.
Gönülden selam ve en derin saygılarla bugün yeniden merhaba demek istiyorum Efendim size ve ayrıca bütün gönül dostlarınıza,
Efendim, geçenlerde bir yazıda Hz. Ömer RA zamanında yaşanmış bir olaydan bahsediliyordu. Bu olayda bir genç, pek de önemli olmayan bir nedenle bir bahçe sahibiyle münakaşası sonucu istemeyerek ölümüne neden oluyor. Bahçe sahibinin çocukları ise adamdan davacı olarak Hz. Ömer'e RA geliyorlar ve kısas hükmünce cezalandırılmasını talep ediyorlar. Hz. Ömer RA ise yanında bazı kimseler de olduğu halde anlatılanları dinliyor
ve adamın cezalandırılmasına karar veriyor. Bunun üzerine adam, üzerinde kendi köyündeki birkaç yetim çocuğun hakkı bulunduğunu, ancak bu hakkı ödedikten sonra cezanın uygulanmasını talep ediyor ve izin istiyor bu
amaçla köyüne gidebilmek için...En kısa zaman içinde dönmek kaydıyla...
Böyle bir durum karşısında Hz. Ömer RA durumun hassasiyetinden dolayı ona eğer bu sözünde durmazsa infazın kendine uygulanmasına razı bir kefil bulmasını istiyor ve bu şartla izin verebileceğini belirtiyor. Bunun üzerine adam orada hazır bulunan sahabelerden birini işaret ederek bu kişi diyor bana kefil olur. Onun bu kanaati üzerine o sahabe de hiç tereddüt göstermeksizin bu kefilliği ve dolayısıyla gereğinde cezayı çekmeyi kabulleniyor.
Birkaç gün sonra adama verilen süre doluyor, cezanın infaz günü ve saati geliyor... Herkesin gözü yolda ancak ortalarda kimseler gözükmüyor. Bu arada kefil olan sahabede hiçbir telaş alameti yok, hatta hep adamın geri döneceğine olan inancını belirtiyor ordaki diğer kişilere...Artık infaz için son dakikalar, hala ortalarda olmayan adam nihayet uzaklarda beliriyor kan ter içinde, topluluğa ulaşıyor ve rahatlamış bir şekilde, yetişmekten ve mahçup olmamış olmktan dolayı memnuniyetini ifade ediyor.
Gerek adamın bu hali ve gerekse sahabenin rahat davranıp telaşa
kapılmaması orada bulunan herkesi çok şaşırtıyor. Ve Hz. Ömer RA adama soruyor böyle bir durumda hissettiklerini, adam da -Bu dünyada artık güvenilecek kimse kalmadı dedirtmekten çok korktum, hep bu korkuyla koşturdum gidip dönerken diye cevap veriyor. Daha sonra Hz. Ömer sahabeye dönüyor,
-Peki diyor sen böyle bir kefaleti neden kabul ettin?
Bunun üzerine sahabe de
-Bu dünyada artık insanlara güvenecek, itimad edecek kimse kalmadı derler diye korktum ve kabul ettim diye cevap veriyor...
Ard arda gelen bu güzel cevaplar üzerine davacı konumunda bulunan ve bahçe sahibinin çocukları olan gençler de adamı affederek -Öyleyse diyorlar biz de artık dünyada kimseyi affeden kalmadı dedirtmekten
Efendim bilmiyorum, bu yaşanmış olay beni çok etkiledi günümüz
dünyasının şartları içinden bakınca. Ve dedim bugün de yaşayışlarıyla en güzel şekilde örnek olup, artık şu güzellik yaşanmıyor dedirtmekten korkan kimseler olabilsek ve bütün güzellikler elden ele yayılsa günden
güne çoğalarak... En güzel selamı vermek istesek mesela, otobüste en önce yer veren olmaya çalışsak, o gün en lezzetli ekmeği yapan fırıncı olmak için heyecan duysak...Veya ne bileyim çevresine en faydalı olabilmeye çalışsak en nezih duygularla... Böylece dünya daha güzel olabilse... Sizin de
-Bir tebessüm bütün dünyayı dolaşır sözünüze binaen, Güzellik ve doğru gelince yanlışlara yer kalmayacağı gerçeği ile birlikte...
Tabi bunları söylemek çok kolay ama inşaallah bu ve daha birçok
güzellikler bizler için de gerçekleşir diye en azindan dileyelim ve
hayata geçirebilmek için heyecan duyalim bir ilk adımı atmış olabilmek
Efendim, sizlere bütün zorlukların kolaylıklara, karanlıkların
aydınlıklara dönüştüğü hayırlarla dolu güzel günler, zamanlar dileyerek burada satırlarımı tamamlıyor, sonsuz saygılar, sevgiler ve dualarımı
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Son derece önemli bir konuyu güzel
örnekler de vererek harikulade bir şekilde işlemişsiniz. Sizi yürekten
kutluyorum. Gerçekten özellikle günümüzde önemli olan ne güzel yazı yazmak, ne güzel söz söylemek. Önemli olan o güzellikleri bütün içtenliği ile yaşayabilmek. Bunun için öyle büyük büyük iddialara hiç gerek yok. O gün tanıdıklarımıza içten, yürekten, sımsıcak bir selam verebilmek. Üzüntülü bir insanın gözyaşını paylaşabilmek. Her ne kadar bizi kırmış, incitmiş olsalar
da yine de o insanlar için hayır dua edebilmek. O insanlar için iki dünya saadeti dileyebilmek. O insanlar hayırlı rızıklar, bol kazançlar isteyebilmek. O insanlar için onların bulundukları çevrede en çok sevilen, sayılan insan olmaları için dua edebilmek. Bunlar herkesin, hem de istisnasız herkesin her an, her mekanda yapabileceği güzel davranışlar. Peki elimizi tutan mı var? Neden yapmıyoruz? Neyi bekliyoruz? Acaba içimizde hangi insan yarın sabaha çıkacağını garanti edebilir? Neden biz de Yunus Emre gibi "Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz" demiyoruz? Neden biz de "Aşk gelicek, cümle eksikler biter" diyemiyoruz? "Seviyoruz, seviliyoruz,
güzelliğimiz bu yüzden" diyemiyoruz. Gelin şeytanın bacağını kıralım ve hep beraber elele vererek Beethoven'in 9 ncu Senfonisinin koro kısmında olduğu gibi "Birleşiniz insanlar, kardeş gibi olunuz" diyelim. Göreceğiz ki, huzur da, mutluluk da o andan itibaren başlayacak. İnsan kalbi o kadar hassas, o kadar ince ki, kalbin bir köşesinde bir kişiye dahi duyulan kin, nefret, intikam, düşmanlık hissi, egoizmden doğan bir kabalık insanın bir ömür boyu huzur içinde, mutluluk içinde yaşamasına engel olabiliyor. Gelin şu andan itibaren biz de yüce Resulümüz gibi "Ya hayır söyle, yahut sus" diyelim. Biz de yüce Resulümüz gibi kızımızın katilinden, amcamızın katiline kadar bütün bize yapılan kötülükleri, zulümleri, kabalıkları ilahi mağfiretin ışığı ile, rahmeti ile affedelim, bağışlayalım.
Değerli insan, bize bu güzel duyguları yaşattığınız için size çok teşekkür ediyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.