Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsanlar neden çok konuşmak ister?
Gönderen : Sabri Babadan Cevap
Tarih : 4/28/2017 9:25:48 AM


.




Soru-Cevap
-Efendim, neden bazı insanlar hep konuşmak ister, kimseyi dinlemek istemez?


Sabri Tandoğan Efendi Hz: Yavrum. İnsanlar kendi egolarıyla, nefsleriyle öyle dolular ki, istiyorlar ki yalnız onlar konuşsun. Başkaları onları dinlesin. Dün, bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim. Onun bir gençlik arkadaşı geldi. Adamcağız gırtlağına kadar kendisiyle dolu acıdım. Mütemadiyen konuştu, konuştu, saçmaladı. Üzerime fenalık geldi, az daha bayılacaktım. Zavallı insan. Bu bir nevi nefsin firavunlaşması değil mi? Bir söz söyle, biz de ibretle dinleyelim. Yoksa kurulmuş bir saat gibi herkesin kafasını şişirmeye, çevreyi bayıltacak hale getirmeye kimin ne hakkı var? Eve sarhoş gibi geldim. Eskiler insanın iki kulağı, bir dili olmasını çok anlamlı bulurlardı. İki dinle, bir konuş diye yorumunu yaparlardı. Şimdiki insanlar hep sen konuş, hiç kimseyi dinleme diyorlar. Aman Yarabbi, Allah cümleyi de, o kardeşimizi de bu durumdan kurtarsın.


Japonlar çok değerli bir insanı anlatırlarken o derler, dinlemesini herkesten iyi biliyor. Bir gün matematik profesörü olan bir okul arkadaşım Japonya’ya gidecekti. Telefon etti, “Sabri” dedi, “Sen Japonları çok seversin, oradan sana ne getireyim?” dedim ki, “Lütfen bir kitapçıya git, sor, sizde konuşma sanatı üzerine kaç kitap var, dinleme sanatı üzerine kaç kitap? Lütfen küçük bir kâğıda not al, gelince bana getir.” sonra döndü. Verdiği rakamlar beni ürküttü. Tokyo’da Ginza Caddesi’ndeki en büyük kitabevine girer, soruyu sorar. Aldığı cevap müthiş, güzel konuşma üzerine iki kitap, dinleme sanatı üzerine yirmi sekiz kitap varmış. Aman Yarabbi, ürperdim, Japonlara olan saygım daha çok arttı.


Rahmetli annem vefatından bir yıl önce, yaz tatilini Boğaz’da geçirmek istediğini söylemişti. Ben de annemin bu isteğini nasıl yerine getirebilirim diye düşünürken, bir arkadaşla karşılaştık. “Ne o Sabri ne düşünüyorsun?” dedi. Ben de anlattım. “Kolayı var Sabriciğim, benim bir yakınımın Boğaz’da oteli var. Uygun bir fiyata size yer ayırtalım.” dedi. Çok sevindim. Allah’ın yardımıyla annemin isteği oluyordu. Otele gittik. Kaldığımız yer iki odası, salonu ve balkonu olan küçük bir daireydi. Akşam yemekten sonra, balkonda oturuyorduk. Bizim karşımızdaki dairede bir İngiliz aile kalıyordu. Balkonlarımız karşılıklı idi. Rahatça balkondan onları görebiliyorduk. Akşam yemeğinden sonra, balkona çıkıyorlardı. Karı, koca birde yedi yaşlarında çocukları vardı. Hanımın resim şövalesi balkonda dururdu. Hemen fırçasını alır, resim çalışırdı. Beyefendi koltuğa oturur, kitabını okur, çocuk da bir kenarda yapboz oyuncakları ile oynardı. Kimse kimseyi rahatsız etmiyor, hiç konuşmuyorlardı. Çok dikkatimi çekmişti, hiç unutamadım.


Kur’an-ı Kerim “Oku” diye başlıyor; Mesnevi, “Dinle” diye... Hiçbir kitap görmedim ki “Konuş” diye başlasın. Keşke o kardeşimiz şu sözü bir kâğıda yazsa ve günde kırk kere okusa. Bir veli zat diyor ki, ‘Hayatta sevilmek, sayılmak istiyorsanız ya sükût edin, ya da sükûttan daha güzel bir söz söyleyin.”


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]