.
Merhabalar Sabri Amca..
Sizleri bir arkadaşım vasıtasıyla tanıdım.Sitenize gelen maillere verdiğiniz cevaplar beni çok duygulandırdı ve etkiledi.
Ve yazmaya karar verdim.
26 yaşında biriyim. 4 ay öncesine kadar nişanlıydım. Çok severek nişanlandık. Çok üzüldüğümüz anlarımız oldu ama hep üstesinden bir şekilde geldik. Ta ki ben askere gittiğim zamana kadar. Nişanlandığımızın ertesi senesi evlenecektik. Her ikimiz de öğretmen olduğumuz için; yarıyıl tatilinde aileler bir araya gelip düğün tarihini, yapılacak edilecek ne varsa hepsini kararlaştırmışardı. Abimin işleri yolunda gitmedi ve maddi açıdan sıkıntı yaşadı ailem ve bu durumu bana belirterek kısa bir süreliğine bu düğünü erteleyebiliriz olur mu dediler. Ben de durumun karşı tarafa iletilmesini söyledim. Ama olan oldu. Ve bizim onlardan kısa bir süreliğine zaman istememiz (en fazla bir yıl) sorunları beraberinde getirdi. Nişanlım annemi arayarak bu işlere onların sebep olduğundan, aradan çekilmelerini kendilerinin bu düğünü yapacağını söylemiş. Tabi annem de bu söylenenlere kayıtsız kalamayıp ne ordaki düğününüze ne de burdaki düğününüze gelirim diyerek telefonu kapatmış.
Bu olayın üzerinden 2 ay geçmesine rağmen ben nişanlımla hiçbirşey olmamış gibi devam ettim. Bana telefonda ağlayarak bu düğünün olmayacağını dile getirdi hep. Ama ben ısrarla bir şekilde bu düğünün olacağını savundum. Çünkü seviyorduk birbirimizi. Bugün olmazsa yarın olur dedim. Ama bana asla şunu diyemedi: Ne olursa olsun her zaman yanındayım gerekirse beklerim seni...
Annesinin yanına gelmesiyle beraber nişanlım çok değişti. Aradığım da annesi çıktı telefona bana bağırdı çağırdı. Annemle ilgili sözler söyledi. Öğrencilikten kalma kredi borcumun olduğunu ve bunu nasıl ödeyebileceğimi bile getirdi. Şaşkınlık içerisindeydim. Bir yandan askerlik psikolojisi bir yandan bu olaylar..
Arkadaşıma yüzüğü ve altınları vermiş.. Ayrıldım ben Şenoldan diye..
Çok sevdiğim değer verdiğim insanı kaybettim.. Parasızlık yüzünden düğünümü yapamadım.Ve bu kadar değer verdiğim, acemi askerkerliğim dönüşü bile ailemi görmeden koşarak yanına gittiğim insanı tanıyamadım. Oysa ki psikolojik bir rahatsızlığı olan bu insanın yanında ona destek verebilmek için neler sarfettim, neleri feda ettim.. nelere layık görüldüm.
Evet hocam çok yazdım kusuruma bakmayın.. Hala onu çok seviyorum..yaptıklarını göre göre çok seviyorum.. nereye baksam o nereye dönsem o.. Bir daha bana geri dönmesi için çok dua ediyorum.. Çünkü çok sevdim ama dönerse aileme söylediklerinden ve mesajla yazdıklarından özür dilemeli..
Çok zor günler yaşıyorum.. Çok dualar ediyorum ama hiç bir zaman hırs yapmıyorum.. Nasip diyorum kader diyoruum.. Ama onun da bundan sonra nasıl mutlu olabileceğini düşünüyorum..
Saygılar hocam, ellerinizden öperim. Cevabınızı bekliyorum..
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sayın Şenol Bey,
Kıymetli yavrum, bu düğün denilen pislik nerden çıkıyor? Düğünün Allah belasını versin. Hangi inançsız çıkardıysa bunu, sinde, mezarda yatmasın. Kıymetli yavrum, İslamda düğün diye bir şey yok. Önemli olan nikahın kıyılması. Düğün, sadece sosyetedeki o rezil karıların kendilerini teşhir etmeleri için ortaya çıkartılan iğrenç bir adet. Bazı namussuz karılar memelerini teşhir edecekler, kuyruksokumuna kadar sırtı açık elbise giyecekler, ondan sonra da teşhirciliğin iğrenç zevkini yaşayacaklar. Lanet olsun böyle düğünlere. Ne lüzum var bunlara. Bizler hepimiz gariban, zor geçinen insanlarız. Bize ne bu düğünlerden? Ben, nikah yaptım, nikah salonundan annemin babamın evine gittim, orada benim ve eşimin bir iki akrabasıyla çorba içildi, dua edildi, sonra Yenimahalle 5. Durak Camii İmamı Rıza Çöllü Hocaefendi geldi Allah ondan razı olsun, dini nikahımızı kıydı. Sonra evimize gittik. Kapıdan girerken “Bak Rana” dedim, “biz ikimiz de hukukçuyuz, gel seninle bir mukavele yapalım. Diyelim ki bu evde ne senin dediğin olacak, ne benim dediğim olacak. Yalnız son anımıza kadar Allah’ın ve Peygamberin dediği olacak.” “Peki Sabri” dedi, “kabul”. Ve ikimiz de Rana’nın vefatıyla ayrıldığımız son an kadar bu mukaveleye sadık kaldık. Ve bu şekilde Peygamber Efendimiz ve Hazret-i Hatice validemizden sonra kainatın 2. büyük evliliğini yaptık. Melekler şahittir. Sen, hata etmişsin yavrum. Bu işi önce nişanlınla konuşacaktın. Niye düğün yüzünden bir yıl geri kalsın? Yani bir kere daha dünyanın en rezil maçından sonra Galatasaray’a yenilen Fenerbahçe gibi ağzımızı niye havaya açalım? Diyecektin ki “Boşver bu düğünü filan, bunlar sosyete özentisi, saçma adetler. Gel, biz bu adete bir tekme vuralım, nikahımızı yapıp beraber olalım”. Ananı niye gönderiyorsun? Kadınlar bir işe bulaştı mı o işin cılkı çıkar, bunu bilmiyor musun? Senin anan bir akılsız, kızın anası ikinci akılsız, onları niye bir araya getiriyorsun? Sana son bir teklifim olacak. Kızla konuşmaya çalış. Konuşamazsan mektup yaz. Önce bu düğünü çıkartan şerefsize bir güzel küfret. Sonra de ki “Bak şekerim, biz birbirimizi seviyoruz, ve bu sevgimiz ebediyyen devam edecek. Buna kimse engel olamayacak. Gel, biz bu iğrenç düğün adetine bir tekme atalım, gidelim efendi gibi belediyede nikahımızı kıydıralım. Sonra el ele sevmenin ve sevilmenin güzelliğini yaşayalım. Mutluluğun doruğuna erişelim.” Böylelikle dünya tarihine 3. bir evliliğin nasıl olacağını gösterin. Mahalle karıları tepişsin dursun. Artık bilmem bu yürekliliği gösterebilir misin. Karar senin. Belki bu maile cevabım sert oldu. Ama o Allah’ın belası sosyete adeti yüzünden nice birliktelikler başlamadan bitiyor. Nice aşklar ayaklar altında çiğneniyor. O düğünlerde utanmadan, hayasızca memelerini teşhir eden karılar beni kusturacak kadar iğrendiriyor. Allah cezalarını versin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.