.
Sevgili Büyüğüm, Aziz Babacığım,
Size ve bütün dostlara hayır dolu, bereket dolu, sevinç dolu günler diliyor, hürmet ve sevgiyle ellerinizden öpüyorum. Bu güzel site inşallah hayata dair herşeyin paylaşıldığı bir müstesna mekan olarak Yüce Rabbimizin size bahşedeceği hayırlar ve kuvvetlerle daha nice yıllar bizlere ışık tutmaya devam etsin...
Değerli büyüğüm, son zamanlarda özellikle toplumumuzda artmakta olduğunu gözlemlediğimiz bir durum var ve bu aslında hepimizi çok yakından ilgilendiriyor ve sağlığımızı etkiliyor: Sokakta yürüyen birçok insan elinde bir kağıt artığı, mendil, sigara izmiriti vs. kaldığında artık onu hiç çekinmeden sokağa fırlatıp atıveriyor. Oysa o yollar bütün bir topluma ait. Ve o güzelim caddeler aslında hepimize gülümseyen bir yüz. Sokağa fırlatılıp atılan her şey o yüze yapılan bir hakaret olduğu kadar aslında diğer bütün insanların da suratına fırlatılıp atılmış oluyor. Ama ne yazık ki bu pek çok kimsenin umurunda bile olmuyor. Bazan bakıyoruz bir şöfor hareket halindeyken bir caddenin ortasına arabanın küllüğünü boşaltıveriyor. Özellikle caddelerdeki ağaçların altları birer çöplük haline gelmiş durumda. Birileri birilerinin gözünün içine baka baka bunları yaparken ne yazık ki efendice bir tepki ile uyarmak pek çoğumuzun aklına gelmiyor. Belki bu konuda toplumsal bir seferberlik başlatılabilse ne kadar da hızla yayılacaktır. Bundan on yıl kadar önce Almanya ve Kanada’da kısa bir süre bulunmuştum. Ne ana caddelerde ne de ara sokaklarda en ufak bir çöp artığı bile yoktu. Ve eğer birisi bunu yapmaya kalkacak olsa çok ağır bir tepkiyle karşılanırdı. Bu konuda herkes tek yürek olarak ortak tavır koyuyordu. Ama bizler temizlik imanın göstergesi olduğu halde bu konuda nedense hep şimdiye kadar ihmalkar davrandık.
Bu konuda toplumsal bir tavır alınması aslında hiç de zor değil. Herşey bir ilk adımla başlıyor. O nedenle bizler de bir görev olarak olayı ele alarak bu konu üzerinde biraz daha fazla düşünmeliyiz. Neden bizim de sokaklarımız tertemiz olmasın, neden bizler de bir yabancı ülkemize geldiğinde onu sıkılmadan bir caddede gezdirmeyelim? Sevgili büyüğüm tabi burada insanlara yaklaşım tarzı da çok önemli.
Bütün bunlar hakkında sizin de çok değerleri görüşleriniz alabilmek ümidiyle size ve bütün dostlara hayatın bütün güzelliklerinin bir bir açıldığı en güzel zamanların yaşanması dilekleriyle hürmet ve sevgilerimi sunuyor, gülden ellerinizden öpüyorum. Bütün kolaylıklar, hayırlar, güzellikler sizlerle olsun. Hoşçakalın...
Çiğdem
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sayın Çiğdem Hanım,
Kıymetli yavrum, benim de ilk gençlik yıllarımdan itibaren üzerinde hassasiyetle durduğum bir konuyu ne güzel ele almışsın. Allah razı olsun. Bu o kadar önemli bir konu ki yıllarca önce bir televizyon konuşmamda bütün memlekete ilan etmiştim. Hangi belediye başkanı kendi bölgesinde yerlere çöp atılmasını önlemek için faaliyete geçerse onun heykelini yaptıracağım demiştim. Ne yazık ki en küçüğünden en büyüğüne kadar hiçbir yerden cevap gelmedi. Yere çöp atan bir insan benim nazarımda gelişmemiş, olgunlaşmamış, medenileşmemiş bir yaratıktır. Sosyal ve ekonomik statüsü ne olursa olsun sonuç değişmez. O insan ruhen temiz olmayan, asil olmayan, nefsaniyetine gömülmüş bir yaratıktır. Dikkat ederseniz insandır demiyorum, yaratıktır diyorum. Bugün hiçbir Avrupa ülkesinde bu çirkinlik, bu vahşet, bu barbarlık yoktur. Gezdim ve biliyorum. Niye bizde olsun? Niye bizim caddelerimiz, sokaklarımız bu “yaratıklarla” dolsun. Bu beni fevkalade üzüyor. Hiç unutmuyorum. O zamanlar Ankara Hukuk Fakültesi’nde genç bir öğrenciydim. O zamanların İstanbul Belediye Başkanı rahmetli Mümtaz Tarhan’dı. Bir seferberlik açmış, yere çöp atandan beş lira ceza alıyordu. Kendisi de sabahlara kadar İstanbul’u gezerek kontrol yapıyordu. Bu fevkalade güzel, örnek alınacak bir hareketti. Ne yazık ki o günkü iktidar bundan gocundu. İstanbul halkını rahatsız ediyor gerekçesiyle o mübarek insan görevden alındı. Bu beni o kadar üzmüştü ki günlerce ağladım, ıstırap çektim.
Kıymetli yavrum, Mehmet Akif merhum,
“Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır”
diyordu. Ne yazık ki bugün bizler bir gaflet uykusu içinde yaşıyor, memleketimizin değerlerine sahip çıkmıyoruz. Bu utanç verici durum devam ediyor. Değerlerine sahip çıkamayan bir toplumun ne vakte kadar ayakta duracağı sorulabilir. Bundan birkaç yıl önceydi. Kızılay’dan geçiyordum. Bir genç kız elinde bir kese kağıt ayçiçeği çitliyor, sonra kabuklarını yere atıyordu. O kadar üzüldüm ki yanına yaklaştım, “Afedersiniz yavrum, size birşey sorabilir miyim?” dedim. “Buyurun” dedi. “Siz” dedim “İngiltere kraliçesi 2. Elizabeti tanıyor musunuz?”. “Gayet tabi” dedi, “tanıyorum”. “Bu kraliçe” dedim, “Ankara’ya gelse, ayçiçeği çitleyerek ve kabuklarını yere atarak Kızılay’dan geçse nasıl karşılarsın?” Genç kız güldü, “İlahi amca” dedi, “öyle şey olur mu? Hiç bir kraliçe bunu yapar mı?” “Haklısın” yavrum” dedim. “yapmaz. Ama bana göre sen de bir kraliçesin, eksik bir yanın yok. Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?” Birden, elindeki kese kağıdı çöp kutusuna attı, eğildi, yerdeki çekirdekleri toplamaya başladı. Tabi çok memnun oldum. Kendisine tekrar tekrar teşekkür ettim. Mes’ele bu yavrum. İnsanları bıkmadan, usanmadan uyaracağız. Ama bunu büyük bir zarafet, edep, incelik içinde yapacağız. Buna memleketimizin çok ihtiyacı var. Bugünkü gibi bana ne demek, ben mi uğraşacağım demek iyi bilelim ki bizden birçek güzellikleri alıp götürecek. Şahsiyetimiz güdük kalacak.
Tekrar tekrar bu konuya döneceğim. Dua ediyorum, son nefsimi vermeden Allah bana temiz, gerçekten temiz bir şehir görmeyi nasibetsin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla...