Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Affedebilenlere ne mutlu...
Gönderen : Sabri Babadan Selam
Tarih : 5/11/2017 12:36:20 AM


.



AFFEDEBİLENLER GÜZELLİKLERİN KAPILARINI ARALAMIŞ OLURLAR...


Kıymetli yavrum,


Evet, hayatta birileri sizi kırabilir, incitebilir, üzebilir, ağlatabilir, uykusuz bırakabilir. Ama o an ilişkiniz biter gibi görünse de ileride ne olur bilemeyiz ki. Biliyorsunuz gaybı yalnız Allah bilir. Belki bugün sizi uzun uzun ağlatan bir insan yarın bundan pişmanlık duyabilir. Gelir elinizi öper, samimi olarak af dileyebilir, özür dileyebilir. Duyduğu pişmanlıkda samimi olabilir. Derim ki hayatta kimseye karşı kapımızı ebediyyen kapamayalım. Daima eskilerin tabiriyle mülahazat kapımızı açık bırakalım. Kimbilir belki bugün bize en büyük acıyı, en büyük ıstırabı tattıran insanlar bir mucize olur, dönerler. En temiz, en nezih, en güzel duygularla ellerini uzatırlar ve





“Yeniden başlasak, yeniden aşka





Hiçbirşey olmamış gibi yeniden”










diyebilirler. Burada gelecek itiraz seslerini duyar gibi oluyorum: Ben onu tanırım, o dünyada değişmez. İşte bu noktada ben olaya farklı bakıyorum. Değişmeyebilir, öyle görünebilir ama bir büyük, bir yüce kuvvet o kalbi değiştirirse işte gözlerden kaçan nokta burada. Madem ki bizler o Yüce Varlığa inanıyoruz, önünde rüku ediyor, secdeye varıyoruz. Nasıl kapılarımızı ondan gelecek tecellilere kapatabiliriz? O an için kapanmış gibi görünse de biz yine dua edelim, O’ndan isteyelim, O’ndan dileyelim. Size Hazret-i Ömer’i hatırlatırım. O cennetle müjdelenen olağanüstü büyük insan, güzeller güzeli Hazret-i Ömer, henüz imana gelmemişti. Bir gün kızkardeşinin evine gitti. Gördüğü manzara tüylerini ürpertti, dehşet içinde bıraktı. Kızkardeşi de, eniştesi de namaz kılıyorlar. Fevkalade asabileşti. Ben ona gösteririm dedi. Kainatın Efendisinin evine gitti. O anda kafasından neler geçtiğini herkes anlayabilir. Kapıdan girdi. Orada Resulullah Efendimiz’in mübarek yüzünü görünce birden bütün dünyası değişti. Yere diz çöktü, Efendimizin mübarek ellerinden öperek biat etti.





Efendim, o Hazret-i Ömer’di diyeceksiniz, ben diyorum ki o bir Allah tecellisiydi. O tecelli başkalarına da olabilir. Beni hayat boyu kıran, inciten, üzen, ağlatan, uykusuz bırakan birçok insanlar oldu, ama hiçbirinden ümidimi kesmedim, hep bekledim, bekliyorum, bekleyeceğim. Türkçede en çok sevdiğim kelime, bekleyiş. Şiir kitabımın ismini de bekleyiş koymuştum. Hiç belli olmaz bugün bana en büyük ıstırabı, acıyı tattıran insanlarla yarın yeniden tertemiz, yeni yağmış kar kadar lekesiz dostluklar başlayabilir. Benim kapım hiç kapanmadı ve kapanmayacak da. Bekliyorum, o kimselerle yeniden zemzem suyu kadar temiz dostlukların kurulmasını. Gelin, imkansız kelimesini dilimizden çıkaralım. Allah isterse herşey olur.





Necip Fazıl bir şiirinde





“Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur”





diyor.





Gelelim son sorunuza bence en önemli kısım da burada. Efendim, biz önce insanları seveceğiz, onları Allah yarattığı için, onları Allah ayrı ayrı değerler, meziyetler, güzellikler verdiği için. Yunus Emre





“Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü”





diyor. Bu dünya edebiyatının en önemli mısraı. Bugüne kadar hiçbir şair bu kadar muhteşem bir mısra söyleyemedi. Biz de efendim insanları Allah yarattı diye seveceğiz. Dikkat ederseniz bendeki insan sevgisinin temelinde bu var. Bir büyük veli “Allah’ın insan olarak yarattığı bir kimseyi sen kim oluyor da kardeşliğe kabul etmiyorsun” diyor. Evet insanları Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma, Leyla, Süheyla diye değil de Allah’ın kulu olduğu için sevmek. Onları Allah yarattığı için sevmek. İşte efendim benim hayat felsefem bu. Ben tek istisna olmadan yeryüzündeki bütün insanları seviyorum, kabul edersiniz, etmezsiniz. Tabi o sizin bileceğiniz iş. Önce sevgi, sonra onları anlamaya çalışmak. İnsanları anlamak o kadar zor ki beni yakinen tanıyanlar bilirler üç buçuk yaşında okuma yazma öğrendim. İlkokula başladığım zaman bir kütüphane dolusu kitap okumuştum. Bu okuma eylemi bir ömür boyu devam etti. Hala da ediyor. Emekli maaşımın mühim bir kısmı kitaplara, dergilere gidiyor. Bazan evimin elektriği sabahlara kadar yanıyor. Bütün bunlardan sonra bana sorsalar deseler ki sen insanları tanıyor musun? Yine de evet diyemem, tanımaya çalışıyorum derim. Ve efendim bu insanları tanıma aşkı ve gayreti kısmet olursa son nefesime kadar devam edecek. Aleksi Carel, “İnsan bu, meçhul” diyordu. Evet, insan bir meçhul olarak geldi, bir meçhul olarak gidecek. Bir kudsi Hadiste “Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım” buyruluyor. Bu nedenlerle önce insanları tanıyalım, sonra sevelim dersek ömür boyu sevgisiz yaşarız. Bence sevgisiz geçen bir hayat ölümden de acıdır. Önce sevgi, sonra yine sevgi. Bütün kainatı içine alan bir sevgi. Yeryüzündeki bütün insanları, bütün hayvanları, bütün bitkileri, eşya ve cemadatı Muhammedi bir aşkla kucaklıyan bir sevgi. Önce seveceğiz, son nefesimize kadar gücümüz yettiğince, imkanlarımız elverdiğince anlamaya çalışacağız. Efendim, benim düşüncem bu. Eğer yanlış düşünüyorsam Allah affetsin.





Selam, sevgi ve saygı ile.





Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]