SABRİ BABA İLE HAYATA DAİR BİR SOHBET
− Efendim, sonradan dost olduğumuz ama ilk defa karşılaştığımızda çok uzun süredir tanıyormuş gibi hissettiğimiz insanlar oluyor, bunu nasıl izah edebiliriz?
Sabri Tandoğan Efendi Hz:
− Hayata bakış açıları aynı insanlar arasında iletişim çok kolay oluyor. Beklentileri aynı olan insanlar arasında ilk görüşte anlaşma oluyor, olmamışsa o öylece devam ediyor.
Bir gün yurtdışında otobüste gidiyordum, “Keşke,” dedim içimden “birisi bana yer verse.” O sırada hiç beklemediğim bir hanım “lütfen buyurun, siz oturun” dedi. Yine yurtdışında otelde kahvaltı ediyorduk. Çok güzel bir erik reçeli vardı masada. “Ah, keşke burası bir pastane olsaydı da bir porsiyon daha söyleseydim.” diye içimden geçirdim. Uzun sürmedi, dilini bilmediğimiz, otelin sahibi olan hanım yaklaştı, reverans yaparak selâm verdi, eğildi ve masaya bir kase erik reçeli bıraktı.
Gülten Akın bir şiirinde: “Gönülce söyle bana, dilinden bilmem.” der. Önemli olan gönül diliyle anlaşabilmek.
− Efendim, bazı insanları ilk bakışta çok itici de bulabiliyoruz, bu da benzer bir durum herhalde?
− İnsan karşısındaki insandaki negatifliği hemen algılıyor. İnsanların etraflarına yaydığı bir elektriği vardır. Elektriği birbirine uyan insanlar birbirlerinden hoşlanırlar. İnsan, o elektriği algılar, hisseder.
− Efendim, insanın enerjisi pozitif veya negatif olarak doğuştan belli midir?
− Yavrum, bir pilin iki ucu var. İnsan da öyle, pozitif yönü (mânevi) de var, negatif (maddî yönü: zina, içki, kumar) yönü de var. Şahıslar da toplumdan aldığı etkilerle ya pozitife meylediyor, ya da negatife meylediyor. Ama bugün toplumda negatif yön hâkim. Artık çoğu olaylar negatif insanların isteğine göre cereyan ediyor.
− Efendim, siz bir yerde otururken arkada nasıl birisi olduğunu hissediyorsunuz, nasıl oluyor?
− Onlardan çıkan elektriği hissediyorum. Seslerini duyarsam haklarında objektif yargılarda bulunabiliyorum.
− Bir insan hakkında fizikî olarak görmeden de karar verilebilir o zaman?
− Gayet tabi. Bazan kullandığı bir kelime, o kelimeyi kullanış şekli o kimse hakkında fikir vermeye yeter.
− Efendim, siz çok farklı inanç ve düşünceden insanlarla dostluk kurmuş, sohbet etmişsiniz. Farklı görüş ve düşüncedeki insanlarla nasıl hep iyi anlaşabildiniz?
− Annem bana “Oğlum, Allah’ın ve Peygamberin inan dediklerinden başka hiçbir şeye inanma.” demişti. Ben ateistle de, komünistle de, budistle de dostluk yaptım ama inandıklarımdan da ödün vermedim.
Negatif insanların üzerine gitmekle hiçbir şey elde edemeyiz. Adamın içi zaten yaralı, bir de biz üstüne gidersek hep çıldırtırız.
− Siz farklı ortamlarda bulunmaya, oralarda gözlemler yapmaya, olayları ve insanları incelemeye hep çok önem vermişsiniz, hatta bunu bir aşk haline getirmişsiniz?
− Biz her insandan, her ortamdan bir şeyler öğrenmeye çalışacağız. Bir erkek adam her tür insanı tanıyacak, usulü dairesinde farklı farklı ortamlarda bulunacak, oralardaki insanları gözlemleyecek ki, sonra gerçek iyinin değerini lâyıkıyla takdir edebilsin.
− Efendim, çok yapışkan davranan, boşuna zamanınızı alan insanlar olduğunda kırıcı olmadan onları uzaklaştırmak için ne yapardınız?
− Yavrum, özellikle böyle hanımlar mânevi konulardan hiç hoşlanmazlar. Onlara birkaç Âyet, birkaç Hadis okursan hemen uzaklaşırlar. Bir gün Rânâ Hanım’la trende seyahat ediyorduk. Karşımıza bir başka adam daha geldi, oturdu. Rânâ Hanım adamdan çok rahatsız oldu, kulağıma eğilerek “Sabri,” dedi, “bu adamı uzaklaştırsan, ben çok rahatsız oldum.” Düşündüm, ne yapabilirim diye. Hemen aklıma geldi. Rânâ Hanım her zaman çantasında Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin Fütuh-ul Gayb adlı eserini taşırdı. “Rânâ,” dedim, “şimdi o kitabı çıkar ve bana yüksek sesle okumaya başla.” Biraz sonra adam pılısını pırtısını toplayıp, kalktı, gitti. Biz trenden inene kadar da ortada gözükmedi.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.