Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hayat denilen o harikulade dokuya ihanet edenler.
Gönderen : Melih
Tarih : 4/19/2017 9:33:54 AM


.


Çok sevdiğim Büyüğüm,
Müsaadenizle.


Efendim, bugün yaşadığım bir olay beni çok düşündürdü, ürpertti. Bunun üstüne güzel sitemizle paylaşmak istedim.


Kırk beş yaşlarında, uzun zamandır tanıdığım bir aile dostumuzla aynı ortamda bulunuyordum. Bu tanıdığım yaklaşık 15 sene önce İlik Kanseri olmuştu ve o zamanlar doktorların düşüncelerine göre yüzde beşlik bir ihtimal ile yaşayabilecekti. Hastalığının akabinde kendisine yeni bir ilik nakledildi ve ondan sonra hızla iyileşti. Şu anda ilik naklinden kaynaklanan bazı aksaklıkların dışında her yönüyle sağlıklı bir insan olarak yaşamını sürdürüyor.


Karşılıklı oturuyorduk bugün. Bir ara cebinden bir göz damlası çıkarıp her iki gözüne birer damla damlattı. Tahmin edileceği üzere ilik naklinden sonra gözyaşı salgılanma düzeni bozulmuştu. Daha önceden de damla kullandığını görmüştüm ama bugün farklı bir açıdan bakabilmek nasip oldu. Göz damlasını gözüne damlattıktan sonra orada bulunan bir başka kişi kendisine "ne kadar sıklıkta kullanıyorsun damlayı" diye sordu. Cevap olarak söylediği "her saat başı" sözlerini duyunca biraz şok oldum. Bu kadar sık olabileceği hiç aklıma gelmemişti. Hemen arkasında ben sordum; "ağabey, eğer saat başı bu damlayı kullanmazsan nasıl hissediyorsun?" Eğer kullanmazsam dedi, batma, yanma, kızarma gibi durumlar oluyor. Gözlerimi rahat hareket ettiremiyorum.


Kendi kendime "Allah'ım, kimbilir daha nelerin farkında değilizdir" diye geçirdim içimden. Yani biz sabah kalktığımız zaman gözlerimizi rahatça açıyor, etraftaki güzellikleri seyrediyoruz. Ama bunu yapabilmek için ne çok mekanizmalar, düzenler çalışıyormuş meğer. Bunlardan bir tanesini görmüş oldum. Belki biraz abes olacak ama sanki bir de mesaj okudum bu durumdan:


Hayat, insan göründüğü kadar basit değil, öyle ince, hassas bağlarla bağlı ki her şey birbirine, biri diğeriyle öyle nizamlı bir ilişki içinde ki; bu hastalığın bir sebebi de bakanın bu mesajı alması, bu ihtişamı görmesi...


Efendim hürmetle Ellerinizden öper, Gönül Dostlarına saygılarımı sunarım.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Melih Bey,


Sevgili yavrum, trilyonlarca incecik iplik bir araya geliyor adına insan denilen o harikulade varlık ortaya çıkıyor. Bu trilyonlarca incecik ipliğin her biri o kadar kıymetli ki bir tekindeki aksaklık bütün vücudu etkiliyor. Adına hayat dediğimiz o harikuladelik pek az kimse dışında kimseyi etkilemiyor, ürpertmiyor. Yunus Emre gibi “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” dedirtmiyor. Her sabah kalkılıyor, aynı patırtı, görültü içinde adına çağdaş yaşam dedikleri o utanılası, rezil, kepaze sürünüş devam ediyor. Ve bu it güruhu kendilerinin yaşadıklarını sanıyorlar. Hem de kendi iddialarına göre örnek bir şekilde.



Akşam Göksu Restorana gitmiştik. Eksik olmasın Doktor Mehmet Bey ve değerli eşi Gül Hanımefendi, Çiğdem kızım ve çok değerli Nimet Hanım beraberdik. Üç dört masa doluydu. Adamlar kaloriferi söndürüverdiler üç kuruş karımız olsun diye. Ben sorulan sorular karşısında sohbete öyle dalmıştım ki farkına bile varmadım. Gece bir süre çalıştıktan sonra yattım. Meğer Yarabbi ne yatış, iki kere Corsal, Panalgin aldım, bana mısın demedi. Terden çamaşırlarım adeta yıkanıyordu. Şimdi bana bu gece yarısında bu ıstırabı tattıranlar acaba o kazandıkları paraları ağız tadıyla yiyecekler mi? Yoksa fitil fitil burunlarından mı gelecek? Bunu hiç düşünüyorlar mı? Çünkü onlar çağdaş insanlar. Bir tek tanrıya tapıyorlar; o da para.



Değerli yavrum, Allah nasibetti doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün Avrupayı karış karış gezdim. Hiçbir restoranda, hiçbir kafede böyle bir rezalet görmedim. Bir tek müşteri dahi olsa, bazen o da olmasa yine hepsi kısa kollu tişörtle oturulacak kadar sıcaktılar. Zahiren bakıyorsunuz dokuz katlı koskoca bir restoran. Ama onu işleten zihniyet yalnız paraya tapıyor. Sabri Bey üşüyor, titriyor, gece ecel terleri döküyor. Adamların umurunda mı?



Değerli yavrum, bu hay-ı huy, bu toz duman bir gün geçecek. Kimin atlı, kimin yaya olduğu o zaman ortaya çıkacak.



Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]