Efendim , bu gun sizlere iki ayri konudan bahsetmek istiyorum, Sizin yazilarinizdan faydalanarak hazirlanmis olan sunumlar bana da ulasti. Bir arkadasim begendigi icin (Antalya'dan ) yollamis... Ben genellikle boyle ekleri olan maillere pek itibar etmiyorum ama bunun adi tutumluluk oldugundan bir bakayim dedim. Daha ilk satirdan ekrana kilitlendim. Evet nerdeyse ezbere bildigim satirlardi bunlar. Sonuna kadar sevincle bekledim... Sonunda sizin isminizi gormeyince uzuldum. Sanirim bunu hazirlayanlarda satirlarin yazarini bilmiyorlardi... Hemen arkadasima ve sunumu hazirlayanlara bir mail ile hazinenin gercek kaynagini anlattim ve kendilerini boyle bir konuya hassaiyetle yaklastiklari icin tebrik ettikten sonra , Gonulsohbetleri sitemize davet ettim. Bu satirlarin gercek kaynagina inmelerini tavsiye ettim ve birdaha kaynaklarini belirtmeden alinti yapmalarinin dogru olmayacagini da belirttim.. Ancak sunu hatirlamadan edemedim... Dogru soz, iyilik dunyayi dolasiyor... Bir de sozu soyleyene deger vermeyi ogrenebilsek...
Diger konu ise basimdan yakinda gecen bir olay .. onu da paylasmak istiyorum;
Gunesli, muhtesem bir Cuma sabahi idi. Burada Cuma haftasonu oldugu icin gunubirlik sehirdisina gidecektik… Yolumuz biraz uzun oldugundan Cuma saatini beklemeden yola cikmak zorunda kalmistik. Yolda uygun bir yerde Cuma vakti girince mola verir namazi eda ederiz diye dusunmustuk.
Tam da dusundugumuz gibi Cuma vakti gelince yol guzergahinda cami bakmaya basladik. Uzaktan heybetli bir caminin minarelerini gormustuk. Yolun epey ic tarafinda kaliyordu… Ilk donusten o yone dogru saptik. Ancak yol epey karisik ve catalli oldugundan bayagi donup dolasarak , (bu arada baska bir kucuk camiyi hedefleyip ters yone saptigimizdan ulasamayarak) sonunda o guzelim, yeni oldugu her halinden belli olan heybetli yapinin onune gelebildik. Onundeki kalabaligi gorunce memnuniyetle arabayi park ettik. Etrafta hic hanim gormedigim icin , hanimlar icin bolumu oldugundan, yada acik oldugundan emin olamadim. Ben iyisimi inmeyeyim arabada bekliyeyim sen git bir bak dedim esime… Az sonra beni cagirdigini gorunce ben de camiye dogru ilerledim. Evet hanimlar icin cok guzel bir bolum yapmislardi ust katinda, iceride yepyeni tertemiz abdest sadirvanlari , mis gibi halilar , duzinelerle Kur’an-I Kerim beni bekliyordu. Ancak kapinin onunde sadece bir tek ayakkabi dikkatimi cekti. Yavasca kapiyi actim… Iceride en onde yasli bir teyzecik ,boyun bukup oturmus vaazi dinliyordu. Ilerleyip basimla selam verdim, goz goze geldik gulumsedim, az oteye de ben oturdum… Az sonra namaz icin kalkinca eliyle isret etti. Yan yana saf durduk. … Sadece ikimiz… Buyuk bir husu icinde Cuma namazini eda ettik.. Namazdan sonra duaya oturdugumuzda basini bana cevirdi.. Elimi uzattim. Elllerimi ellerinin icine aldi aglamaya basladi… Bir taraftan arapca birseyler anlatiyordu.. Dua ediyordu… Gozlerini gozlerime dikti.. O an cok ilginc bir sey oldu.. Ayni dili konusmuyorduk ama anlasiyorduk… Cunki gonul dilimiz birdi… Bana diyordu ki…”Allahima sukurler olsun ki bu gun su anda seni buraya gonderdi… Ben tek idim, Sen de geldin iki olduk… Cemaat olduk.. Birlikte dua ettik… Birlikte amin dedik… Allah Rahimdir… Allah kerimdir….O soyluyor ben tekrar ediyordum.. Allah rahimdir..Allah kerimdir… O agliyordu… Ben agliyordum… Birbirimise sarildik… Birlikte dualar ettik… Neden sonra disariya dogru yuruduk. O hala merdivenlerde duaya devam ediyordu ellerini acmisti…Allaha Hamd-u senalar ediyordu.. Kalbi hizla carpiyordu gorebiliyordum. Bende amin diyordum. Kapida vedalastik… Tekrar sarildik... Sanki kirk yildir tanisiyorduk… Buyuk bir cosku, sevinc ve ic huzuru ile yolumuza koyulduk…
Evet simdi diyebilirmiyiz ki hayatta tesaduf diye birsey vardir… Evet o sizin de dediginiz gibi sadece sozluklerde yer alir… Tesaduf diye birsey olamaz. Beni oraya , yolun o cok disindaki camiye gonderen Rabbime sukurler olsun, bizi orada bulusturan, cemaat yapan, karsilikli dua ettiren Rabbimize sukurler olsun!!!
Evet mektuplarin arasinda okudugum Sevgili Meryem hanimin mektubundaki gibi selam ne kadar onemli, selamlasmak ne kadar degerli… Tanisak da tanimasak da … Gun olur buzlar erir, bir cift goz, bir cift soz, bir bakis , bir gulumseme duvarlari yikar, engelleri ezer gecer… Eli uzatan, sevgiyle kopruleri kuran biz olmaliyiz… Sadece bir dayanak noktasina ihtiyacimiz var Dunyayi yerinden oynatmak icin…O da bizde var degil mi IMAN… elhamdulillah… Rabbim sabredenlerden , caba sarfedenlerden, yolunda bulunanlardan , son anina kadar imanini muhafaza edenlerden olmayi nasip etsin .. Amin!
Saygi ve hurmet ile ellerinizden opuyorum.. Rabbime emnet olun...
Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai
www.ozdencicek.com
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Çiçek,
Efendim, o bahsettiğiniz yazı Gönül Sohbetleri kitabımın ikinci cildinde yer alıyor. Bir namussuz onu oradan alıyor, gavurca bir isimle Bütün Dünya dergisinde neşrediyor. Ben, dergiyi mahkemeye verecektim. Avukat tuttum. Sonra öbür sayıda özür dilediler. Benim adımla o yazıyı makaslayarak yayınladılar. İçinde Allah’a ve maneviyata ait ne kadar cümle varsa çıkarılmıştı. Bu, derginin gerçek hüviyetini bütün çirkinliği ile açığa koyuyordu. Sonra o yazı o günden itibaren internet sitelerinde dolaşmaya başladı. Beni yıllardır tanımışsınızdır. Ben, kendimi bildim bileli hiçbir zaman isim ve şöhret peşinde, para pul peşinde, mevki, makam peşinde olmadım. Ta çocukluk günlerimden itibaren Peygamber Efendimiz’in bir Hadis-i Şerifini kendime rehber edindim. Bir gün Peygamber Efendimiz’e soruyorlar “Ya Resulullah, ibadetlerin içinde Allah’ı en çok memnun eden hangisidir?” Peygamberimiz cevap veriyor: “İnsanları sevmek ve onlara faydalı olmaya çalışmak”. Ben de öyle yaptım Özden Hanım. Zaten televizyon konuşmalarımdan on para almadım. Sadece hizmet için konuşuyorum. Çıkarttığım altı ciltlik eserden daha bir çay içmedim. Sadece kağıt ve matbaa masraflarına göre fiat koyuyorum. Bu hayattan hiçbir beklediğim yok. Ama bir usul var, bir edep var, bir insanlık var, bir hukuk anlayışı var. Be adam, madem o yazıyı beğeniyorsun, ondan alıntı yapıyorsun, onu internet kanallarında dolaştırıyorsun. Ama neden onun ismini yazmıyorsun? Yarın Allah’ın huzuruna çıktığın zaman bunun hesabını nasıl vereceksin. Bu hırsızlık değil midir? Bu şerefsizlik değil midir?
Bu hırsızlığı yapanlar şunu iyi bilsinler ki yarın Mahkeme-i Kübra’da herşeyin en ince nüanslarına varıncaya kadar hesabı sorulacak. Pekiyi bu hesap nasıl verilecek hiç düşündüler mi bu ağalar? Efendim, bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Ben işi Allah’a bırakıyorum. Hüküm Allah’ındır. Ve o Allah ne güzel vekildir.
Özden Hanım, o anlattığınız hikaye beni çok etkiledi. Sanırım yıllarca da etkileyecek, eğer yaşarsam. Beni ağlattınız. Bir caminin kutsal mekanı içinde iki müslüman hanımın Allah aşkıyla gözyaşı dökmesi ne muhteşem, ne ürpertici bir olaydır. Ne güzel söylemişsiniz, tesadüf lügatlarda olan bir kelimedir diye. Yüce Allah bu iki güzel insanı bir güzel mekanda biraraya getiriyor. Onlar Allah aşkıyla birbirlerinin ellerini tutuyorlar. Aman Yarabbi. Bu satırları yazarken titriyorum. İki insanın aynı gaye için beraber gözyaşı dökmesinden daha ürpertici ne olabilir? Necip Fazıl ne güzel söylüyor:
“Nazarlar önünde perdesin Allah
Neden bir görünmez yerdesin Allah
Bu dem, ta derinden gelirken sesin
Söyle, Sen nerdesin, nerdesin Allah”
Sizler el ele tutuştuğunuz zaman Necip Fazıl’ın aradığı o sesi kendi kalplerinizde duydunuz. İçiniz İlahi aşkla, mutlulukla, güzellikle doldu. Günümüzün materyalist havası içinde o güzelliği duyabilmek, yaşayabilmek kaç kişiye nasip oluyor? Bir insanın elini Allah rızası için tertemiz, sımsıcak bir sevgiyle tutmak nasıl da güzeldir. Allah dostluğunuzu daim etsin. İnşallah bu dostluk kervanına yeni katılımlar olur.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun