Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Zorlukları fırsata dönüştürmek.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 4/11/2017 12:25:45 PM


.






Merhaba Efendim,
Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, hikmeti, bütün iyilik ve güzellikleriyle dalga dalga Sizin ve bütün dostların üzerine olsun.


Efendim, Amerikalı bir gazetecinin birgün dikkatini çeken bir husus olur. Şehrin çok ünlü bir işadamı ile sokaklarında yaşayan bir adamın oldukça sorunlu bir ailenin kardeş çocukları olduklarını öğrenir. Her ikisiyle de görüşmeye karar verir. Önce işadamı kardeşe gider ve böyle bir durumda başarısını neye borçlu olduğunu sorar: Adamın cevabı nettir: Başka ne yapabilirdim ki? Gazeteci daha sonra diğer kardeşe gider ve durumu hakkında sorar. Adam öfkelenmiştir, gazeteciye cevap verir: Başka ne yapabilirdim ki...


Sayın Büyüğüm, bu örnekten yol çıkarak hayat yolunda karşılaşılan engelleri aslında bir fırsat olarak görebilmeyi, pes etmeden en güzel şekilde en güzel sonuçlara taşıyabilmeyi inşallah Yüce Rabbimiz bizlere de her zaman için nasip etsin. Size ve bütün dostlara huzur, sağlık, afiyet, en nezih dostluklar ve sevgilerle dopdolu nice zamanlar diliyor, hürmetlerimizi sunuyoruz. Allah yar ve yardımcınız olsun...



Çiğdem


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :


Sayın Çiğdem Hanım,


Efendim, kıymetli mailiniz hem bana, hem de sitemiz mensuplarına herzaman olduğu gibi ışık tutuyor. Son derece önemli bir konuya eğilmişsiniz. Hayatın karşımıza çıkardığı güçlükler, engeller zayıf insanları derhal tuşa getiriyor. Karaya çıkmış denizanası gibi kendilerini bırakıveriyorlar, olayların esiri oluyorlar. Mağlubiyeti daha baştan kabullendikleri için sonları hiç de iyi gelmiyor. Bir problem, bir güçlük, bir mesele karşısında kaldığımız zaman önce şunu düşüneceğiz; evet ben şu anda çetin bir sorunla karşı karşıyayım. Ama yılmamalıyım, cesaretimi kaybetmemeliyim. Ben bunun altından kalkamayacak olsaydım Cenab-ı Hak onu benim karşıma çıkarmazdı. Elimdeki bütün imkanları kullanıp o güçlüğü yenmek benim asli görevim. Allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermez. Allah kuluna zulmetmez. O Yüce Mevla bizleri sevgisinden yarattı. Verdiğiniz örnek bu durumu açık seçik bir şekilde o kadar güzel yansıtıyor ki hepimizin bu örnekten ders almamız gerekiyor. İnsanlar güçlükler karşısında adım adım başarıya, zafere doğru gittikçe tekamül ederler, olgunlaşırlar. Eski Türklerde bir çocuk doğunca ona isim verilmezdi. Onun ismi adsızdı. Ne zaman olağanüstü bir iş başarır, gücünü, şahsiyetinin üstünlüğünü çevreye kabul ettirirse o zaman yaptığı işe uygun olarak ona bir isim verilirdi. Bir gün Fatih Sultan Mehmet sabahleyin kalkmış, namazını kılmış, tesbihini çekmiş, duasını ettikten sonra atına binmiş spor yapıyordu. Dağlarda at koşturuyordu. Bir köylü kadın onu durdurdu, “Yavrum dedi, sen koca bir padişahsın, bu sabahın köründe dağlarda ne işin var? Sarayında otur, keyfine bak”. Fatih güldü, sevgi ve saygıyla kadına döndü, “Anacığım dedi, ben böyle yapmazsam sonra bana Fatih demezler, tarihe Fatih olarak örnek bir isim bırakamam, sen müsterih ol, ben hayatımdan memnum, yaptığım işten mutluluk duyuyorum”. Bugün ne yazık ki pek çok ana baba çocuklarını hımbıl, sünepe, tembel yetiştiriyorlar. Zaman zaman karşılaşıyorum, “Sabri Bey diyorlar, senin muhitin geniş, sevenlerin çok, aman oğlumuza, kızımıza bir iş bul”. “Soruyorum, efendim diyorum, nasıl bir iş olsun?” Cevap veriyorlar, “işin önemi yok diyorlar yeter ki çocuk yorulmasın, üzülmesin, sıkılmasın”. İşte bu suretle bu tür ana babalar çocuklarına en büyük kötülüğü yapıyorlar. Hayır efendim, biz bu dünyaya eğlenmeye, hoşça vakit geçirmeye, tembel, tembel oturmaya gelmedik. Son nefesimize kadar çalışacağız, mücadele edeceğiz. İki günümüz birbirine eşit olmayacak. Tembellik bizim için sadece lügatlarda olan bir kelime olacak. Son nefese kadar aslanlar gibi mücadele edeceğiz. Mücadeleden kaçan korkaktır. Korkakların da bu hayatta yeri yoktur. Durum böyle, Allah cümlemize çalışmayı, gücümüzün son damlasına kadar yiğitçe, kahramanca savaşmayı nasip etsin. Japonlar, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarından sonra ikinci cihan harbini mağlub olarak, yıkılmış olarak bitirdiler. Ama hemen yiğitçe mücadeleye başladılar. Bugün kimin bileğine baksanız Japon saati göreceksiniz. Hangi caddeye çıksanız çeşit çeşit Japon arabaları göreceksiniz. Arabalarının üstünlüğünü Amerika’ya bile kabul ettirdiler. Herhangi bir Amerikan caddesinde bir iki saat dolaşın, sözlerimin doğruluğunu siz de takdir edersiniz. Merhum Ahmet Hamdi Tanpınar bir edebiyat şaheseri olan “Antalya’lı Bir Genç Kıza Mektup”unu şöyle bitirir: “Mesut ve çalışkan ol yavrum”. Ben de size aynı şeyi söylemek istiyorum, mesut ve çalışkan olun.


Selam, sevgi ve saygıyla.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]