Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Yapılan İşe Saygı Duymak.
Gönderen : Sabri Babadan Sohbet
Tarih : 5/6/2017 10:27:02 PM


.


Kıymetli yavrum,
Bundan elli yıl kadar evveldi. Ankara’da, Posta Caddesi’nde, şimdi Modern Çarşı’nın olduğu yerde, Devrim İlkokulu vardı. Orada okudum. Okulun karşısındaki iş hanının önünde boyacı Osman Efendi dururdu.


Osman Efendi, Erzurumlu, uzun boylu, zarif bir insandı. Bü­yük bir dikkât ve ihtimamla ayakkabıları boyar, cam gibi parla­tırdı. Hiç üşenmez, defalarca cilâ sürerdi. Çocukken elime ge­çen parayı, ayakkabı boyatmaya verirdim. Osman Efendi’nin fırça tutuşu, cilâyı deriye emdirebilmek için yaptığı hareketler bende hayranlık uyandırırdı. Bakmaya doyamazdım.


Bir gün rahmetli annem, “Oğlum seni gezmeye götüreceğim. Git ayakkabılarını boyat” dedi. Hemen Osman Efendi’ye koş­tum. Acele boyamasını söyledim. O, kaşları çatık, “Boyaya­mam” dedi. Hiçbir şey anlamamıştım. Şaşkınlıkla, “Boya, iki misli para vereyim” deyince, “Olmaz, elli misli de versen boya­yamam” dedi. İyice şaşırmıştım. Sebebini sordum. “Acele iş olmaz. Acele işten hayır gelmez. Birisi Osman Efendi’nin boya­dığı ayakkabı bu muymuş derse, benim bu işi bırakmam gere­kir.” dedi. Bunca yıl geçti hâlâ unutamadım. Osman Efendi işine aşkla, şevkle bağlı, kendine ve işine saygılı, güzide bir insandı. Bende mükemmellik duygusu uyandıran ilk insan o oldu.


Bir insanın, meşgul olduğu, ekmeğini yediği işi ne olursa olsun, onu sevmesi, benimsemesi, her gün biraz daha iyiye, güzele götürmeye gayret etmesi ne kadar sevindirici bir olaydır. Hatta, işini sadece ekmek kapısı olarak değil de, aynı zamanda, kendini, kendi kişiliğini tekâmül ettiren, büyüten, yücelten bir olay olarak düşünmesi, kabul etmesi ne güzeldir. O önemli, bu önemsiz diye ayırım yapmak, işine burun kıvırmak, işini ve çevresindeki insanları hafife almak, küçük görmek tarih boyunca kime ne kazandırmıştır ki? İş konusunda Japonların, bu önemli, bu önemsiz diye bir ayırım yaptıkları görülmemiştir. Onlara göre, her şey önemlidir. Her iş, her gün, insana kişiliğini biraz daha ötelere götürebilmesi için verilmiş bir şans, bir imkândır. Bunu iyi değerlendirmek gerekir.


Uzun yıllar evvel okuduğum bir Japon hikâyesini hatırlı­yorum. Hikâyede bir saat tamircisi anlatılır. Şöyle başlar hikâye: “…Sayın bay saat tamircisi, sayın dükkânını açtı, sayın ma­sasına oturdu, sayın âletlerini önüne çekti...” Okuduğumda beni ürpertmişti. İnsana duyulan saygı öylesine büyüyor, gelişiyordu ki, içine, sınırlarına eşyayı dahi alıyordu. Daha sonra Ahileri incelerken de aynı duruma tanık oldum. Ürperdim. Divan şiirinin en zarif insanı Şeyh Galip boşuna dememiş. “Bir şubesi var ki şem-i cânın/ Fanusuna sığmaz asumânın...”


Dünyada herkesin yapacağı iş, bir görev vardır. Önemli olan, önündeki işi zevkle, heyecanla, aşkla yapabilmektir. Kal­binde taşıdığı en güzel duygularla işi arasında bir ayniyet kura­bilmektir. Beklemesini, sabretmesini, tahammül etmesini birara­da öğreniyoruz. Karakter orada şekilleniyor, güçleniyor. Acıları­mızı orada disiplin altına alıyoruz. Dünyada yalnız çalışan in­sanlar yararlı ve mutlu olabilirler.


Büyük ve ebedi Yunus, bir şiirinde “Cümle yerde Hak nâzır\ Göz gerektir göresi” diyor? Evet, her yerde ve her zer­rede O’nu görebilmek, müşahede edebilmek…


Varlık bin bir sırla doludur. Yaşamayı, büyük, güzel, ürpertici yapan da bu değil midir? Önemli olan, varlığın dar hende­sesinden kurtulmak, kendinizi kâinatla bir hissetmektir. Çünkü, insan bir gözdür, insan kâinatta kendi kendini seyreden gözün, gözbebeğidir. Kâinata baktığımızda, her şeyin bir uyum, bir nizâm içinde olduğunu görürüz. Hayvanlar, kuşlar, çiçekler... Hepsi bu nizâma uyarlar. İnsan ancak sevgi ve çalışmakla ha­yata uyumlu hâle gelir. Kendi geleceğinin mimarı olur. Bir kaos manzarası gösteren duygu ve düşünceler, insanı rahatsız eder, sıkar, bunaltır. Ne zaman onlara bir düzen, bir âhenk, bir gü­zellik gelirse, o zaman iç dünyalar huzura kavuşur. Mutsuz­lukların asıl kaynağı dışta değil, içtedir. Yunus “Seni deli eden şey, yine sendedir, sende...” diye boşuna seslenmemiştir. İnsanlara dünyayı cehennem gibi gösteren, varoluşunun anla­mını bilememek, neden dünyaya geldiğine, niçin yaşadığına bir cevap, bir çözüm yolu bulamamaktır. Gerçeği bilmeyen, bula­mayan insanlar için yanlış yollara sapmak kaçınılmazdır. Ha­yatın anlamını bulan ve bilen insanların, olaylara yaklaşımda, daha başarılı olduklarını görürüz. Çünkü onların eşyaya, insan­lara, olaylara yaklaşımı, daha yumuşak, daha olumlu, daha sıcak, insanca olmakta, sonuç olarak toplum genelinde daha başarılı, daha güzel, daha uygar bir düzeye varılmaktadır.


Çağımızda sadece iş hayatında değil, hayatın her safha­sında insanların birbirlerinden beklediği, biraz ilgi, biraz sevgi, saygı ve yakınlık değil midir? Hemen herkes günlük hayatında bunu müşahede etmiş, kendi iç dünyasında yaşamıştır. Bizi sevecen bakışlarla, ilgiyle, saygıyla karşılayan yerlere gitmek istemez miyiz? Kış ayazından daha soğuk bakışlı insanlar var­dır, haklı nedenleri olabilir. O insanlarla birlikte olmayı hangimiz isteriz? “Yüzü gülmeyen dükkân açmasın” diye bir atasözü vardır.


Kendi iç dünyası ile barış içinde olmayan insanlar, huzuru hiçbir yerde bulamaz. Huzuru kendi kalbinde hissedemeyen insana başkaları bunu nasıl verebilir? Hayat, şahsi bir mace­radır. Mânevi değerler bizi, iş üzüntülerimizin, ezikliklerimizin üstüne çıkarır. Kederlerinin üstüne çıkamayan insanlar, bir süre sonra, onların altında ezilir. Hayat inanılmaz, akıl almaz gü­zelliklerle, bin bir sırla doludur. İnsan kâinatın en zengin var­lığıdır. Her an yeniden var olan ve bin bir şekilde tecelli eden sonsuz güzellikler içindeyiz. Günlük hayatın basitlikleri, ezbere yaşamalar bize varlığın ihtişamını unutturuyor. Ancak mânevi değerlerle, güzelliklerle, sanatla yeniden asıl kaynaklarla karşı karşıya geliyoruz. Bunlarla yeniden duymaya ve düşünmeye, ebediyetle göz göze gelmeye başlıyoruz. Yunus, “Her dem taze doğarız, bizden kim usanası...” diyerek, bu gerçeği ne güzel dile getiriyor.


Selam, saygı ve sevgi ile.



Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]