.
Sayın Sabri Efendi'm,
Sabah yazmış olduğunuz cevap için sonsuz teşekkürler. Sevgi, saygı, selam bizden size efendim.
Efendim benim size bir sorum olacak. Sitenizde 'Müslüman Kadın Nasıl Olmalıdır?' başlıklı yazınızı okudum ve çok etkilendim. Tekrar tekrar eksiklerimizi gözden geçirmemize vesile oldu. Hatta yazınızın çıktısını alıp mesaj panomda görebileceğim bir yere astım. Ve bu makalenin sonucunda aklıma gelen sorulardan bir tanesi de böyle asil örnek bayanın hayatını paylaşabileceği, aile kurabileceği müslüman bir erkek nasıl olmalıdır? Böyle bir sorunun cevabı, günümüzdeki yozlaşan değerlerin tekrar hatırlanması ve bilmediklerimizi öğretmesi açısından son derece faydalı olacağı inancındayım. Cevabınız için şimdiden gönül dolusu teşekkürler.
En içten saygılarımla.
Elif KAYA
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Elif Kaya,
Kıymetli yavrum, bir müslüman erkeğin niteliklerini soruyorsun. Birkaç tanesini sıralayalım:
Müslüman erkek inanç sahibi olmalıdır. Yalnız inancı dilinde, kelimelerde değil yaşantısında olmalıdır. Hergün görüyoruz inancı dilinde olan insanlar ne yazık ki günden güne çoğalıyor. Önemli olan onları yaşayabilmek. İşlenmeyen iman samimi olur mu? Bir erkeğin özüyle sözü birbirinin aynı olmalıdır. Söylediklerini yaşamayan bir kimseye ne dereceye kadar inanabiliriz? Kur’an-ı Kerim’de “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyruluyor. Tutarsızlık o insanda henüz şahsiyetin teşekkül etmedğini gösterir. Bugün böyle konuşan, yarın başka türlü hareket eden kimseler en büyük zararı kendilerine vermiyorlar mı? Ne kendimizi aldatalım, ne de başkalarını. Günümüzde öyle kimseler var ki bu çelişkileri gördükleri halde, idrakine vardıkları halde yine de bilmemezliğe vuruyorlar, gerçeklerden kaçıyorlar. Ne diyelim, kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Bir müslüman erkek bugün çapkın erkekler arasında moda olan “erkeğin doğası” kavramına sığınmaya tenezzül etmez. Erkek, bekarken de evliyken de istediği gibi fındık kıracak, sonra da bu kavramın gölgesine sığınacak. Neden? Erkeğin nefsi varsa kadının da var. Bir çok kadın da hesapları için, menfaati için bu kavramı yutar görünmekte. Ne çirkin bir aldatmaca. İki taraf için de utanç verici bir olay. Bir erkek bekarken de temiz yaşamak zorundadır. İnancı bunu gerektirir. Lütfen kendi kendimizi kandırmayalım.
Bir erkek parazit yaşamaktansa ölmeyi tercih etmelidir. Bugün iş bulamıyorum maskesi altında ya ailesinin ekmeğine ortak olmakta ya da karısının kazandığını hayasızca yemektedir. Laf mıdır bunlar? İş bulamıyorsan kendin, ama şu şekilde, ama bu şekilde ekmeğini kazan. Git kardeşim, pazarda limon sat, maydanoz sat. Evde börek yap, kurabiye yap, git, çarşıda pazarda işyerlerinde sat. Veya evlere servis yap. Ders ver. İnsan isterse ekmek parasını kazanacak binlerce yol bulur. Yani herkes devlet dairesinde memur mu olacak? Ben, bu iş bulamadım lafını tembelliğin gerekçesi olarak görüyorum. İş bulamadınsa kendin o işi icat et, ortaya çıkart. Evde kurabiye yap, poğaça yap poşete koy, evlere, işyerlerine götür. Bak nasıl kapış kapış alacaklar. Yeter ki insanın içinde ekmeğini helalinden kazanmak aşkı ve heyecanı olsun.
Bir erkek çocukluğundan itibaren hayatının her döneminde temiz, tertipli ve intizamlı olmalıdır. Dağınık, çapaçul bir erkek beş para etmez. Onlar ne sevebilir, ne de sevilebilirler. Sosyete bozuntusu annelerin çocuklarına uyguladıkları erkek çocuğun eline iğne, iplik verilmez, erkek çocuk mutfağa girmez palavralarına hayatının hiçbir döneminde yer vermez. Bilir ki Paris’in en ünlü moda krallarının hepsi erkektir. Beş yıldızlı otellerin hepsinin mutfağını erkekler idare eder. Lütfen anneler çocuklarını hayata hazırlasınlar. Bu saçmalıklara iltifat etmesinler.
Bir erkek ayağını yorganına göre uzatmalı, kat’iyyen borç yapmamalıdır. İnsan borç aldıkça haysiyetinden, onurundan birşeyler kaybeder. Bir gün bakar ki ortada birşey kalmamış. Kazancımız neyse ona göre yiyip içecek, ona göre giyinip kuşanacağız. Karısının lafıyla borca giren erkekler birgün acaba kendimi gökdelenden mi atsam, yoksa İstanbul köprüsünde intihar mı etsem diye düşünmeye başlarlar.
Bir erkek kıskanç, muhteris, aç gözlü olmamalıdır. Filan komşu X5 aldıysa “BMW” aldıysa bize ne? Mübarek olsun. Filan komşu, filan ahbab Vakko’dan giyiniyorsa, Hilton ‘da yemek yiyorsa bize ne? Biz, önümüzdeki çorbaya şükretmesini öğrenelim. Yoksa sonuç hiç de iyi olmaz. Özentilerin sonu sefalettir. Allah cümleyi esirgesin.
Bir erkek evlendiği zaman karısına hep sevgi, saygı göstermeli, onu moralman takviye etmelidir. Ermenek’te (babamın doğduğu yer) bir söz vardır. “Bir erkek” derler, “kapıdan içeri girdiği zaman duvardaki duran saat bile çalışmaya başlamalı.” Yani erkek evine girerken karısına kavuştuğu için öyle heyecanlı, öyle çoşkun, öyle enerji dolu olmalı...
Yemekten sonra karısına teşekkür etmeli, hayır dualarda bulunmalı. Daima dikkatli, uyanık ve temkinli olmalıdır. Denge unsuru olmayı hiçbir zaman unutmamalıdır. Her zaman hakkaniyetle hareket etmelidir.
Bir erkek son nefesini verinceye kadar kendini her gün artan bir heyecanla yetiştirmeye çalışmalı, kültürünü artırmalıdır. İbadet etmediği, kitap okumadığı hiçbir gün olmamalıdır. Yüce Peygamberimiz “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” buyuruyor. Bir mevkiye gelmekle belli miktar para kazanmakla yetiştiğini, olgunlaştığını sananlar kendi kendilerine en büyük ihaneti yapanlardır. Ben artık tekamül ettim, ben tam bir insanım diyenler gafletin, dalaletin, denizlerinde kulaç atanlardır. İlkokuldayken öğretmenimiz bize bir şiir okumuştu. Son iki mısraı şöyle bitiyordu, hiç unutmadım:
“Yüksel ki yerin bu yer değildir
Dünyaya gelmek hüner değildir”
Bir erkek hayatının hiçbir döneminde güzel sanatları ihmal etmemelidir. Müzik, resim, edebiyat, şiir, günlük uğraşları arasında olmalıdır. Hat sanatı, tezhip, minyatür, ebru sanatı ne güzel meşgalelerdir. Bir erkek para sahibi oldum, makam sahibi oldum diye köşesine çekilmemeli, kendini bişey sanmamalıdır. Ünsiyetten kesilen, insanlıktan da uzaklaşır. Bunu unutmayalım.
“İnsan alemde insanları sevdiği müddetçe yaşar.”
Bir erkek ailesine ne yedirirse helalinden yedirmeli, helalinden giydirmelidir. Ufacık bir haram çok şeyleri mahvedebilir.
Bir erkek çocuk terbiyesine son derece önem vermelidir. Her doğan çocuk bize Allah’ın bir emanetidir. Onu ne ezmeli, şahsiyetini yok etmeli, ne de şımartarak hayata yeni Firavunlar, yeni Neronlar yetiştirmemelidir. Mahşer gününe kadar azap içinde kalırlar. Hele günümüzde istisnalar dışında çocuklar öyle firavun gibi yetiştiriliyor ki nice ana babalar çocuklarına adeta tapıyorlar. Tabi böyle çocuklar da büyüyünce anne babalarını dövüyor, tekmeliyorlar. Aman dikkat edelim, ne ifrat, ne tefrit. Daima orta yolda gidelim.
Bir erkek evinde olduğu gibi işyerinde de efendiliğin simgesi olmalı, daima itidal içinde hareket etmelidir. Sevgi, saygı, hoşgörü hayatının ana ilkeleri olmalıdır.
Bir erkek karısıyla annesi arasında kat’iyyen bocalamamalı, taraf tutmamalı, iki tarafa da Allah’ın emaneti gözüyle bakmalıdır. İki taraf için de son derece hassas, dikkatli davranmalı, yarın Allah’ın huzuruna vardığımızda cevap veremeyeceğimiz bir durum ortaya koymamalıdır.
Bir erkek geliri ne kadar az olursa olsun Japon ailelerinde olduğu gibi öbür aya birkaç kuruş tasarruf etmelidir. Bu, Japon ailelerinin çocuklarına ilk nasihatıdır. Bundan amaç, o ayın borçsuz, harçsız geçirilmesidir. Son derece önemli bir husustur.
Kıymetli yavrum, bilmem soruna cevap verebildim mi? İlk aklıma gelen bunlar.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.