Konu : İnsan ilişkilerinde incelikler.
Gönderen :
Sabri Babadan Sohbet
Tarih :
3/19/2017 12:23:27 PM
.
SABRİ BABA İLE GÖNÜL DOSTLARININ SOHBETİ
KONU: İNSAN İLİŞKİLERİNDE İNCELİKLER
— Efendim, bizim bir Kur’an-ı Kerim grubumuz var. Oradaki bazı hanımlara diyorum ki “Kur’an-ı Kerim’i okuduk, Rabbimiz bize ne diyor, anlamına bakalım.” diyorum. Bu hoşlarına gitmiyor. Bu durumda ne yapılabilir?
Sabri Tandoğan Efendi Hz.: Yavrum onun hayata bakış açısı, kültürü, görgüsü, bilgisi o kadar. Ona, “Böyle cahillik olmaz.” demekle hiçbir sonuç alamazsın yavrum. Bir düşman kazanırsın o kadar. Hâlbuki diyeceksin ki, “Gel kardeşim, bizde bir bulgur pilavı yiyelim.”, farz-ı muhal. “Ben sana güzel bir tatlı yapayım. Ben sana bir biber dolma yapayım.” diyeceksin. Şunu unutma yavrum, en güzel anlaşmalar yemekte oluyormuş. Amerika’da yemeksiz hiçbir toplantı olmuyor. Meselâ dev şirketler, birleşecekler farz-ı muhal, yeni bir fabrika kuracaklar, yeni bir iş alanına el atacaklar, hemen lokantada birleşiyorlar. Bu yemekte ne varsa?
— Efendim, bunun sırrı nedir?
Sabri Tandoğan Efendi Hz.: Yavrum yemek yenince insanlar yumuşuyor, rahatlıyor, gevşiyor. Daha rahat düşünüyor. Önyargılarından kurtuluyor. İdefikslerinden kurtuluyor. Daha objektif düşünmeye başlıyor. Onun için sen bu işi önce sofrada yap yavrum. Yediniz, içtiniz. Sonra yavaş yavaş konuyu açacaksın. Bazı İslâmın büyük düşünürlerinden bahsedeceksin. Meselâ Mehmet Akif diyeceksin, meselâ Elmalılı Hamdi Yazır diyeceksin, önce Kur’an-ı Kerim’i okuyacaksınız, sonra, “Acaba Allah bize ne diyor, Allah’ın bizden istediği nedir, beklediği nedir? Hani biz böyle kör hafız gibi okumakla elimize ne geçer? Böylesi anca mezarlıkta olur. Ama biz, gelin, Mehmet Akif’in dediği gibi, Elmalılı Hamdi Yazır’ın dediği gibi, Hasan Basri Çantay’ın dediği gibi, ‘Acaba Cenab-ı Hak bize ne diyor, bizden bekledikleri nedir?’ diyelim. Biz bunu nereden öğreneceğiz? Kur’an-ı Kerim’den öğreneceğiz.” Böyle bir başlangıç yapacağız. Sakın yavrum, sen sen ol, hiç kimseye hayatta, “Kardeşim sen yanlış düşünüyorsun.” deme yavrum. O sana düşman olur ve hiçbir zaman istediğin neticeyi alamazsın. Daima “Senin dediğin de doğru, senin dediğinde de büyük hakikat payı var, ama işin şurası da var…” gibi. Meselâ Danıştayda, hatta Danıştay tarihinde, en çok muhalif kalan üye bendim. Ama hiç kimseyle münakaşa etmedim. Hiç kimseye küsmedim, darılmadım. Nasıl yapardım bu işi? Herkesi saygıyla dinlerdim, edeple dinlerdim, dinlerdim. Herkesin konuşması bitince, el kaldırırdım, “Sayın başkanım, müsaade ederseniz benim de bir çift sözüm var.” derdim. “Buyurun Sabri Bey” derdi, başlardım. “Arkadaşlarım çok güzel fikirler ileri sürdüler, hepsini saygıyla dinledim, acaba olaya şöyle de yaklaşılabilir mi?” Girişe bak! (Gülüşmeler) Kim buna hayır diyebilir? Şu girişteki yumuşaklığa bak. Demin getirdikleri Laz böreği gibi, yumuşacık böyle… (Gülüşmeler) Ondan sonra çok saygılı, edepli bir dille fikirlerimi anlatırdım, başkan oya sunardı, bazan herkes benim tarafıma dönerdi. Olay bu. Maksat bağcı dövmek değil, üzüm yemek. Ben de fikrimi böyle yumuşacık kabul ettirirdim. Oldubitti. Hayatın inceliği bu… Sen sen ol, kimseye, “Kardeşim sen yanlış düşünüyorsun.” deme. Düşman olur sana ve ondan sonra da söylediğin hiçbir sözü kabul etmez o. Çünkü bir kere sen onun egosunu ayağa kaldırdın, “Sen bilmiyorsun.” dedin, “Sen cahilsin.” dedin.
Bilmiyorum içinizde hiç dinleyen var mı? National Geographic kanalında, ‘Köpeklere Fısıldayan Adam’ adlı bir program var. Amerika’da, köpek psikologu. Diyeceksin ki köpeğin psikologu mu olur? Oluyor. Ve müthiş para kazanıyor bu işten. Köpeğini terbiye edemeyen, köpeği ile başa çıkamayan herkes, bu adama telefon ediyor, yardım istiyor. Bu da geliyor yardım ediyor, böyle çantayla para kaldırıyor. Ben bu adamın birkaç programını dinledim. Ya Rabbi, tüylerim ürperdi. O kadar kendini köpeklerin incelemesine vermiş ki bu adam. “Önce, işe köpeğe saygı ile başlayın.” diyor. “Siz, köpeğinize saygı göstermediğiniz sürece, kat’iyen onu yola getiremezsiniz.” diyor. İlk iş köpeklere saygı göstermek… Müsaade et de adam köpeklere saygı gösteriyor, biz de insanlara saygı gösterelim yani. (Gülüşmeler)
Bu iş böyle yavrum. İnsanlara saygı göstereceğiz yavrum. Hangi insanlara? Bütün insanlara, yedi milyar insana. İstisna? İstisna yok. Ya düşmanlarımız? Bizim düşmanlarımız yok ki yavrum. Biz herkese dostuz. Herkes bizim kardeşimiz. Bizim düşmanımız yok yavrum.
“Düşmanımız kindir.” diyor Yunus Emre. Biz O’ndan iyi mi bileceğiz?
— Efendim, heyette muhalefeti nasıl yapıyordunuz bir daha söyleyebilir misiniz?
Sabri Tandoğan Efendi Hz: Diyordum ki, “Muhtelif arkadaşlarımız çok güzel fikirlerini ileri sürdüler. Onları zevkle, saygıyla, edeple dinledim. Benim de şöyle bir düşüncem var, acaba müsaade ederseniz arz edebilir miyim?” Evvela onlara bir yağ var, bal var yaptık yavrum. Hayat böyle yavrum… Böyle burnunun dikine gitmekle, “Sen bana düşmansın, ben seni sevmiyorum.” demek eşekçe bir şeydir yavrum. Hiçbir şey kazandırmaz insana. Hz. Ömer diyor ki, “Farz et ki bir insanın sana on birim düşmanlığı var, sen bunu sekize indirebiliyor musun, işte asıl başarı budur.” diyor. Yani biz düşmanımızı bile imkân nispetinde yavaş yavaş dost etmeye çalışacağız yavrum. Düşman diye bir kavram yok. Başkaları bize düşmanlık besleyebilir. Onların bileceği iş. Ama biz herkesin dostuyuz. Herkes bizim canımız, kardeşimiz. Mesele, karşımızdaki insanı yanımıza almakta…
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
|