Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hayata bir de bu gözle bakalım...
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 4/25/2017 12:27:18 PM


.


Kıymetli yavrum,



Gayet tabii. Hayat da ölüm de var. Sıkıntı da var. Çile de var. Hastalık da var. Ne sanıyorsunuz? Biz bu dünyaya yiyip içip, keyif sürüp, nefsimizin azgınlıklarını tatmin etmeye mi gel­dik? Neden dikensiz gül arıyoruz ki... Hiç dikensiz gül olur mu? Şu minicik örnek bile, gönül gözü açık olanlara neler neler anla­tıyor. Evet, hayatın diyalektiği hep zıtlıklar üstüne kurulmuş. Varoluş yokoluş, ölüm hayat, gece gündüz, güzel çirkin, asil bayağı, acı tatlı... Böyle bu iş. Bunu değiştirmeye kimin gücü yeter ki... Transistörlü radyonuzu çalıştırmak için pil alıyorsunuz. Pilin bir +, bir - ucu var. İki ucu da + veya iki ucu da - olsa, radyo çalışır mı? Hayır değil mi? O halde... Bu meseleyi büyük Yunus, bir mısrada ne kadar güzel anlatıyor. “Bir çeşmeden akan su acı tatlı olmaya” Evet, hepsi Hak’kın tecellisi. Biz kendi nefsa­niyetimize göre, o birliği, o vahdeti, o tevhidi parçalıyor, işimize geleni almak, işimize gelmeyeni atmak istiyoruz. Ama ne bili­yoruz, ya o işimize yaramaz dediğimiz, asıl bizim için yararlı ise. Aman ne güzel dediğimiz bizim için hayırlı olmayacaksa... Ma­dem baştan bunu bilemiyoruz; o halde bu itirazlar niçin? Kime? Ve asıl zararlı çıkan sonunda biz olmuyor muyuz? Bazı ilâçlar acıdır, ama sonunda hastaya faydalı olur, şifâya kavuşturur. Hiç düşünüyor muyuz bunları. İşler kendi minicik, daracık kafamıza göre olmadı mı, basıyoruz feryadı. Yok şudur, yok budur... Son­ra da bunların adına stres deyip, bir iş yaptığımızı sanıyor, kası­lıp duruyoruz. Stres içindeyim, stres altındayım, diye feryadı ba­sacağımıza, sâkin olabilsek, efendi olabilsek, yüzme bilmeyen bir insanın kendini denizde sırt üstü bırakması gibi, Allah’a tam bir teslimiyetle kendimizi bırakabilsek, “Allah’ım, nârın da güzel, nurun da güzel. Bunun da bir sebebi, bir hikmeti vardır. Allah’ım bu sınavdan yüzümün akı ile çıkmamı nasip et” diyebilsek, inanın, bütün müşküller hallolur. Bütün sıkıntılar biter. Bazen doktorlar, hastanın iyileşmesi için acı ilâç verirler. Bu veriş key­fiyeti hastaya bir zulüm, bir ihanet değil, bilâkis onun sağlığı, huzuru ve mutluluğu içindir.


Nasıl Hazreti İbrahim ateşe atılırken, inancını, teslimiyetini bozmadı. Rabbim beni yakmaz, beni korur dedi. Ve ateşin için­de gül bahçesi oluştu. Günümüzde de o yolda olan güzel in­sanlarımız var. Şartlar ne kadar ağır olsa, onlar yine sabırla, sükûnetle, edeple, “Rabbim beni sınıyor, inşaallah bu sınavımı da yüzakıyla verip, mânâ yolunda bir basamak daha çıkacağım” diyorlar ve “Hak’tan gelen şerbeti içtik elhamdülillah”ın huzurunu ve mutluluğunu yaşıyorlar. Allah onlardan razı olsun. Onlar ne güzel insanlar...


İstediğiniz kadar en iyi malzemeden nefis bir börek yapınız. O, fırının alevleri içinde çıtır çıtır pişip, nar gibi kızarmayınca neye yarar? Bizim de içimizde güzel duygular, güzel düşünceler olabilir. Ama, hayatın alevleri içinde pişmedikçe neye yarar? O acıları, ıstırapları, çileleri sineye çekip, her gün biraz daha iyiye, güzele, mükemmele gitmeye çalışmadıkça, nasıl hamlıktan, çiğ­likten kurtulur, olgunlaşabiliriz? Bunun hayatta bir tek örneğini bana gösterebilir misiniz? Yiyip içip keyif sürerek, vur patlasın çal oynasın yaşayarak, hangi insan hayatta çiğlikten, basitlikten, kabalıktan, hoyratlıktan kurtulabilmiş, sevmenin, vermenin, pay­laşmanın güzelliğini duyabilmiş ve yaşayabilmiştir? Resûlullah Efendimiz “Allah şâhittir ki, hayatta kimse benim kadar acı ve ıstırap çekmemiştir.” Buyuruyor.



Selam, saygı ve sevgi ile.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]