Rahmeti Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.


ABDULKADİR GEYLANİ HAZRETLERİ'NDEN ÖĞÜTLER



 



 



Önce nefsine öğüt ver, onu yola getir. Sonra da başkalarını.



 



Halk arasında söylediğin şeyleri yalnız kaldığında da söylüyor musun? İşte en önemli iş bu.



 



Bugün ömrün için son gün olduğunu bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.



 



En büyük saadet ruh zenginliğine ermektir. Bunun için çok çalışmak,tembel olmamak gerekir. Tembellik insanları korkunç uçurumlara atar.



 



Çalışana Allah yardımcıdır. Bu denizde gayret et. Dalgalar sağa çarpa,sola vura, bir gün selamet sahiline atar.



 



Ahmakla oturan ahmak olur. Bilen ve bilgiyle iş tutanları ara.



 



Hizmet edersen sana hizmet edilir. Aziz ve Celil olana hizmetçi ol.



 



Ahireti dünyadan öne al. Böyle yaparsan ikisini birden kazanırsın.



 



Afiyet afiyeti aramamaktır. Afiyeti arayan afiyeti bulamamıştır. Zengin zenginliği aramaz. Zenginliği fakirler arar.



 



Bu dünya bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun.



 



Bir kimse kendini dünyaya kaptırırsa kalbi kararır,sakınma duygusu ölür. Haram helal demez mal toplamaya başlar, utanma duygusu ölür.



 



Kendi görüşü ile yetinen batar,zelil olur. Düz yolda ayağı kayar. Kendi görüşünü beğenen hidayetten mahrum olur.



 



Ölümü düşün,ölümü anmak kalbe cila verir. Ölüme hazırlık yapmak kalbinden perdeleri kaldırır.



 



Kainatın her zerresinde Allah’ın güzel sanatı vardır. Bu gözle bakan için herbiri Hakk’a ulaştıran bir delildir.



 



İçin temiz olursa konuşman güzel olur,yaptığın işler güzel olur. İçini temiz tutarsan dışın hoş olur.



 



Yediğinden fakirler de yararlansın. Bir kimse yalnız yer ve yedirmezse ona fakirlik gelir.



 



İman yönünden zayıfladığını hissettiğin an komşunu, akrabanı, beldeni,iklimini bir yana at. Çünkü onlar seni kurtaramaz.



 



Allah yolcularına katıl. Onların öyle nazarı vardır ki, manen kalpleri diriltirler.



 



Öğüt verilen yerlere devam et. Kalp öğüt dinlemeyi bırakırsa körelir.



 



Hakk’ın nimetlerine şükretmedikten sonra felah bulamazsın.



 



Temeli bir hiç üzerine atılanla sohbet etme. Onunla sohbet ne lazım;dışına baksan mühürlü olduğunu, içine baksan daima Hakk’a karşı geldiğini anlarsın.



 



İç ve dış konuşmalarınızı bir kayda bağlayınız. Sizi gözeten melekler dışınızı mürakebe eder. Hakk ise içinizi.



 



Dilini kalbinden ayrı etme. Ağzından çıkan kalbinde bulunan olmalı. Her ikisini de iyi yönet ki, hoş olasın.



 



Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur.



 



Bir iş yapacaksan Kitap ve Sünnet izin verirse yap.



 



Dünya zevki için kimseyle çekişme. O zevkler verilir, alınır, geçer, gider. Fakat sen arada yok olursun.



 



Sana Allah gerek. O’nun zatından başkasıyla uğraşma. Rızkı yoktan yarattı, vaktini bile tayin etti.



 



Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük bela, nasipte olmayanı aramaktır,” buyruğunu hiç duymadın mı? Nasipte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez.



 



Ümitlerini kıs,hırsını azalt. Sana emanet edilen namazları vaktinde kıl. Namaz,halkı kalpten çıkarıp attıktan sonra kılınırsa Hakk’a vuslat sayılır.



 



Bela karşısında dağ gibi olmalısın. Allah sevgisi o zaman belli olur. 



 



Allah’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma.



 



Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve Allah’ın rahmet nazarından uzak kılar.



 



Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez. Kainatın Efendisinin (S.A.V) yolu ihlas’tan ibarettir.



 



Yüce Allah’tan  başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır.



 





“Allah’tan  başka ilah yoktur,” dediğinde bir dava peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır.



 



Dünya iman sahiplerine pişme ocağıdır. Ahiret onları hazır bekler.



 



 



 



 



 



Saygı ve sevgilerimle



Öğrenci 



 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]