AMAN YAVRUM, SEN DE BİR GÜZELLİK AVCISI OL, GÜZEL DÜŞÜN, MUTLU OL...
Kıymetli yavrum,
Bir Hadis-i Şerifte “Allah güzeldir, güzellikleri sever” Buyruluyor. Görebilenler için, farkedebilenler için bütün bir kainat mikro-kozmozdan makro-kozmoza kadar muhteşem bir sanat eseri.
Biz her zaman bir güzellik avcısı olmaya çalışacağız. Ne yapıyorsak onu en iyi yapmaya çalışacağız. Giyinirken en zevkli giyinmeye çalışmak, yemek yiyorsak en güzel yemeye çalışmak, kitap okuyorsak her cümlesinden ayrı bir zevk almaya çalışmak... Her alanda ama her alanda bunu uygulamak. Meselâ daha güzel, daha etkili konuşmaya, daha güzel yürümeye, telefonda daha güzel hitap edebilmeye çalışmak... Önce meselâ bir bardak çayı içmekle başlayacağız. Ona öyle konsantre olacağız ki.. Diyebilirsiniz ki dünyada yedi milyar insan çay içiyor. Hayır içmiyor. Onların çoğu sadece çay içtiğini sanıyor. Önce, içtiğimiz her yudumun tadını almayı bir güzel sanat haline getireceğiz ve hepsinden ayrı ayrı lezzetler alacağız. Sonra bunu adım adım her alana uygulayacağız.
Meselâ sokakta yürüyorsun, etraftaki her eşyayı algılamaya çalışabilirsin. Meselâ bir mağazanın vitrin yazısı çok güzel, onu dahi gözden uzak tutmayacaksın. Hep, güzellikleri içine sindirmeye çalışacaksın. Meselâ bir kuşun kanat çırpmasını... Yani bir güzellik avcısı olacaksın.
Yunus Emre “Cümle yerde Hak nazır, göz gerektir göresi diyor”. Evet, kıymetli yavrum, güzel gören güzel düşünüyor, güzel düşünen hayatından zevk alıyor. Ama iş görebilmek, hissedebilmek, duyabilmek. Hayat varoluş, inanılmayacak, akla sığmayacak kadar güzelliklerle dolu. Ama o güzellikleri görebilmek için bir güzellik avcısı olmak gerekiyor. Her an karşımıza çıkan bir güzelliği algılayacak bir göz lazım. Boşuna dememişler “Görenedir görene, köre nedir, köre ne?”. Ama o güzellikleri görebilmek için de bir manevi terbiye gerekiyor. Yunus Emre “Gören göz değl gönüldür” diyor. Ne yazık ki günümüz insanları gittikçe güzellikten, incelikten, zerafetten, hassasiyetten, edepten uzaklaşıyorlar. Onun için çevreye baktığımız zaman çok dikkatli olmamız gerekiyor. Gülten Akın bir şiirinde “Ah kimselerin vakti yok, durup ince işleri anlamaya” der. Güzellikleri göremeyen bir göz için kimbilir hayat ne kadar sıkıcı, ne kadar bunaltıcı, ne kadar kaos görünümündedir? Ne diyelim Allah yardımcıları olsun.
Senelerce, senelerce evveldi, annemle “radyo temsil kolu” sanatkarlarının oynadığı bir piyesi dinliyorduk. Piyeste bir kadın veremin son devresindeydi. Ölmek üzereydi, başucunda kocası sevgiyle, şefkatle, saygıyla ona bakıyordu. Kadın bir ara tükürmek için küvet istedi. Kocası derhal kalktı, kenarları mavi çizgili beyaz bir küvet getirdi, kadın aldı, belki de bu ciğerlerinden gelen son tükürüştü. Küvete baktı, baktı ve tebessüm ederek kocasına döndü “Bak sevgilim dedi, beyaz zemin üzerinde kırmızı ne kadar güzel yakıştı, nefis bir kompozisyon ortaya çıktı.” O zamanlar beş altı yaşlarında bir çocuktum, aradan bunca yıl geçti ama o piyesi unutamadım. Yarabbi o ne ruh yüceliği idi. Son nefesini bile estetik bir platform içinde güzelliklerle vermek istiyordu. Her zaman onu saygıyla andım. Evet, değerli yavrum, güzellik gerçekten kainatın altın anahtarıdır. Dileyelim ki bizim de, bütün insan kardeşlerimizin de ömrü son nefesimize kadar hep güzelliklerle geçsin. Evet, güzel görüp güzel düşünelim ve hayatımızdan zevk alalım.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...