Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Midenin de edebi var, ağzın da edebi var, gözlerin de edebi var.
Gönderen : Sabri Babadan Selam
Tarih : 5/9/2017 4:39:56 PM


.



Kıymetli yavrum,
Midenin de edebi var, ağzın da edebi var, gözlerin de edebi var. Bak bir anımı anlatayım. Rânâ ile yeni evlendik, Rânâ kaptan kızı, denizi çok seviyor. Avşa Adası’na gittik. Tabii biz orada herkesle beraber plaja gidecek değiliz. Bu olacak iş değil. Ne yapıyorduk, bir buçuk saat yürüyorduk. Yürü, yürü, yürü... Öyle bir noktaya geliyorduk ki Avşa Adası’nda, sinek dahi yok orada. Biz orada denize giriyorduk. Bir gün gene giderken, etrafı seyrediyorum, bulutlara bakıyorum, bir yeşil tepe var, orada bir at duruyor. Biraz sonra bir kadın geldi. Atın karşısında soyunmaya başladı. Mayosunu giyecek. At ne yaptı biliyor musun yavrum? Başını çevirdi, arkasını döndü kadına. Ben ağlamaya başladım. At yapıyor bunu… Edebiyat yapmıyorum. Atın edebi olur mu? Olur. At deyip geçmeyelim. Peygamber Mirac’a neyle gitti? Burakla. Burak bir at türüdür. Öyle atlar var ki... Bizim bir komşumuz vardı çocukken, Haydar Amca. O, at yarışlarına çok meraklıydı da ondan öğrendim bazı şeyleri. Öyle atlar varmış ki, meselâ sahibi onu eliyle besliyor. At en çok kuru üzümü severmiş. Ona yeminin yanı sıra kuru üzüm veriyor. Ertesi gün yarış var, hazırlıyorlar atları, yarış başlıyor. O Haydar Amca’nın bahsettiği at koşuyor, koşuyor, koşuyor fakat ikinci geliyor. Buna o kadar üzülüyor ki, o gece üzüntüsünden ölüyor at. Sahibim beni üzümle beslediği halde, ben nasıl ikinci gelirim diye kahrediyor kendini. Sabahleyin bakıyorlar at ölmüş.



Yine bir anımı anlatayım. O sırada modaydı, biz de gene yazın Avşa Adası’na gittik. Küçük bir pansiyon odası tuttuk. Orada bize işte bir somya, incecik bir şilte, somyanın üzerinde, bir de pike verdiler, o kadar. Kendin pişir kendin ye. Biz de balık alıyorduk sahildeki balıkçılardan. Onu Rânâ ızgara yapıyordu, yiyorduk. Sonra akşamüstü gezmeye çıkıyorduk. Bir adam dikkatimi çekiyordu. Gözlerini siyah bir bezle bağlamış. Şimdi âmâ olsa niye gözünü bağlasın? Bir gün, tam bizim evin önündeki küçük bir çay evi vardı, orada oturmuş çay içiyordu. Hemen ben de fırladım, gittim yanına. “Merhaba kardeşim, beraber çay içebilir miyiz?” dedim. “Hay hay, memnuniyetle.” dedi. Sordum, “Niçin gözünüzü siyah bezle bağlıyorsunuz?” dedim. “Efendim, burada o kadar uygunsuz kıyafetteki hanımları görüyoruz ki, o kadar açık saçık, dekolte hanımlar var ki, ben günaha girmemek için böyle yapıyorum, bastonumla da adım adım yürümeye çalışıyorum.” dedi. Ben kendimi tutamadım, gene hüngür hüngür ağlamaya başladım. Hiç unutamam. Beni çok etkilemişti. O adamdaki edep, hayâ duygusu beni hâlâ ürpertir, Ya Rabbii...


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]