.
ANNE İLE HASBİHAL
Anne zannetme ki günler geçti de
değişti evvelki huyum gitgide
Bir hırçın çocuğum değişmez huyum
Seneler geçse de ben yine buyum
Senden umuyorum teselli yine
Bugün şevkatine, muhabbetine zannedermisin ki yok ihtiyacım?
Belki eskisinden daha muhtacım
Dünyanın tükenmez kederlerinden kalbim kırılsa da böyle derinden
Hayatım büsbütün yes'e kapılmaz
Teselli bulurum içimde biraz o derin sevgini hatırlarım da
Her gece hıçkıran dudaklarımda hasretle anılan senin adın var
Anne hayatımda bir tek kadın var.
Beni aldatmadı sevdi daima
Gittikçe ruhumu saran bu humma
Başka sevgilerden yadigar anne
Sevmeyen sevenden bahtiyar anne.
Sorma ki başımdan çok şey geçti mi?
Ah; eğer anlatsam sergüzeştimi
nasıl terkedildim nasıl atıldım.
Belki her zamankinden fazla severken
Bir lahza bahtiyar olayım derken
Bilmezsin kaç gece böyle ağladım
Şimdi tecrübem var artık anladım
Aşk, o bir masal, yalanmış meğer
Seven bir kalp için sığınılacak yer
Yalnız o kucakmış, yalnız o dizmiş
İnsanlar ne kadar da merhametsizmiş.
Orhan Seyfi Orhon
Merhabalar efendim,
Herkesin sergüzeşti ayrı ama duygular hissedilenler ne kadar da aynı olabiliyor. Bir tek gerçek sevgi var o da anne sevgisi yüce yaratan ona verrmiş benzer sevgisini.
.....................
İçim buruk cam kırıklarıyla dolu
Ve her batışlarında kanayan yaram
Kabuk bağlamakta güçlük çekiyordu
Sonra anladım ki yüreğimi kanatan
Cam kırıkları değil
Bendim kanayan yüreğime
insafsızca davranan......Gülay Zengingönül'ün şiirinden bir bölüm....
Evet içimiz cam kırıklarıyla dolu ama sonunda kendinde buluyor cam kırıklarının nedenini.Ders çıkarabilmek ne kadar önemli . imtihan dünyası diyeceğiz değil mi efendim. Yunus Emre hazretlerini öyle bir sevdirdiniz ki bize orda arayacağız sevgiyi.Diyeceğiz ki;
Mana eri bu yolda melul olası değil
Mana duyan gönüller hergün ölesi değil
Ten fanidir, can ölmez, gidenler gelmez
Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil
Gevhersiz gönüllere yüzbin yol eder isen
Hak'tan nasip olmasa nasip alası değil
Sakıngil yarin gönül sırçadır sırmayasın
Sırça sındıktan sonra bütün olası değil
Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen
Bin yıl orda dursa kendi dolası değill..
..............
Önemli olan sevgiye verilen anlam. Nereye bağlı bir sevgi oluşu gerisi laf_u güzaf.
Hayat okulundaki öğretmenliğiniz sağlılk, huzur ,mıutluluk dolu günlerle geçsin inşallah. Sonsuz hürmetlerimle.............
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Hatice Hakeri,
Efendim, uzun zamandır özlemle beklediğimiz mailinize nihayet kavuştuk. Şiirlerle yüklü, insanda tekrar tekrar okuma duygusunu uyandıran nefis bir mail. Sağolun, varolun. Biz sizi sitemizin daimi mensuplarındam biri olarak görüyoruz. Hatta bazı arkadaşlardan da niye Hakeri’nden mail gelmiyor diye sorular geldi. Onun için bizi mutlu ettiniz, Allah da sizi mutlu etsin. Yalnız burada işaret edilmesi gereken ince bir nokta var, Onu da söylemeye manen mecburum. Tamam, anne sevgisi çok güzel, çok büyük, çok yüce, olağanüstü bir sevgi, kabul. Beni yakınen tanıyanlar bilir ki ben de annemi kendimi bildim bileli çok büyük bir sevgiyle sevdim. Hatta size bir sır söyleyim mi? Mana aleminde annemle beraber olacağım diye için için sevinç duyuyorum. Bu nedenle ölüm bana hiç de ürkütücü gelmiyor. Buraya kadar iyi, güzel ama sevgiyi yalnız anne sevgisinde sınırlamak düşüncesi bana, inaçlarıma, yaşantıma ters geliyor. Biz yeryüzündeki bir kum tanesinden, gökyüzündeki samanyoluna kadar bütün kainatı tek istisna olmadan insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, eşya ve cemadatıyla seviyoruz. Çünkü biz her zerrede Hakkın ayrı bir tecellisini görüyoruz. Hatta bizim sevgimiz yalnız dünyamızın da içinde bulunduğu galaksi ile sınırlı değil. Onun dışındaki bütün galaksileri de seviyoruz. Sevgimiz öyle büyümeli, öyle büyümeli ki Özdemir Asaf’ın dediği gibi
“DÜNYA KAÇTI GÖZÜME”
diyebilmeliyiz. Ne olur sevgimizi şu veya bu nedenle birtakım kırgınlıklarla, birtakım varsayımlarla sınırlamayalım. Olabilir, birtakım insanlar gelir, içimiz onlara karşı da –Tanrı şahittir- en büyük sevgilerle doluyken bizi üzmek, kırmak, incitmek için akla gelen herşeyi yapabilirler. Olabilir. Önemli olan hayatta nakışa değil, nakkaşa bakabilmektir. Asıl neden olarak O’nu görebilmektir. Zavallı insan kardeşlerimiz elinde ne var ki? O zaman şöyle düşüneceğiz: Allah bu kuluyla bizi imtihan ediyor. Bu kuluyla bizi deniyor. Yapılacak iş nedir, eyvallah deyip başımızı önümüze eğmek ve bu imtihandan da alnımızın akıyla çıkabilmektir. 2006 yılında bazı insanlar beni kırmak, üzmek, ağlatmak, uykusuz bırakmak için, perişan etmek için sanki sıraya girdiler. Biri bitirdi, öbürü başladı. Ama ben, Allah’a sonsuz şükürler olsun, bu sınavlardan alnımın akıyla çıktım. Her gece onlar için, onların bütün geçmişi için, ecdadı için dua ediyorum. Daha büyük bir aşkla onları bağrıma basıyorum. Onlar benim dünya ve ahiret canım, ciğerim, kardeşlerim. Allah, onların hepsinin iki dünyasını cennet etsin.
Efendim, İshak Peygamber “Yol uzun, yük ağırdır, bu yükle bu yola katlanamazsınız” diyor. Bütün mesele yüklerden kurtulabilmek. Hayatta öylesine aşk dolu yaşayalım ki karşımızda aniden Azrail Aleyhisselamı görünce, artık yolun sonuna geldiğimizi anlayınca ve son defa iç dünyamıza baktığımızda orada sevgiden, saygıdan, hizmet aşkından, şefkatten, aftan, bağışlamaktan, merhametten, edep ve tevazuudan başka birşey görmeyelim. O günü düşünerekten hep hazır olalım. O gün uzak demeyelim, bilinmez, belki yarın, belki yarından da yakın.
Sevelim, sevelim, deliler gibi sevelim, çılgınlar gibi sevelim. Ne olur artık bu dargınlıklar, kırgınlıklar dünyasını arkada bırakalım. İnsanoğlu hiç hatasız olur mu? Hatasız dost arayan hayatta ne yar, ne arkadaş bulabilir. Neden böyle olsun, neden yalnızlığımıza gömülelim. Neden “seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden” demeyelim? Allah bizi o kadar güzelliklerle donanmış bir dünyaya göndermiş ki neden biz de Yunus gibi
“Bu dünya bir gelindir, kızıl, yeşil donanmış
Kişi yeni geline bakıbanı doyamaz”
demeyelim? Sevgimiz öyle büyüsün, öyle büyüsün ki Kur’an-ı Kerim’deki “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” Ayet-i Kerimesinin sırrına vakıf olalım. Yunus Emre, “cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi” diyor. Ne olur biz de o gören gözlerden olalım. Bunun bir tek engeli var: Nefis, ego, benlik, bencillik. Bırakalım onu bir kenara, biz hep iyiyle, güzelle meşgul olalım. Yönümüzü hep iyiye, güzele çevirelim. O zaman Kur’an-ı Kerim’deki “Hak geldi, batıl zail oldu” Ayetininin sırrına ulaşırız. O zaman Yunus Emre gibi “Aşk gelicek, cümle eksikler biter” deriz. Birgün “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” deriz.
Hayat güzel, insanlar güzel, yaşamak güzel. Bu inanılmayacak kadar güzel dünyada biz de Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi
“Ben cihanın altın terazisine
Ağırlığımca sevgi vermişim
Ses edin uzak milletlerin gençleri
Bütün antenlerimi germişim”
diyelim...
Yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarna Fatihalarla...