SABRİ BABA İLE DIŞARDA BİR YEMEK SONRASI SOHBET
− Efendim, hanımlarda en çok eleştirdiğiniz davranışlar nelerdir?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
− Sakız çiğnemek, açık kıyafetler giymek, sigara içmek... Bugüne kadar sigara içen bir kadına daha hiç aşk mektubu yazan olmadı. Çünkü sigara içen kadının ağzı fena halde kokar. Hiçbir erkek böyle bir kadını öpmek bile istemez.
− Adam kendisi de içiyorsa?
− Kendisi içse bile karşısındaki hanımda istemez.
(Yan masalardan birinde birbirlerini tanımaya çalıştıkları anlaşılan orta yaşlarda bir hanım ve bey bulunuyor. Kadın, yemeği bittikten sonra bir sigara yakıyor, karşıya doğru üflüyor. Adam ise sigara içmiyor ve gergin görünüyor. Kadının sigarası bitince kalkmaya karar veriyorlar.)
Sabri Baba:
İşte bu kadın, az önce o şekilde sigara içerek işi kırılma noktasına getirdi. Böyle bir adam, bu kadınla hayatta evlenmek istemez. Böyle bir kadından ne eş olur, ne sevgili... Ben o kadının yerinde olsam öyle davranırdım ki, onun gönlünü orada fethederdim. Ama o daha gelirken bir havalara girmişti. Biz sahneye hangi rolü oynamak için çıkmışsak, onu en güzel oynayacağız.
− Efendim, siz kız çocuğu olarak dünyaya gelseymişsiniz herhalde çok lâtif, güleryüzlü, tatlı dilli, peşinden çok kimsenin koştuğu bir hanım olurmuşsunuz.
− (Sabri Baba gülüyor) Annem bana çocukken “Oğlum iyi ki kız çocuğu olmamışsın. Bakkala bir kutu kibrit almaya gitsen, peşinde on adam takılı olarak eve gelirdin.” derdi.
− Efendim, siz dışarıda, lokantada yemek yemek için masanıza ilerlerken veya yemek yedikten sonra ayrılırken yakındaki masalarda oturanlara hep güleryüzle selâm veriyor ve duruma göre “iyi günler”, “iyi akşamlar” veya “afiyet olsun efendim” diyerek güzel dileklerinizi belirtiyorsunuz. Bu bir edep kaidesi midir?
− Öyle. Bunların hepsi insan ruhuna bir artı yükler. Eski İstanbul terbiyesinde, vapurda herkes aynı yerine oturur ve etrafındakilere hatır sorarmış. Bir okuldan mezun olununca hocalarla irtibat kesilmez, bayramlarda, kandillerde ziyaret edilir, elleri öpülür, hayır duaları alınırmış. Bu da bir incelik.
− Efendim, yemeğe misafir davet ederken çağrılanlar nasıl tespit edilmeli, burada da bir incelik söz konusu mu?
− Yemeğe iki kişi çağrıldığında bile, çağrılan kimseler arasında kültür uyumu var mı, görgü, dünyaya bakış, mizaç uyumu var mı, dikkât edilmeli, birbirlerini tamamlayacak kişiler seçilmeli.
− Efendim, insanların yürüme şekli ile karakteri arasında bir ilgi var mıdır?
− Hem de çok.
− Peki ses tonu ve konuşma üslûbu ile?
− Evet. Meselâ siz bana bir kadının telefonda “alo” deyişini bir kez dinletin, ben size o kadının karakteri hakkında altı saat konuşayım.
− Peki insan sesini eğitmeli mi? Bu mümkün mü?
− Elbette mümkün. Herkes sesini eğitebilir. Bunun için her gün yüksek sesle bir kitaptan bir parça okumak, bir şiir okumak, sesi güzel olsun veya olmasın bir şarkıyı, ilâhiyi söylemeye çalışmak, sonra nota okumak: do, re, mi... (Sabri Baba, notaları farklı şekillerde terennüm ediyor, dinliyoruz.)
− Efendim, “romantik” olmayı kadında ve erkekte nasıl değerlendiriyorsunuz?
− Romantik olmayan bir kadın beş para etmez.
− Niçin efendim?
− Çünkü kadın, aşkın, şiirin, sanatın simgesidir. Yalnız para, mal, mevki düşünen bir kadın taştan farksızdır. Allah kimsenin başına öyle bir kadın vermesin.
− Peki, erkeklerin romantik olması?
− Yerine göre. Ekmek parası kazanırken değil tabi.
− Efendim, siz şık ve temiz giyinmeye de çok önem veriyorsunuz?
− Kılık kıyafet çok önemli. Özellikle iş hayatında çok şık olacağız. Bu zamanda insanlar kafanı, kültürünü, edebini, inceliğini takdir edecek durumda değiller. Onlar size baktıkları zaman, sadece üzerinizdeki döpiyesi, takım elbiseyi görüyorlar.
− Peki, iki insanı kıyaslamak doğru mudur?
− Hayır, bu tevhide aykırı olur. Yaratılan her zerrenin bir rolü, bir fonksiyonu vardır. Her seçim kendi içinde değerlendirilmelidir. Bir insanı diğerleriyle kıyaslamak doğru değildir. Hatta bir insanın bir ânını, başka bir ânıyla bile kıyaslamak doğru değildir.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.