Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Gerçek sevgiyi yaşamak.
Gönderen : Sabri Babadan
Tarih : 2/14/2017 1:17:50 PM


.


















GERÇEK SEVGİYİ YAŞAMAK
Gerçek Sevgiyi Yaşamak


Bir izleyicim bana konuşmalarımda en fazla sevgi konusunu ele aldığımı yazmış, sebebini soruyor.


Ben gerçekten sevgiyi hayatın dayanak noktası olarak görüyorum. Mevlâna “Sevgiden bakır altınlaşır.” diyor. Sevgiyle düşmanın dost olacağı inancındayım. Sevgisiz bir yudum su bile içmek istemiyorum. Parayla yatlar, katlar, Mersedesler alırsınız ama gerçek sevgiyi parayla asla elde edemezsiniz. Belki karşı cinsten bazı insanlar birbirlerine parası için sevgi gösteriyor olabilirler, ama ben bunun samimi bir sevgi olacağına inanmıyorum. Sevgi, insanı Allah’a ulaştıran bir yoldur. Nerede sevgi, orada Allah… Nerede saygı, edep, orada güzellik… Samimi kanaatimce sevgi hayatın odak noktasıdır. Sevgiyle hastalar iyileşir, yoksulluklar zenginliğe, üzüntüler mutluluğa dönüşür. Sevgi bir güzelliktir, estetiktir, bizi Allah’a götüren en kısa yoldur. Resullullah Efendimiz, bir Hadis-i Şeriflerinde, “Eğer biriniz bir kimseyi seviyorsa hemen gidip sevgisini ona haber versin. Yarına bırakırsanız ikinizden birisi için çok geç olabilir.” Buyurmuşlardır. Sait Faik Abasıyanık bir eserinde, “Her şey bir insanı sevmekle başlar.” der. Dünyanın en büyük olayı sevgidir, ama samimi, içten, sımsıcak bir sevgidir. Ben sevgiyle hastaların bile iyileştiğini gördüm. Aralarında öyleleri vardı ki hayata, insanlara kırgın ve küskündüler, ama gerçek sevgiyle karşılaştıklarında dirilip, yaşama sevinciyle dolmuşlardı.


Yaşamak demek para kazanmak, yemek içmek, uyumak mıdır? Ne olur parayla her şeyin, gereğinde sevginin de alınabileceği kanaatinden vazgeçelim. Bir insanın yüreğindeki sımsıcak sevgiyi, hayranlığı parayla satın alamazsınız. Gecekonduda yaşayıp bir tarhana çorbasını sofraya zor koyabilen aileler gördüm, ama onların arasında çok mutlu oldum. O evlerde yaşanan büyük bir sevgi olayı vardı. Ama öyle saltanat içinde yaşayan aileler de gördüm ki onlarda o bir göz odalı gecekondularda yaşanan mutluluk ve huzurun zerresi dahi yoktu.


Hepimizin istisnasız biraz sevgiye ihtiyacımız var. Ne olur, “Bana ne, benim keyfim yerinde…” demeyelim, mümkün olduğunca sevgimizi insanlara gösterelim. Yıllarca önceydi. Bir gün bir yaşlı hanım Danıştay’da ziyaretime geldi, zorlukla yürüyordu. “Ben çok yaşlı ve yoksul bir hanımım, size de hediye olarak sadece simit getirebildim.” dedi. Simidi memnuniyetle aldım, ben de ona bir hediye takdim ettim. O simidi akşam yanımda götürdüm, evde eşimle paylaştık. Bundan her ikimiz de çok duygulandık, hiçbir şeyle ölçülmesi mümkün olmayan bir mutluluk duyduk. Ne olur insanlara hep verelim, hep verelim… Bu az, bu çok demeyelim. Ben eşyayı da eşya olarak görmüyorum. Onlara da sevgi, saygı gösterelim. Yaşama çizgimiz ne kadar uzun bilemeyiz, inşallah hayırlı, güzel ömürlerimiz olsun. Biz hep sevelim, durmaksızın sevelim, yerdeki bir çöpten gökteki samanyoluna kadar aşkla, heyecanla sevelim. Ve bir gün bizler de Kur’an-ı Kerim’deki, “O senden Razı, Sen O’ndan razı olarak gir cennetime.” Ayetine mazhar olalım. Biz de Fazıl Hüsnü gibi,



“Ben cihanın altın terazisine


Ağırlığımca sevgi vermişim,


Ses edin uzak milletlerin gençleri,


Bütün antenlerimi germişim”



diyelim. Bütün önyargılarımızı bir kenara bırakalım. Görünen o ki artık ülkemizde sevgi azalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre boşanmalar sürekli artıyor. Gençler fedakârlıklarla yuvalar kuruyorlar ama bir süre sonra kavgalar, münâkaşalar başlıyor. Sorsanız, “Sebep ekonomik.” diyorlar. Hayır efendim, sevgi yok da ondan. Yok şu istenen marka olmamış, yok koltuklar istenen yerden alınmamış… Alınmasa ne olacak, minderde oturulur. Lüks düşüncesinin altında yatan şey sevgisizliktir, ilgisizliktir. Bir kadın, kendisine saygıyla yaklaşan, sevgiyle yaklaşan birisi olsa belki lükse, kürklere o kadar düşkün olmaz. Bakıyorsunuz her şeye sahip kimseler herkesten daha fazla kavga ediyorlar. İnsan bazen gecekonduda bile otursa, eşinin elini tutunca kendini gökyüzünde hissediyorsa isterse aç uyusun, ne çıkar? İnsanı güzel yapan şey sevgidir, edeptir. İnsanları uyuşturucuya götüren asıl sebebi yıllarca düşündüm ve cevabını “sevgisizlik” olarak buldum. Çocuk eve geliyor, anne yok. Nerede? Konkende, şurada burada. Baba yok. Nerede? İş çıkışı bir yerlerde. İkisi de surat bir karış dönüyorlar. Olmuyor böyle efendim… Hepimizin ihtiyacı olan en büyük şey sevgi. Ellerimiz tutulmak, saçlarımız okşanmak, omuzumuz dokunulmak istiyor. İnsan bunu göremezse gıdasını asıl o zaman alamamış oluyor. Önce sevgi, sonra ekmek… Ben aranmak istiyorum, sevilmek istiyorum, hatırlanmak istiyorum. Eğer aranmazsam, özlenmezsem, sevilmezsem, ölmeyi tercih ederim. İşte insanlar aradıkları, özledikleri sevgiyi bulamadıkları zaman sigara ve alkolden sonra uyuşturucuya yöneliyorlar, büsbütün mutsuz oluyorlar.


Bir sevgiyi sonuna kadar aynı zarafet ve güzellikte götürebilmek için onu saygı ile de sürekli beslemek gerekir. Saygı olmadan gerçek sevgi yaşanamaz. Ancak sevginin de aşırısı zararlıdır. Çayınıza fazla şeker koysanız içemezsiniz. Bir çocuğu sevmek demek onun her isteğine boyun eğip onu firavunlaştırmak demek değildir. Bu ona en büyük kötülüğü etmektir. Çocuğun yanında çok nazik ve kibar olmalı, onunla büyük bir kimseyle konuşur gibi konuşmalıdır. Bunu en iyi Japonlar uyguluyorlar, çocuklarına bir hükümdar gibi muameleler ediyorlar ama asla şımartmıyorlar. Bir çocuğun da omzuna bir elin sımsıcak bir sevgiyle konması gerekiyor efendim.


Peki, sevginin kaynağı nedir? Ben sevginin kaynağı olarak Allah sevgisini görüyorum. Hiçbir ateistin sevgi dolu olduğunu görmedim. Ateist arkadaşlarım var. Ben onlara sevgi gösteririm ama onlardan bir sevgi görmüyorum. Dostluğumuz devam ediyor yine de. Benim bahsettiğim Allah sevgisi, “Yok sen şunu yapmadın, şunu giymedin, Müslüman değilsin.” diyen bir zihniyet değil; Yunus gibi, “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır.” diyebilen bir sevgidir. Eğer bütün kâinatı aşkla kucaklayabilirsek gerçek sevgi işte budur.


Uyuşturucu satan insanların idam edilmesi gerekir. Onlar bizim çocuklarımızı zehirleyip, uyuştursunlar, biz onları affedelim. Olacak iş midir? Ama verilen cezalar artırılsa da çocukları, gençleri uyuşturucuya iten asıl sebebin ilgisizlik, şefkatsizlik olduğunu görüyorum. Kimileri diyor ki, “Ben çocuğumu en iyi okula gönderiyorum, ona ne isterse alıyorum. Bunlar yetmez mi?” Yetmez efendim. O çocuğun her şeyden önce sevgiye ihtiyacı vardır. O nedenle biz öncelikle kendimize bakalım. Kendimizi çocuklarımıza karşı düzeltelim. İlgimizi, sevgimizi onlara her davranışımızla hissettirelim.


Saygı ve sevgi dolu, huzurlu günler diliyorum hepinize. Hayır dualarınızı bekliyorum efendim. Müsaadenizle...


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]