Efendim,
Kendime hergün yeni bir güzel ifadeyle seslenmeye karar vermiştim ve de bugün sabah kendime "sen bir sanatçısın "diye seslenerek bütün bir günü akşama kadar her anıyla süsledim, temizledim,.Yeni bir yemek yaptım.Evim evim güzel evim diye çok sevdiğim bu sloganı terennüm ettim.Sonra geçtim şükür duygularıyla seyrettim. Dışarı çıktm içimden şarkılar, ilahiler okudum ,tesbih çektim ,zikir yaptım yol boyu sonra Hacı Bayram da ikindi namazımı eda ettim.Hazret'e selamda durdum dua ettim. Orda tezgahtan ne alırsan bir milyona diye satış yapıp geçimini sağlayan amcadan alışveriş yaptım. Dilenenlere hiç yüz vermedim. Yolda kızıyla yürüyen bir teyzeciğin yanağını okşadım.Gülüştük. Hani Şeyh Galip'in dizelerinde tavsiye ettiği "hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen" gibi yaptım. Geldim siteye girdim.Her yazıdan çok etkilendim.Bir hüzünlü hal oluşmaya başladı ben de.Masadan kalktım. Bir iki saat dolaştım cevabını buldum efendim. Yaklaşan mübarek ramazan'nın başta zatıalinize sonra bütün bu siteye değen göz sahiplerine ve de memleketimize hayırlar getirmesini diliyorum. Sağlığınıza, mutluluğunuza, huzurunuza duacınızım. Sonsuz hürmetlerimle..............
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Hatice Hakeri,
Ne güzel bir mail. Renk dolu, ışık dolu, şiir dolu. Keşke her günümüzü , her saatimizi böyle aşk dolu, ışıl ışıl yaşayabilsek. İçimizden kopup gelen sevgiyi, yeryüzündeki bütün insanlarla, bütün hayvanlarla, bütün bitkilerle, bütün eşya ve cemadatla paylaşabilsek. Kendimiz için istediğimizi kainattaki bütün varlık, bütün mevcudat için isteyebilsek. Yeryüzündeki her zerreye edeple, tevazuu ile, sevgi ile, saygı ile, ürpererek bakabilsek. “Her zerreden zikreden Allah’tır” diyebilsek. Dünyanın neresinde olursak olalım orayı kendi vatanımız gibi bilebilsek, görebilsek, algılayabilsek... Gördüğümüz her insana “bizden biridir, onda kimbilir Allah’ın hangi esması tecelli ediyor” diye bakabilsek. O zaman bütün kainat bir cennet olurdu. Ve biz de “Sevmek devam eden en güzel huyum” , “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” , “Aşk gelicek cümle eksikler biter”, “Seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden” diyebilsek... Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır” buyruluyor. Biz de baktığımız her yerde, gördüğümüz her zerrede Hakkı müşahede edebilsek. Ahmet Muhip Dranas meşhur Olvido şiirinde
“Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir”
der. Biz de o aşkı vücudumuzun bütün zerrelerinde hissedebilsek. Yediğimiz her lokmayı, aşkla yiyebilsek. İçtiğimiz her yudum suyu aşkla içebilsek, giydiğimiz her giysiyi aşkla taşıyabilsek. İşte o zaman “Allah’ım Sen ne büyüksün, ne yücesin, ne güzelsin” derdik, varoluşun çılgın heyecanını, takaat getirilmez aşkını yaşardık. Bir gün Azize Anne, çarşıdan alış veriş yapmak için Besmeleyle merdivenlerden iniyormuş. Aşağıdan da yukarıya apartman yöneticisi diş doktoru Hişam Bey çıkıyormuş. Azize anneyi görmüş, selam vermiş, hatır sormuş ve “Anacığım, kiminle beraber oturuyorsun? Seni yalnız diye duyuyoruz, öyle mi?” Azize Anne, “Hayır evladım” demiş, “bir yanlışlık olacak, ben yalnız değilim, Allah’la, Peygamberle meleklerle beraber oturuyorum” deyince Hişam Bey ne diyeceğini şaşırmış, yüzü sararmış, elleri titremiş. Verecek cevap bulamamış. Kulağı çınlasın Azize Annemiz bir sohbetinde bunu anlatmıştı. Heyecanlanmıştım, duygulanmıştım. Yıllar geçti, hiç unutmadım. İşte efendim, bütün mesele burada. Her an Allah’la, Peygamberle, meleklerle beraber olabilmek. Doyumsuz bir güzelliği yaşamak. Bütün güzellikleri bir ab-ı hayat gibi içmek. Ve son nefesimizi verirken Ömer Hayyam gibi
“Sevginle gireceğim toprağa
Sevginle çıkacağım topraktan”
diyebilmek...
Hayatı böyle aşkla, heyecanla, ürpererek yaşayabilenlere ne mutlu. Allah, bu güzellikleri bizlere de yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de nasip etsin. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Üstlerine Olsun