.
Kıymetli yavrum,
Bir gül yüzlü sordu. “Yarabbi, o kadar nimet veriyorsun ki, hangisine, nasıl şükredeceğimi bilemiyorum.” “Kulum bana şükürde aczini bildi mi şükretti demektir.” buyruldu. Şükredilmeyen nimet bağışlanmayan bir günahtır. Rızâ, olayların akışı içinde kalbin sâkin olması ve telâşa düşmemesidir. Kulun Allah’tan gelene râzı olması, ancak Allah’ın ondan râzı olmasına bağlıdır. Eğer Allah kulundan râzı ve hoşnut olursa, o vakit kula, rızâ makamına varmak müyesser olur. Rızâ, kâmillerin makamıdır. Allah’tan gelenlere rızâ göstermeyip telâşa düşmek, kalben itirazda bulunmak noksanlıktır. İmânın henüz tam olmadığını gösterir. Bu insanlar sürekli olarak şükür yerine şikâyet ederler. Şikâyet nefsin tekme atmasından başka nedir? Bir ömür boyu şikâyet ede ede nereye varacağımızı sanıyoruz? Önemli olan, Allah’ı ve Resûlünü bütün varlığımızla sevmek, kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Acılar sevgi ile tatlılaşır. Bakır sevgi ile altın olur. Dertler, sevgiden derman olur. Nakışta nakkaşı görenler ne güzel insanlardır. Resûlullah Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Yarabbi bana eşyayı olduğu gibi göster.” diye dua buyurmuşlardır. Kâinatı kimimiz bir zindan, kimimiz de cennet olarak görüyoruz. Her şeye görüşümüz nispetinde değer veriyoruz. “Dostlarının sevinciyle sevinirsen, bu cihan sana bir gül bahçesi gibi görünür. Ey bayağı kişiler, sizler Firavunun dostusunuz da ondan Nil nehri size kan görülmektedir.” diyor Mevlânâ. Doğru görme kolay ve önemsiz değildir. Kâinatın en büyük, en zor işlerinden biridir. Nitekim bu cihan bazılarının gözüne Hak’kı tesbih eder göründüğü halde, bazılarına göre cansızdır. Hadis-i Şerifte,“Yarabbi çirkini bana çirkin olarak, iyiyi de iyi olarak göster.” buyuruluyor.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.