Çok Değerli Büyüğüm, Çok Sevgili Aziz Babacığım,
Size bütün dostlara gönül dolusu selamlar ve sevgilerle merhaba...
Değerli büyüğüm, siz, hocanız büyük veli Münir Derman Hazretleri’nin bir anısını bir sohbetinizde bizlere nakletmiştiniz. Hazret yurtdışında bulunduğu bir sırada bir kilisenin önünden geçerken orada manevi bir hava hisseder. Merak ederek kiliseden içeriye girer. İçerde bir papaz efendi vardır. Ona “Ben” der “müslümanım, namaz kılmak istiyorum. Acaba bana bir yer göstermeniz mümkün mü?” Papaz efendi kendisine hürmet eder, “Tabi efendim” der, “buyurun, beraber inelim. Birlikte koridoru geçerler dar bir merdivenden aşağıya, sonra tekrar aşağıya inerler. Mahzende biraz ilerde küçük bir odaya gelirler. Papaz efendi kilidi açar. Yerde bir seccade serilidir. Duvarda "Allah" ve “Hazret-i Muhammed” yazan levhalar asılıdır. Papaz efendi, tebessüm eder ve Münir Derman Hazretlerine dönerek “Efendim” der, “burası benim şahsi odamdır. Bendeniz Müslümanlıkla şereflendim. Ancak çevremin taassubu nedeniyle açıklayamıyorum. Lütfen bu sır aramızda kalsın. Onu ifşa etmeyiniz. Siz de burada istediğiniz gibi ibadetinizi yapabilirsiniz”.
Değerli büyüğüm, siz de bir sohbetinizde Edison’un öldüğü zaman yastığının kenarında Kur’an-ı Kerim olduğunu, ayıracı da Nur Suresine yerleştirdiğini anlatmıştınız.
Resulullah Efendimiz çölde susuz kalmış bir köpeğe kuyuya inerek ayakkabısıyla su veren bir kadının cennetlik olarak öldüğünü, kedisini aç bırakarak ölümüne neden olan ama ibadetlerini yapan bir başka kadının ise bu davranışından dolayı cehennemlik olduğunu haber veriyorlar...
Bütün bu durumlar da gösteriyor ki bir insanı imanlı veya imansız olarak nitelemek, kendisi öyle olduğunu belirtmiş olsa bile son nefesteki durumu budur diyebilmek inceler incesi bir konu. Burada herhalde herkes sınırını bilmek durumunda. Resulullah Efendimiz “Bir kimseyi inandığı halde kafir olarak nitelendiren kimsenin imanının gideceğini” haber veriyorlar. Bu nedenle siz de bu çok hassas konuda sorulan sorulara verdiğiniz cevaplarınızı en büyük bir incelikle “En doğrusunu Allah bilir” diye bitiriyorsunuz.
Değerli büyüğüm burada satırlardan ayrılırken size ve bütün dostlara aşk dolu, iman dolu, edep ve incelik dolu, huzur ve afiyetler içinde geçecek nice zamanlar dileklerimi sunuyor, sevgiyle, saygıyla o gülden ellerinizden hürmetle öpüyorum.
Allah’a emanet olunuz.
Çiğdem
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Çiğdem Hanım,
Kıymetli yavrum, nice yıllardır sanki her iş yapılmış, halledilmiş de iş ona kalmış gibi Edison’u ellerine dolamışlar, “Vay efendim o elektriği bulsa da iman etmediği için cennete gidemez”, diyorlar. Ben bunu o kadar çok işittim ki artık insana usanç veriyor. Hangi insanın ölürken, son nefesini verirken imanlı gidip gitmediğini biz bilemeyiz ki. Bu konuda fikir beyan etmek, Allah’ın işine karışmak olmaz mı? Gerek müspet, gerek menfi konuşalım, ikisi de aynı kapıya çıkar. Mesela dünyanın en büyük romancısı Tolstoy, ölmeden önce İslamiyeti kabul etmiş. Hatta bir de bu konuda kitap yazmış. Bunu son araştırmalardan öğreniyoruz. Kısmet oldu, ben de o kitabı aldım, hayretle, ürpertiyle okudum. Tolstoy, ne büyük bir Hak aşığı, Peygamber aşığı. Okurken gözlerim doldu. Ama ajanlar tarafından bu güzel kitap uzun yıllar saklanmış, gizlenmiş, açığa çıkarılmamış. Bir bilim adamı araştırma yaparken buluyor ve dünya kamuoyuna sunuyor. Şimdi ona madem ki imansız gitti, o halde cehenneme gidecek diyenler acaba yarın ilahi mahkemede Hakkın huzuruna çıktıkları vakit bunun hesabını nasıl verecekler?
Sevgili yavrum, gelin biz Allah’ın işine karışmayalım. Kim nasıl gitti, madem ki bilmiyoruz, bilemiyoruz, bize ne oluyor? Allah’ın işine niçin karışıyoruz. Sonra bir de dönüp kendimize baksak. Acaba bizler nasıl gideceğiz, bilebiliyor muyuz? Onu Allah bilir. Yaptığı birkaç ibadete güvenip de ben cennete gitmeyeceğim de kim gidecek diyenler var. Ah, kardeşim, yaptığımız ibadetlerin acaba kabul edildiğini biliyor muyuz? Acaba o ibadetleri yaparken ihlas içinde miydik? Kur’an-ı Kerim’de bir ayet var beni hep ürpertiyor, ağlatıyor: “İçinizde öyle namaz kılanlar var ki kıldığı namaz ona lanet eder”. Resulullah Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde “İçinizde öyle oruç tutanlar var ki bütün kazancı sabahtan akşama kadar aç kalmaktır.” Buyuruyorlar. Bunları okuduktan sonra nasıl iddialı, kesin konuşabiliriz. En iyisi ibadetlerimizi edeple, saygıyla yapabilmek, kabulü için Hakka niyazda bulunmak. En büyük kadın veli Rabia Sultan, namazını bitirdikten sonra iki rekat namaz kılar, “Allah’ım ben gereken güzellikte, gereken incelikte sana secde edemedim, Sen kabul buyur Yarabbi.” dermiş. Aman yavrum, dikkatli olalım, saygılı olalım, edepli olalım, kimsenin ibadetine karışmayalım. Birisi bu konuda bize soru sorduğu zaman “En iyisini Allah bilir” diyelim. Ve sonra başımızı öne eğerek sükût edelim.
Yeni maillerini bekler, selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.