“Hal saridir (sari: bulaşıcı)” sözünde büyük bir hakikat var. İnsan ister istemez etki altında kalıyor. Onun için üzerimizde negatif etki bırakacak her şeyden uzaklaşmamız gerekiyor. Bu yerine göre bir insan, yerine göre bir kitap, yerine göre seyrettiğimiz bir film, hatta yerine göre bir negatif mekan olabilir. Yapılacak iş mümkün olan en kısa zamanda onu bırakmak, orayı terketmek olmalı. Çünkü bu devirde insanın içindeki bahar çiçekleri büyük gayretler, büyük çabalar sonu açabiliyor. Onu imkan nispetinde abur cubur insanlara, dedikoduculara tek marifetleri eksi elektrik çıkartmak olan insanlara kaptırmamak gerekir. Bizim bu devirde her şeyden önce huzura, sükuna, güzelliğe ihtiyacımız var. Çünkü insanlar ancak huzur içindeyken sağlam, doğru, objektif düşünebiliyorlar. Doğru düşünmek, güzel düşünmek için güzel görmek gerekiyor. Ancak güzel görenler, güzel düşünebiliyor, mutlu ve huzurlu olabiliyorlar, hayatlarından zevk alabiliyorlar.
Amerika’da bazan büyük şirketlere yönetim kurulu üyeleri gece baskınları yaparlarmış. Genel müdürlerin odalarını, masalarını kontrol ederlermiş. Eğer genel müdür masasını düzensiz, intizamsız, karmakarışık bırakmışsa görevine son verilirmiş. “Sen” derlermiş “masana hakim olamıyorsun, şirkete nasıl hakim olacaksın?” Bir insanın dağınık bir evin içinde huzurla oturabileceğine, huzurla çalışabileceğine,huzurla okuyup, ibadet edebileceğine be inanmıyorum. İnsan hayatının her bölümünde temizlik ve intizam beraber gitmeli. Huzur ve mutluluk lafla, edebiyat yapmakla olmuyor. Aman dikkatli olalım.
Japonlar çalım için, gösteriş için, nefislerinin kölesi oldukları için evlerini eşya ile dolduran insanlara tepeden bakarlar, “sen” derlermiş, “evini müzayede salonuna çevirdin, evin tıpkı Amerikalıların evine dönmüş” diye alay ederlermiş. Ve evini eşya ile dolduran insanları ilkellikle, görgüsüzlükle, basitlikle itham ederlermiş. “Bir evde ne kadar az eşya varsa, duvarlar ne adar boşsa o ev o kadar huzur doludur” diyorlar. Bir gece bir televizyon kanalında Japon imparatorluk sarayını gösterdiler. İçeride inanılmayacak kadar az eşya vardı. Ve onlar da pastel renkli olup sade ve mütevazi idiler.
Aman yavrum çok dikkatli olalım. İnsanın huzur ve mutluluğu öyle kolay kolay kazanılmıyor. Kazanınca da onu kaybetmemek için çaba harcamak gerekiyor. Kendi kalbini ve kafasını güzelleştirmemiş insanları güzelliğe yaklaşmaya da hakları yoktur. Güzellik kainatın altın anahtarıdır. Ve o anahtar ancak kalbini ve kafasını güzelleştirmiş, kafasındaki kavgayı durdurmuş güzel insanlarda bulunur. Mesele bundan ibaret.
Kıymetli yavrum, Allah feyzinzii artırsın diyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.