Sayın Çiğdem Seçkin Gürel,

18.3.2007 tarihli mailinizi aldım.

Mailin her türlü takdirin, tebrikin üstünde. Milletin sesini ne güzel aksettirmişsin. Necip Fazıl’ın



“Varsın olmasın o gün çelengim, top arabam

Alıp beni götürsün, tam dört inanmış insan”



mısralarında olduğu gibi varsın bizim de duygularımızı, düşüncelerimizi yansıtacak gazeteler, dergiler, televizyon kanalları olmasın. Ne çıkar? İçimizde öyle bir iman ve öyle bir aşk ateşi var ki herşey vız geliyor. Kimseden korkmuyoruz. Kimseye eyvallah etmiyoruz. Bazı kimseler böyle dediğimiz zaman “Ama efendim, içimizde, aramızda, yanımızda, yöremizde işbirlikçi, basın mensupları, televizyoncular da var” diyorlar. Hakları var. Dedikleri doğru. Ama ne çıkar? Türk Milleti, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’na soyunduğu zaman anneler çocuklarının üzerindeki örtüyü alıp, yağmur çiseliyor, mermiler zarar görür diye mermilerin üzerine örttüğü zaman bazan şekersiz üzüm hoşafıyla bütün bir gününü geçirdiği zaman da bugünkü soytarıların dedeleri vardı. İstanbul’daki bazı sosyete mensupları karılarını, kızlarını ecnebi subaylara peşkeş çekmek için kuyruğa giriyorlardı. Açın okuyun, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun romanlarını. Orada o günkü namussuzların, şerefsizlerin, alçaklığını olduğu gibi Yakup Kadri’nin gözler önüne serdiğini göreceksiniz. Bugün yazılı ve sözlü basında düşmanların sözcülüğünü herkesten iyi yapanlar da onların torunları değil mi? Değişen birşey yok ki. Bir yanda vatan için, toprak için, bayrak için canını siper eden Türk kadınları, Türk erkekleri, bir yanda, namussuzluklarıyla, şerefsizlikleriyle tarihe bir kara leke olarak geçecek kimseler. Belki de “Tarih, tekerrürden ibarettir” sözü büyük bir gerçeği yansıtıyor. Ama kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın “Türk Milleti ebediyyen hür ve müstakil yaşayacaktır”. Zaman bunu gösterecek.

Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :