Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsan, çalıştığı sürece hayatından zevk alır.
Gönderen : N. Banu
Tarih : 2/28/2017 1:48:09 AM


.


Canim pamuk dedem; biz alti kardesiz.babam geçmiste sefahat ve eglencelere düstü ve bizim gelecegimizi hiç düsünmedi. Sadece beni okuttular oda amcamin zoru ile liseyi bitirdim. simdide yasim otuzbes . simdi bile okumak için basvuruyorum ama bir türlü ne hikmetse olmuyor. ben tesettürlüyüm bu yüzden de saçimi açip resim çektigimde kendimi sanki cehennnemin kapisi araliyor gibi saniyorum. bende evde kendimi yetistiriyorum. bol bol kitaplar okumaya çalisiyorum. her neyse büyük abim isletmeyi bitirdi babamdan bir isyerimiz var.orayi restore etti ve su an bekliyor orayi kiraya vermek için. 2 yildir bekliyor. o da 38 yasinda. biz de diyoruz ki orayi bekliyecegine çalis. hiç çalismiyor çok tembel evden 12 de çikiyor. babamizin isyerini kiraya vermek için bekliyor. bize diyor siz çalisin hakkinizi arayin. biz de evde çalisiyoruz zaten. onlardan birsey istemiyoruz. Yeter ki laf yapmasinlar. biz evde 32, 35, 36, 38 yaslarinda yetiskin insanlar bir evi paylasiyoruz. Bir de esinden ayrilan bir kardesim birde ablam var onlarda eslerinden ayrildi. birinin iki çocugu var. evde bu yaslarde insanlarin bekar vede issiz oturmasi hos degil.babam simdi bana oku diyor. geçmiste hiç böyle demiyordu. annemi ve babami çok seviyorum. ama onlar bazen beni anlamiyorlar. biryere gitmek istedigimde annemden itinayla izin istiyorum ama vermiyor. bir arkadasim bir dostum olsun istemiyor. hep hadiseler karsisinda susmamizi istiyor. sen çok kabadayisin kizkardesin seyda ne desem hiç cevap vermiyor diyor.. ben de gayet itaaatkarimdir halbuki. annem seker hastasi oldugu için mi bilmem sekeri yükselince bagiriyor çagiriyor ne dedigini bilmiyor. ama o hasta oldugu için biz de ona göre uyum sagliyoruz. yinede onlara bir sey olmsin diye hergün dualar ediyorum. alllahim annneme babama hayirli uzun ömürler ver diyorum. hayirli sifalar ver diyorum. pamuk dedem biliyorum ben evladim ama bir anne baba evlatlarinin gelecegini düsünmezmi ilerde bunlar ne olcak. inanin bazen utaniyorum babamin annemin yaninda yasarken akranlarim kimi ögretmen kimi doktorluk yapiyor. bense ne evliyim ne çocuklarim var yerim yurdum belli degil sanki. bir evin içinde koca koca yetiskin insanlar mal davasina düsmüsler gidiyorlar. sorunlar sikintilar hiç bitmiyor. ama iman gözlügüyle bakinca inşallah sevap kaziyorumdur. bilmiyorum ne derece size sikintimi anlatabildim. insallah beni yanlis anlamamissinizdır. canim pamuk dedem sikintilar anlatildikça küçülür. ellerinizden öper saglicakla kalmanizi temmenni ederim. nurbanu


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Banu Hanım,


Doğrusu hayretler içinde kaldım. Bu akşam bir kanaldan haberleri dinliyordum. Bir fırıncıyı gösterdiler. Adam iflas etmek üzereymiş. Evde üç tae kızı varmış. Kızlar babalarına yardım etmek istiyorlar, kolları sıvayıp işi üstleniyorlar. İnanılmaz güzellikte ekmek çıkartmaya başlıyorlar. Ekrandan gördüm, ekmekler o kadar güzeldi ki içimden bir ekmeği kesip, arasına kaşar peyniri koyup çıtır çıtır yemek geçti. Kıymetli yavrum, evin içinde dört insan var. Bir dükkan iki senedir boş, ve siz yiyip içip yatıyorsunuz. Pes doğrusu. Biz orta birdeyken tabiat bilgisi kitabımızda bir hayvan resmi vardı. Altında “tembel hayvan, parıse” yazıyordu. Kusura bakmayın senin mailini okuyunca aklıma orta birdeki tabiat bilgisi kitabı geldi. Hayret doğrusu. Dört kişi, miskin miskin, tembel tembel yan gelip yatacaklar ve hiç bir zaman çalışmak, üretmek akıllarına gelmeyecek. Hayret doğrusu. Söyleyecek söz bulamıyorum. Ben ilkokul ikideyken bütün evi idare ederdim. Sabahçıydım. Öğleyin okuldan gelirdim, önce sobayı yakar, külünü döker, ertesi günün odun kömürünü hazırlar, çırasını yarardım. Hatta o günlerin hatırası olarak sağ elimin başparmağında kocaman bir yara izi vardır. Sonra evi süpürür, toz alırdım. Sonra çarşıya çıkardım. Akşam ne yemek pişecekse onların malzemesini alırdım. Menüyü tanzim bana aitti. Eğer akşama fasülye, nohut gibi bir yemek pişecekse yanan sobanın üzerinde onları haşlardım. Annem, edebiyat öğretmeniydi. Akşam okuldan gelir, hemen o malzemeden yemek yapar, zaman kaybetmezdi. Şimdi bazıları diyecek ki ilkokul ikideki çocuğa et mi aldırılır, sebze mi aldırılır, ne bilecek o. Onlara derim ki altı yaşındayken onbeş gün arayla bir fırın, bir bakkalı bir ay süreyle kapattırmıştım. Esnafın ödü kopardı benden. Çarşıya çıkınca beni görenler küçük müfettiş geliyor derlerdi. Başlarına gelecekleri bilirlerdi. Komşu teyzeler yemeğe misafirleri geleceği zaman eti bana aldırılardı. Biz derlerdi senin kadar güzel alamayız. İşte yavrum, bu da bir çocukluk hatıram. Şimdi mailinde otuz, otuzsekiz yaş arası dört kardeşin evde miskin miskin oturduklarını yazıyorsun. İşte bunu hafsalam kabul etmez. İnsaf yahu. Öldünüz mü. Ermenek’de tembel insanlara “ kuyruğu ölü” derler. Diyeceksin ki sen olsan ne yaparsın? Ne mi yaparım, söke söke ekmeğimi kazanırım. Kimsye de eyvallah etmem. Mesela güzel kurabiye, poğaça yaparım, gözleme yaparım, bir poşete koyar işyerlerine giderim, pazara giderim. Beyler derim mis gibi tereyağından kurabiye, poğaça getirdim, beğenmezseniz parasını vermeyin. Kapış kapış satılır benim götürdüklerim. Bu basit bir örnek. Hazır boş dükkan var, hiç iki sene beklenir mi? Doğrusu havsalam almıyor. Oturun, köfte yapın, o köfteden yükselen mis gibi koku müşteriyi çekiverir (Ah, olsa da şimdi ekmeğin arasına koyup yesem). Bu zor birşey değil ki. Pekala o dükkanda tamircilik yapabilirsiniz. Birisi pantolonunun paçasını kısaltmak ister, birisi eteğini uzatmak ister, daha bunun gibi nice işler. Kısa zamanda güzel para kazanırsınız. Pekala o dükkanda ekmek bayiliği yapılabilir. Yahut, bir kuruyemiş dükkanı haline getirebilirsiniz. Aynı zamanda kestane kebap yaparsınız. Meyve suyu satılabilir o dükkanda. Güzel portakal suyu, nar suyu, havuç suyu. Emin olun müşteri kuyruğa girer. Yahut bir su firmasıyla anlaşıp şişeler içinde damacanayla iyi su satabilirsiniz. O dükkanda pekala manavlık, bakkallık da yapılır. Neden bir pastane açılmasın orada. Güzel poğaçalar yaparsınız, he sabahleyin hem öğleden sonra günü olan hanımlar sipariş verirler. Aynı zamanda o dükkanda mantı da yapılabilir. Öyle güzel mantı yaparsınız ki namınız heryere yayılır. Yahut orada su böreği yaparsınız. Bilmem daha saymaya lüzüm var mı? Doğrusu bu işi aklım fikrim kabul etmiyor. Hayatlarının en güzel yaşını yaşayan dört kardeş bomboş dükkan dururken miskin miskin otursunlar. Doğrusu Guinness’in rekorlar kitabına girecek çapta bir olay. İşte böyle yavrum. Senin babacığın yetmiş beş yaşında bile içi içine sığmayan hayat dolu, yaşamak dolu, cıvıl cıvıl bir insan. Ben, çocuklarımı da böyle görmek istiyorum. Allah’a şükürler olsun daha ilkokuldayken de tatilde kesekağıdı yapar satardım. Okul masraflarım kitap, defter, kalem paralarım, göğüslüğümün, yakamın parası hep kesekağıttan gelirdi. Arkadaşlarımı akşam üstü Osman Nuri’ye götürür, onlara dondurmalı tavuk göğsü ısmarlardım. Bütün mesele çalışmayı bir aşk, bir heyecan, bir güzellik yanağı yapabilmek. Hayatın şiirini çalımakta yakalayabilmek. Gerisi hikaye.


Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]