Efendim,
Bu sabah erkenden bilgisayarin basina oturabildim ve once sizin sitenize bakmak istedim, yine bir sohbetinizi sesli olarak dinlemeyi arzu ediyordum. Ancak acilistaki tanitimda yer alan resmi gorunce gozyaslarimi tutamadim. O resmi ilk gordugumde bundan dort yil kadar once yine aglamistim. Kibris'ta Dogu Akdeniz Universitesi kutuphanesinde Turk ve Islam sanati uzerine kitap ariyordim. Elime kocaman siyah bir kitap gecti Uzerinde "The Turkish Roses" Turk Gulleri - Suheyl Unver - Gulbin Mesara yaziyordu. Kapagini actim ve buyulenmis gibi oylece kaldim. Sonra, sayfalari titreyen ellerimle cevirmeye basladim. Her sayfada bir baska renk , baska tarz gul deseni bana gulumsuyordu. Inanirmisiniz burnuma gul kokulari gelmeye basladi. Agliyordum .. Bunlar rahmetli Suheyl Unver hocanin derledigi ve kizi Gulbin hanimin da kitap haline getirdigi cogunlugu 18. yuzyila ait Turk-Osmanli sanati 99 farkli gul deseni idi. Iste !dedim "bunu ariyordum ben". Sizin sayfanizin basinda yer alan resimin altinda ise "18 yuzyil Hilye-yi Serif orjinali Berlin Muzesindedir" diye yaziyordu. O gunden beri basucumdan ayirmadigim bir eserdir. Allah sizden razi olsun ki onu tum gonul dostlarina ulastiriyorsunuz.
Bu gun size asagida bir gezinin notlarini gondermek istiyorum.
Sevgi ve saygi ile muhterem esinizin ve sizin ellerinizden opuyorum. Sizlere sagliklar ve guzellikler diliyorum ve Rabbime emanet ediyorum.
Musandam
Sabah erken saatlerde yola cikmistik. Haftasonu bu beton duvarlardan , yuksek binalardan , alisveris merkezlerinden uzaklasip yeni yerler kesfetmek istiyoruk. Boyle zamanlarda hep yaptigimiz gibi yanimiza yiyeceklerimizi, meyvalarimizi, bir termos cayimizi almis yastiklarmiza dayanmis ve yola koyulmustuk. Kizlar kasla goz arasinda hikaye kitaplarini , defterlerini ve en evdikleri oyuncaklarini da sirt cantalarina yerlestirmislerdi. Bu kez Basra Korfezi’nin en ucunda , Umman Korfezi’ne birlestigi noktada bulunan, Umman’in Birlesik Arap Emirliklerine vermeyi kabul etmedigi kucuk bir bolgeyi gormek istiyorduk. Neyle karsilasacagimizi bilmedigimiz icin belki de aksama donebiliriz diye dusunmus, yine de tedbir olarak yanimiza yedek giyisiler almistik.
Dubai’den kuzeydoguya dogru iki saat suren bir yolculuktan sonra sinir kapisina vardik. Kapida dort-bes araba sirada bekliyordu. Ancak yeni insaa edilmekte olan kocaman gumruk binalarini gorunce “Galiba burasi da kesfediliyor artik!” diye dusunuyorum. Bu arada , geldigimiz bu bolgenin Musandam yarimadasi oldugunu ogreniyoruz. Ulkeye girdikten birkac km sonra yeryuzu sekilleri tamamen degisiyor. . Artik sol tarafimizda , uzerinde gunes isiklarinin dans ettigi masmavi , dupduru bir deniz gozalabildigince uzaniyor, sag tarafimizda ise dik ve yalcin kalker kayalari sipsivri gokyuzune yukseliyordu. Dar ve yeni yapilmis oldugu belli olan duzgun bir yolda bu muhtesem dogal guzellikleri seyrederek 30 km kadar yol aldik. Bu arada iclerinde ancak sekiz - on kadar minik, tastan evler ve birer camisi bulunan kucuk koylerden gecmistik. Kayaliklar gittikce cogaliyor gecit vermez daglar sag tarafimizi oldugu gibi kapliyordu. Sonunda az cok bir kasaba buyuklugundeki yerlesim merkezine ulasmistik. Sonradan daha detayli ogrenecegimiz gibi burasi baskent sayilan Khasab ‘ ti.
Dar sokaklardan, tas evlere, kapilarin onunde oturuvermis ak sakalli dedelere, keciler ile oynayan kucuk cocuklara bakarak geciyorduk. Onlar da arabamizi ilgiyle takip ediyor, bize gulumsiyerek el salliyorlardi.
Aksama kalacagimiz bir yer arastirmaya basladik. Bir iki yere sorduktan sonra iki kucuk otelcik ve bir de motel oldugunu ogrendik. Ancak ne yazik ki motel doluydu. Aksam uzeri gelmeyen olursa bize bildireceklerdi. Boylece hem etrafi kesfetmeyi hem de aksamustunu beklemeyi uygun bulduk. Kizlar hic memnun kalmamislardi. “ Baba nolur burda kalmayalim. Hicbisey yok, yemek icin restoran bile yok, magza yok, ev yok, nolur kalmayalim. Guzel biryerlere gidelim .” diye yalvariyorlardi. Ama biz coktan kesif gezilerine baslamistik bile. Onlar da arkada somurtarak ellerindeki kitaplara dalmislardi. Kayaliklar oyle dik ve yalcin di ki yol vermiyorlardi. Khasab’in icinden gecen yol evlerin bittigi yerde sona eriyordu. Bizde kayaliklarin arasinda dolasmaya basladik. Keciler erisilmesi guc sipsivri en uc noktalara kadar ustalikla tirmaniyor kayadan kayaya rahatca zipliyorlardi. Bu durum kizlarin da ilgisini cekmisti. Hep birlikte arabadan inip onlari seyretmege, resimlerini cekip burada piknik yapmaya karar verdik.
Aksam uzeri mutlu haber geldi. Motelde yer acilmisti gece burada kalacaktik. Erkenden odamiza yerlestik. Motel sarp kayalarin uzerinde denizin hemen kenarindaydi. Herkes uyuduktan sonra balkona ciktim. Muhtesem bir dolunay vardi. Ayin aydinlik yuzu suda gittikce genisleyen beyaz bir iz birakiyordu ve yakamozlari suyun uzerinde dansediyordu . Etraf oylesine sessiz di ki……. Benden baska tek bir kisi bile fazla burada diye dusundum. Ben de kendimi hic kabul ettigime gore sorun yok demekti.
Iki bucuk saat uzakta gurultulu ve kocaman bir sehrin oldugunu dusunmek bile tuhafti. Oradaki insan kalabaligini, isiklari, gokdelenleri, olabildigince lux ve modern hayati dusundum. Burada oldugum ve sessizligin sesini dinleyebildigim icin kendimi cok sansli hissediyordum.. Rabbime bizim buralara gelmemizi kismet ettigi icin sukrettim. Bu sirada slap slap diye bir ses duydum. Denizden geliyordu. Dikkatle baktim denizin simsiyah yuzundeki kipirtilari farkettim. Baliklar tertemiz dunyalarinda dans ediyorlardi , arada bir suyun uzerine cikip hopluyorlardi bile!…
Rahmetli karsdescigimin yazdigi satirlar geldi aklima:
Karanlik peydah oldu, yol kayboldu,
Yol var edildi karanlik secde duser
Anlamin yaninda karanlik ne ola ki
Yol ne ola!
Ertesi sabah uyandigimizda bizi bir surpriz bekliyordu.. Babamiz bizim icin bir tekne turu ayarlamisti. Aslina, bu turlar kasabanin gecim kaynaklarindan biriydi. Buraya gelen yabancilari teknelerle kayaliklarin aralarinda, sahillerde gezdiriyorlardi. Heyecan ile tekneye bindik. Epeyce kalabalik bir gruptuk. Ortada ikram olarak sepet sepet taze meyveler , termoslarin icinde cay ve kahveler hazirlanmisti. Yavas yavas sahilden uzaklasmaya basladik. Deniz inanilmaz derecede temizdi. Dipteki kayaliklar, mercanlar ve baliklar nefis bir manzara olusturuyordu. Bir burnu donup de dar bir korfeze girdigimizde hayretimiz son derece artmisti. Burasi olaganustu girintili cikintili bir yeryuzu sekliydi. Bize dagitilan kagitlardan ve haritalardan anliyorduk ki, Arabistan’in Norvec’i diye adlandirilan bolgedeydik ve etrafimizda muhtesem fiyordlar uzaniyordu. Kaptanimiz anlatmaya basladi. Su anda karayolu ile ulasimi olmayan ic bolgelere dogru denizden ilerliyorduk. Etraftaki kayaliklar kalker kayalari idi ve binyillar icinde olusan katmanlari cizgi cizgi gozlerimizin onunde uzaniyordu.Her bir cizgi bizi biraz daha tarihin derinliklerine goturuyordu. Bu fiyordlarin ic kisimlarinda minik balikci koyleri vardi ve biz onlara dogru yol aliyorduk. Koylerin bazilarinda 5 bazilarinda 8 –9 aile yasiyordu. Evler kayalardan kesilen taslarla yapildigindan uzaktan farkedilmiyorlardi. Bu arada gokyuzunde muthis bir ciglik duyduk . Kocaman bir kartal kayaliklarin tepesinden havalanmisti. Kizlara donup. “Kizlar ayni Gemici Sindbadin hikayesinde gibiyiz. Onun dustugu kayaliklara benziyor buralar . dedim. Onlar da heyecan ile onayladilar. O sirada Kaptan bize donerek “Buralara Sindbad kayaliklari deniyor “demesin mi. Iste!.. tam Binbir Gece Masallarinin ortasindaydik….. Dort bes evlik bir balikci koyunun onunde demirledik. Evlerin onu balik aglari ve kucuk sandallar ile doluydu. Burada yasayanlar ancak deniz yoluyla kasabaya gidip gelirlermis. Erkekler baliga cikinca haftalarca donmezlermis. Akan bir su yok, elektrik yok….. Cocuklar ciplak ayaklari ile taslarin uzerinde zipliyorlar, bize el salliyorlardi… Hemen yanimizda bir kucuk kayalik yukseliyordu. Buraya telgraf adasi denirmis. Gercektende uzerinde bir telgraf diregi vardi. 1800 lu yillarda Ingilizler Hindistan ile Ingiltere arasindaki telgraf baglantisini buradan saglamislar megerse…!....
Bakiyoruz; baliklar etrafimizda adeta dans ediyorlar. Ellerimizle besliyoruz onlari. Kizlar kahkahalar atiyorlar. Nerdeyse kendi yedigimizden fazlasini balik surulerine yediriyoruz. Renk renk desen desen baliklar. Kucuk kizim bir ciglik atiyor “Anne Nemo geldi bak!!” gerceken de bir palyaco baligi mutesem kirmizi renleriyle saliniyor maviliklerde.
Yavasca haraket ediyoruz oradan. Birden Kaptanimiz bagiriyor. “Iste orda bakin!!!!” eliyle gosterdigi yere bakiyoruz. Yunuslar adeta dans ediyor ilerde. Yavas yavas yaklasiyoruz, sonra birden hizlaniyoruz… Meger, teknelerle yarismayi severlermis. Tam yanibasimdan bir Yunus firliyor yukari, hooop tekrar suya gomuluyor. Suyun serpintileri yagiyor basimizdan asagi.. sevinc cigliklari atiyor herkes. Suyun altinda cok net goruluyor, yarisiyor bizimle, gulumsuyor bize. Herkes fotograf makinalarina, kameralara sarilmis goruntu yakalamaya calisiyor. Inanamiyoruz yasadiklarimiza. ….. yunuslar ile yaris ve dansimiz yaklasik bir saat suruyor. …. Sonra birden kayboluyorlar. Kimse ayrilmak istemiyor oralardan, ama gitmek zorundayiz artik. Yerlerimize oturup etrafimizdaki tanimlanmasi zor , muhtesem manzaraya daliyoruz yine. Donus yolunda pek konusulmuyor. Kimse bu buyuyu bozmak istemiyor anlasilan.
Otele geldigimizde aslinda bir de dag turu yapildigini ogreniyoruz. Gecit vermeyen sarp kayaliklarin 1800 metre yuksekliginde bir koy oldugunu ve ancak jiplerle oraya gidilebildigini soyluyorlar. Yol tamamen patika ve taslikmis, incecik bir kurdale gibi uzaniyormus daglara..Gidip gelmek bir tam gun aliyormus. Cok uzuluyoruz cunku sabah donmek zorundayiz. O yukseklikte koyde bir avuc toprakta tarim yapildigini, islamiyet oncesi devirlere ait tapinak ve mezarlar oldugunu soyluyorlar. Resimlerini gosteriyorlar. Gozlerime inanamiyorum. Kayalarin icersinde fosiller goruluyor. Soruyorum bunlar da gorulebiliyor mu diye… “Hem de elinizle dokunabilirsiniz “ diyorlar. Bu daglar hep suyun alindaymis milyonlarca yil oncesinde … Zaman icinde sular cekilmis ve suyun yuzune cikmislar iste milyonlarca yil oncesinden balik , denizyildizi, denizati ve sayamayacagim pekcok deniz canlisi fosilleri yer aliyor kayalarda , acikca goruluyor. (Sonradan internetten yaptigim arastirmada bu fosillerin 65 milyon yil oncesine ait oldugunu ogreniyorum.) Butun insanliga yaradilisi, yaradilisin mukemmeligini haykiriyorlar. “Biz milyonlarca yil once de bu gunku gibiydik bakin!!!! “
Oraya gitmek icin dayanilmaz bir istek duyuyorum. Zirveden bir yanda Basra Korfezine, Hurmuz bogazina ote yanda Hint okyanusuna bakip olabildigince yuksek sesle haykirmak istiyorum. Allahim sana ve verdigin butun nimetlere sukurler olsun!…….
Ancak insanoglu her istedigini her zaman elde edemiyor. Simdilik sabretmek zorundayiz.
Sabaha karsi uyanip yine balkona cikiyorum. Sessizligi ve kendimi dinliyorum. Ne kadar cok ihtiyacim varmis buna… Yavas yavas gun agirmaya basliyor. Ne benlik kaygisi , ne yalnizlik, ne bunalimlar, isigin ozunde kayboluyor tum kaygilar……
Oglene dogru donuse geciyoruz. Khasab’in dar ollarinda son kez dolasiyoruz. Kizlar ellerinde fotagraf makinasi cocuklarin , kecilerin resimlerini cekiyorlar durmadan. “Babacim nolur biraz dur , biraz daha bakalim” diyorlar. Yavas yavas ayriliyoruz oralardan. Koy cocuklari el salliyorlar arkamizdan. “Babacim nezaman gelicez, noolur yine gelelim, daga da cikalim!” diye bagrisiyor kizlar. “Insaallah evladim” diyoruz. “Insallah en kisa zamanda kismet olur da yine geliriz…..Siz dua edin” Son donemecte bir daha duruyoruz. Arabadan inip geriye dogru bakiyoruz, bir resim daha cekiyoruz ve, ayriliyoruz oradan…..
Ozden CICEK
Creative Wood Painting Lady
Dubai
www.ozdencicek.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
uzaklardan bir ses Yazan Özden Çiçek
Cvp: İnsanlar Yazan Sabri Tandoğan
İnsanlar Yazan Özden Çiçek
Cvp: Sorunlar ve Sırlar Yazan Sabri Tandoğan
Sorunlar ve Sırlar Yazan Özden Çiçek
Cvp: Gönül Dostları Yazan Sabri Tandoğan
Gönül Dostları Yazan Özden Çiçek
Cvp: Dualarım sizinle Yazan Sabri Tandoğan
Dualarım sizinle Yazan Özden Çiçek
Cvp: Onkoday'ın Çocukları Yazan Sabri Tandoğan
Onkoday'ın Çocukları Yazan Özden Çiçek
Cvp: Musibetler Yazan Sabri Tandoğan
Musibetler Yazan Özden Çiçek
Cvp: Gezi notları Yazan Sabri Tandoğan
Gezi notları Yazan Özden Çiçek
Cvp: Sorumluluk Yazan Sabri Tandoğan
Sorumluluk Yazan Özden Çiçek
Cvp: Ah Çocuklar ve Yaşam Yazan Sabri Tandoğan
Ah Çocuklar!!! Yazan Özden Çiçek
Yaşam Yazan Özden Çiçek
Cvp: sabır ve şükür Yazan Sabri Tandoğan
sabır ve şükür Yazan Özden Çiçek
Cvp: Dosdoğru insan Yazan Sabri Tandoğan
Dosdoğru insan Yazan Özden Çiçek
Cvp: Hatıralar 3 Yazan Sabri Tandoğan
Hatıralar 3 Yazan Özden Çiçek
Cvp: Kuşlar Yazan Sabri Tandoğan
Kuşlar Yazan Özden Çiçek
Cvp: okumak Yazan Sabri Tandoğan
okumak Yazan Özden Çiçek
Cvp: mektuplar Yazan Sabri Tandoğan
mektuplar Yazan Özden Çiçek
Cvp: hatıralar 2 Yazan Sabri Tandoğan
hatıralar 2 Yazan Özden Çiçek
Cvp: hatıralar Yazan Sabri Tandoğan
hatıralar Yazan Özden Çiçek
Cvp: uzaklardan bir ses Yazan Sabri Tandoğan