.
"Saklı sırra insan bir örtüdür; içte olan dışa vurur. Hayır ise hayır, şer ise şer!"-Hadis-
PAKİSTAN’LI şâir ve Türk dostu Muhammed İkbâl, Hazret-i Mevlânâ’nın talebesi ve hayrânıdır. Hâlbuki O, Mevlânâ’yı dünyâ gözüyle görenlerden değildir. İkisinin yaşadığı çağlar, farklıdır fakat aralarındaki talebe-hoca ilişkisi su götürmez bir gerçektir. İkbâl, "bel evlâdı değil, yol evlâdıdır.’ Bir bakıma Veysel Karânî’ye benzer O'nunki… Veysel Karânî de Peygamberimizin yüzünü görmemiştir ve yüzyıllar boyu halkımızın dilinde ve gönlünde bu mâcerâsıyla hoşca yaşamayı sürdürür. Ferîdeddin Attar, (Evliya Tezkireleri) isimli eserinde, bu konuda şöyle der:.. (…Şunu bil ki, Üveysîler denilen bir zümre vardır. Bunların şeyhe ihtiyâcı yoktur. Zîra başka bir aracıya hâcet kalmadan, Nübüvvet bunları kendi kucağında terbiye etmiştir, tıpkı Veysel’i terbiye ettiği gibi. Gerçi o zâhiren Peygamberler Efendisi’ni görmemişti. Ama O’nun tarafından terbiye ve irşâd edilmişti. Risâlet Ocağı’nda Nübüvvetten terbiye görmüş ve hakîkatle dost olmuştu. Bu makam o kadar ulu ve yücedir ki, kolay kolay kimseyi oraya ulaştırmazlar. Bu devlet kime yüz gösterir ki? "Bu, Allah’ın dilediğine bahşettiği bir lûtuftur.")(Mâide Sûresi/5-54) Özetle; Veysel Karânî, Muhammed İkbâl’in tâkîb ettiği yolun öncüsüdür. Ezel dostu olanların, beden kayıtlarına; kuru akıla yâhut kafalardaki bir çift göze mahkûm kalacaklarını zannetmek de, câhil işidir. Önemli olan, doğru prensipler edinip, onları günlük hayâtımıza uygulamaktır.
İşte, Veysel Karanî’den birkaç prensip: "Yükseklik aradım, alçakgönüllülükte buldum. Beylik aradım, hayırseverlikte buldum. Mürüvvet aradım, doğrulukta buldum. Şan aradım, fakirlikte buldum. Şöhret aradım, takvâda buldum. Şeref aradım, kanaatte buldum. Rahat aradım, zühtde buldum."
Hürmetlerimle.
Kızınız; Gülden BULUT.